Hayatımın en asabi yazısını yazıyorum

21 Eylül 1995

Hayatımıî%7ı.. .en asabî

Kardeşim bir araba
kazası yaşadı. KardeTıp doktorudur.

Trafik ekipleri, vak’a made, hemen balon üfletmişler
di. Kardeşim, kendisine çaryardımda bulunmuştu. Ama,
hırt, birasını içmeye devam

“Artık içme” dedi kardeşim,
“Birazdan polis gelir, test ya
Tepki ilginç oldu: “Sen benim
kim olduğumu biliyor musun?”
medi, ”doktorluğunu bildi, serserinin
elindeki bira şişesini alıp attı, ilkyardım

Karakola gittiler sonra… “Yarın
gelin!” denildi, yarın gelinince, kazavücûdu dört saatte terk eder.

Sonradan öğreniyoruz, arabayı kultik-gümrük müdürünün kızının küçük
erkek kardeşiymiş…
şimdirıin Ordu valisi Güner Ozmen’e
ulaşacak kadar tanışıklığımız olmasay
r i? . a:

Hayatımda ilk ve son defa, geçen
lı’nın ölümle sonuçlanan kazasına ilişkin bir “açıldama” yayınladım.
…….. ..” demiştim, T.C.K. genel müdürü Dinçer Yiğit’in açıklamasını yalalı’nın Cumhuriyefteki cevap yazısını
tekrarlıyorum. ı – ‘

Köprü yapımı nedeniyle, asfalttan bir karış aşağıda beton
zeminin üzerine, sanki “bilya,görevi yapmak üzere” yığılmış mıluk bile yok! Hiçbir uyarı işareti_
yok!

İR sene önceydi.
B şim alkol kullanmaz.
halline (olay yeri) yetiştiğinpan arabanın şoförüne ilkediyordu.
par…”
Kardeşim bu küstahlığa aldırış etgereklerini yaptı.
yı yapan hırtta alkol çıkmadı. Alkol
lanan sarhoş, bilmemne ilinin narkoEmniyet Genel Müdür Yardımcısı,
dı, kardeşimi asarlardı.
pazar günü, sevgili Nilgün Kışla”Ben böyle genel müdürü
yınladım. Şimdi Ahmet Taner Kışi’ i’ ‘k
zemin… Daralan yol… Ve’.şert
cır. Köprünün çevresinde korkuGece sabaha karşı birinci kaza 5

ve ilk ölü var… Sabah saatlerin-i *i

de ikinci kaza ve iki ölü var… lki
saat sonra üçüncü kaza ve bir
ölü var… 48 saat içerisinde başka kazalar ve başka ölüler var…

Aynı yerde! Herkesin gözleri
önünde!

Ama -ikinci kazadan ve üç ölüden sonra bile- hâlâ gereldi uyarı
işaretleri yok!

Ne beklersiniz?

Bazılarının utanç ve üzüntü

yazıyorum

ş

ile başlarını öne eğip susmalannı… Ve de Yunak-Akşehir karayolunun 28. kilometresine kurulmuş “ölüm tuzağı”nın “gerçek” sorumlularını saptamak
için, “yansız” bir soruşturma
başlatmalarını…

Ne gezer! Olayların soruınluları zaten “peşinen” belli!..-Tüm
suç bizlerde… O yolu seçmiş
olan, ölü ya da yaralı sürücülerde…

Susacaktım, eğer susması gerekenler konuşmasalardıl Eğer
“kurban” ile “sorumlu” birbirine kanşmamış olsaydı! Eğer, sorumlu vicdanlar, parmaklan ile
“insafsızca” bizleri gösterıneseydil Eğer, onarılması olanaksız
açılarımızla, adeta alay edilmeseydi!

Tam 32 yıllık sürücüyüm… O
ölüm tuzağına kadar kazam
yok… Kurallara aşırı dikkat ve
hız karşıtı olmakla tanınırım…
Ne dengesizim, ne de çılgın ve
bilinçsiz… Olay sırasında uykulu
değildim; içkili ya da yorgun değildim. ş

Karşımda uyarı işaretleri ol
‘saydı, uymamamiçin bir neden

var mıydı?

Olaylardan saatler sonra bile,
gerekli uyarı işaretlerinin konmamış olduğunun tanıkları ortada… Kaymakamdan emniyet `müdürüne, hükümet doktorundan o
yoldan günde 5-6 kez geçen minibüs sürücülerine kadar! ş

Ve de, karayollarınm “soruşturmacısı”na, savcının odasında
yöneltilmiş bir isyan tümcesi var:

› Mademiki kararınızı peşinen
vermişsiniz, raporunuzu yazmak
için buralara kadar gelmenize ne
gerek vardı? Zahmet etmeyip,
Ankara’da yazsaydınız!

t**

Devlet devleti elbette suçlamaz,
bozacının şahidi şıracıdır. “Devlet”
adına elbette vatandaşa binilir, bindirilir. Allahjtan özgür_ basın var Türkiye’de… Ozgür olabildiği kadar

“özgür basın”… T.C.K. genel,

müdürü Dinçer Yiğifle ileride ikonuşacağım…