Kanguru mu, arslan mı?
an
a Aralık 1993 ı ı
ÇARŞAMBA
iıı ııüıı ııiıırsi
KUıirııAN rişrı( o
Kanguru mu, arslan mı?
OSYAL demokratların ne zamanS dan beri arslan kesildiklerini bilmiyorum, kestiremiyorum… Kükrediklerine bakılırsa, ya “arslan”, ya
“fare” sınıfına girerler…
Yeni bir benzetme türedi son günlerde… “Kanguru” benzetmesi…
B a c a k l a r ı n a
kuvvetli bir hay
ği içinde oraya pis/er…
Anasının kesesini ne zaman terk
eder.?
Oraya _sığamayracak kadar büyüdüğü
veya büyüdüğünü zannettiği zaman…
Peki, kanguru yavrusunun pislediği
yer nasıl temiz tutulur?
Efendim San Diego hayvanat bah- çesinin memeli
hayvanlar sorum
vandır kanguru…
Kolları miniciktir,
yavrularını karnının
n ‘CMBOM NEYGE DE,
suAğlisvht DFMpKFATIAFA`
n; nıye ‘A5LAN DEME?
AFLIM HAfâAtAM ALMAI
.lusu Rick Barongi
kadim dostumdur.
Ona sordum. Söy
üstündeki kesesinde taşır, zıplaya
zıplaya gider. Bir
ileri, birkaç geri…
Arslanı anladık,
ledi.
Anne kanguruların kolları kısadır,
sâdece keseyi ara/amaya yarar. Ke
fareyi Peter Sel- seyi araladıktan
lers’in filminden sonra kafalarını
tanıyoruz, sosyal oraya sokar, birikdemokratların miş yemek artıklakanguruluğu ne- rını ve bebek dışkıreden çıktı? larını ya/ar, başları
Kadın dostum nı çıkarıp tükürür,
Nurhan DemirağHn, önce telefonunu,
sonra mektubunu aldım.
i**
Kanguru talihsiz, kadersiz bir hayvandır.
Doğar doğmaz annesinin Önündeki keseye girer, 7-8 ay orada kalır, yer,
içer, semirir, büyür, pisler.
Biraz palazlanmaya yüz tuttuğunda, hooopppp, anasının kesesinden
dışarıya fır/ar, gezinir, yiyecek bir şeyler arar, bulamayınca anasının kesesine döner. Tuvalet terbiyesi verilmedi
sonra akan su arayıp yüzlerini yıkar/ar.
Yanı’, talihsiz, kadersiz bir hayvandır kanguru… Burun/arı atıktan kurtulmaz…
***k
Dostların mektupları olmasa kültürümüz kıt kalır.
Dostların mektupları olmasa sosyal
demokrat ahbaplardan ağız (ve burun) dolusu küfür yemeyiz…
Yani, iki arada bir deredeyiz…
Arslanlar dururken, sosyal demokrat kangurular yine üstüme gelecek…
HAZIELAN HANIM ‘
ı Wlzßâêâîzı
L
ç’ çıkıcAzz.
KalıI_ne nasıl
“rama” eılılir?
İKMET Çetin buruktu.
“Dışişleri bakanlığına
devam etmem, başka
ere kaydırılmam, kabine dışı
Imam hiç önemli değil…”
dedi, sonra ekledi: “Ben müsterihim… Görevimi iyi yaptığımı sanıyorum…”
Ankara kulislerinde başka
bir dedikodu dolaştı.
“DYP’nin yaptığı alaturkaIıktır, Çetin tedi ‘n olursa geı1`
plana çekilir. Çetin giderse, yerine gelen SHP’|i yenisi, bakanlığın adresini, plakasının nurrıarasını öğrenéne kadar, bazı kritik meseleler çözülür…”
Onümüzdeki üç ay süreyle
“dış politika” ipleri ÇiIler’in
elindedir. Inceldiği yerden mi
kopar, Clinton’la o çeyrek saatlik başbaşa muhabbetin içeriği mi dışa vurulur, Allahkerim!
BEDRETTİN
DALAN
İsmin cismin gitti, kendinden menkûl efsanen
kaldı yadigar… Milletvekilliğini kabul ettin, niyetin
bakanlıktı. olmadı. Parti değiştirdin, elbebek-gülbebek
olacağını zannettin… O da
olmadı.
“Anayol” misyonun var.
Misyon, vizyon… .
İstanbul’un başına gelenler soyadınla kafiyeli…
Ama, “Benim bütün ailem Kürt kökenli…” diye
konuşmaya başlarsan, adamın şeceresini sormaya
başlayanlar çıkar.
“İstanbul belediye başkanlığı seçimlerini ben kaybetmedim, Ozal örseledi…” dersen, onun da adı
nankörlüktür.
Büyük seçim kaybedip
tekrar seçilmeyi becerebilen
bir tek Richard Nixon vardı.
Onun da sonu mâlûm:..
‘ı
ıî* i
“Devletin ‘adil olması,
içindeki siyasetin
sınırlanmasına bağlıdır…”
(M.Azzallni, 1929)