Kanun susturur, hukuk konuşturur!

I 10 Ocak 1994
PAZARTESİ

bukdan

i ını ııivıssi
KuıırııAN EIŞEK;

Kanun susturur, hukuk kıınusturur!

`ÜNYANIN en çok gezip görmüşle
rinden Evliya Çelebi meyhaneleri,

meyhanecileri, içkicileri, akşamcıla
rı sevmezdi. Meyhaneciler için istikrarlı

şekilde kullandığı bir tabir vardı: “Esnâf-ı
melûnan-ı menhûsan…”

Yani, tanrı tarafından lânetlenmiş,
uğursuz herifler…

Evliya Çelebi’nin içkiye niye bu kadar
düşman olduğunu merak edip araştırmıştım. Oğrendim. Içki içenin dili çözülür, dili çözülenin ilk küfrettiği devlet, siyasî oto
rite ve mevcut kanunlar olurmuş.

Koyarsın içki yasağını, kapatırsın çeneleri…

‘k *k i’

“İçki yasağı” koyan Osmanlı padişahları, içkiye değil,
içkinin çözdüğü dillere düşmandı. Bunu
da Pr0f.Dr. İlber Ortaylı’nın “İstanSa alar”
isimli kitabın an öğ- ş
rennliştim. ‘ l ›
” stanbul tarihinde bir çok ıçki yasağı
yaşamış, meyhaneler kapatılmıştı. Bu yasağı, içki düşmanlığı veya hükümdarın
dindarlığından çok, o devre mahsus bir
‘gazete kapatma’ olayı olarak rlendir

mek gerekir. Alkolün getirdi ı şenlikle ‘

mcılar,

veryansın (yönetimi eleştiren a
an kalkar, saraya yürümeye

Kumkapı’

kauaşud” En kolay ma Yolu meYha-ş., namus borcudur, gerisini mahkemeler

neleri kapatmaktı…”
‘A’ ‘k i’
“Sustummak” zor yoldur.

Bi’ BüYüK PAKI sm:
EAKALıM… ßu Gece
IHTİIAL YAPMA saz/ım
âEıMişı.

“Konuştumıaınak” daha kolaydır.
Osmanlı’dan beri “yasakçı” olduğu
muz için, “en konuşkan” durumdakilere, ş

ya içkicilere, ya basına sansür koyuyoruz… Kadı kısmısının yapacağı hiç bir şey
yok…
Padişahın fermanı vardır, yasakladıklarının boynu kıldan incedir. Ya o kıl inceldiği yerden kopar, ya kadının kellesi kopar.
‘k i’ *k

1961 anayasası
çıktığında yapılmıştı.
Partilere, kamu meslek kuruluşlarına, sokaktaki _ adşıızrılara,
“ana asa a rı kanunlayr hayklamla Anayasa Mahkemesi’ne
müracaat hakkı” verilmişti. Sanırım, süresi bir yıl kadardı. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarındaki anti demokratikliklerin büyük bölümünü temizlemiştik.

Hepsi geri geldi. 1982 anayasasıyla…

Lâikliğe endekslenmiş Anayasa Mahkemesi, azıcık da demokratikleşmeye endelslenirse iyi olur.
Anayasanın en anti demokratik maddelerinden ikisi, üçüsü, dördüsü değiştirilsin… Düşünmek ve düşündüklerini yaymak hakkı serbest bırakılsın, TBMM’nin

hâl leder.
Kanunla hukuk iki ayrı kavramdır.
Biri susturur, öbürü konuştumr.

r M`DE Kuçuı.” “ TMEY’
KAÖA vAPıs/orzsuuiz
v DOKTOIZR

gecikmiş intikamı

AZMİYE Demirel çok saygı duydu
ğum kadınlardan biridir. Çektiği sı
kıntıları bu kadar içine atmayı başaran, dışarı vurmayan insan azdır.

Eşinin “cumbaba” sıfatıyla verdiği resepsiyonda sessiz, sakin, konuşmayan bir
ev sahibesiydi.

iki evvelki (Kenan Evren) gelip eşiyle
“senIi-benli” konuşmaya başlayınca tedirginliği yüzüne vurdu. Sonra da diline vurdu.

Çankaya Köşkü arazisi içinde yabancı
konuklara “özel misafirhane” yapıldığını
anlatıyordu Demirel… Evren söze karıştı:
“Bizim zamanımızda da teklif edilmişti netekim… Pahalı gelecekti, devleti rıiasrafa
sokmamak için vazgeçtik…”

Nazmiye hanım, iki asken^ darbenin,
sürgünlerin birikimiyle, 23 yıl aradan sonra
patladı: “Yaptığınız o güzel resimlerden
bir tanesinin parasını verin, çabuk bitiririz
inşaatı…”

İLHAN KESİCİ – ‘

RAHMETLİ Menderes’in en rahatsız 0ldu`u şeylerden biri “omuzlara alınm ‘tı. Sırtlayanları itip kakar, iki ayağının üstüne inmek için
çaba harcardı.

Rahmetli Menderes’in en sevme-ı

diği şeylerden biri de el-kol hareketi
yapmaktı. “Vücüt dili” denilen şeyi
kullanmazdı.

Rahmetli Menderes’in en sevmediği şeylerden bir başkası, muhalefetle yüzyüze gelmekti. Karşısındaki
“muhalefet” Ismet Paşa’ydı.

Rahmetli Menderes’in yapmadığı
üç hatayı yaptın… Omuzlara aldılar,
takım elbisenin pantalonu yırtıldı. Elkol hareketi yaptın, ANAP selâmı

_ verdin, kolundaki saati yankesiciler

çarptı. Muhalefetle yüz yüze geldin,
suyu pet şişesinde görmüş birinin
hempâsı (ayakdaş) İstanbul’daki dere
sayısını sordu, bilemedin…

Dördüncü hatayı da yaptınuw

Kahkahaların bana Yıldo’yu hatırlatıyor. Kendi kendine gülüyorsun…