Güle güle Behçet dostum!
Kurthan FSEK
Güle güle Behcet dostum!
çocukluk arkadaşım Behçet Sefa
Aysan’ı kaybettim.
Sıvas’ta öldürüldü.
Makinenin tuşlarına vururken hiçbir
şey hissetmiyorum… içimden ağlamak
gelmiyor. Boğulacak gibiyim.
Vakitsiz, lüzumsuz bir ölümden kimi suçlayacağımı bilmiyorum…
Türk halkının
ÇOK yakın, çok sıcak bir dostumu,
ren, gerekli tedbirleri zamanında almayan emniyet kuwetleri mi?
Hayır, onlar da değil… Polis, jandarma emirsiz iş yapmaz… Gözü dönmüş
bir kalabalığın karşısına dikilmek, silah
çekip can almak cesaret ister. Cesaretten öteye, gözükaralık, pervasızlık ister.
Once kendi canının, çocuğunun rızk
derdine düşer o insan…
*k ‘k *k
yarısının aptal, Behçet öldü_
öbür yarısının kor- Öldürüldü_
kak olduğunu söyleyerek yangına
körükle giden,
“Bin yıllık kitabın
nesine inanayım?”
lâfını etmek için
Sünni-alevi düşmanlığının en kızışık olduğu Sıvas’ı
seçen Aziz Nesin’i
mi?
_ Hayır, o değil…
Insanlar doğru bildiklerini, bellecliklerini her yerde söylemeli…
Cuma namazı çıkışında galeyana
gelip otele saldıranları mı? I
Hayır, o da değil… lnançlınin’ inancına dokunursan, “meşru müdafaa” durumuna geçer, misilleme yapar.
Olay çıkacağını bile bile görmezlikten gelen, “inşallah olmaz” havasına gi
olacağım, mezarına bir avuç toprak
atacağım…
Belki gözlerim
buğulanır, ama,
ağlamayacağım…
“Lâik” cenazelerde siyaset konuşulur. Ağlayanı,
ağlaşanı kimse
dinlemez, duymaz…
Çiller hükümetinin güvenoyu alması için gerekirse meclis genel kuruluna
girmeyeceklerini Ekrem Pakdemirli’nin
ağzından resmen açıklayan ANAP’ın
bu ilginç tavrını neye borçlu olduğumuzu öğrenmem gerek…
Olmeseydi, Behçet de öğrenmek isterdi.
Cenazesinde ı
“BIRAKIN, _
Arz-pk_ pası/ım
QEMTlMIZE eELDıK.
İöüvtllwu’ l
_ SOKAGI
Standardsız
güzellik (2)
ER çorbaya maydanoz olduğuH nu dün yazdığım Türk Stan
dardları Enstitüsü’nün (TSE)
“kadın güzelliği” konusunda kararsız
olduğunu söylemiştim dün… Konyahlıa’mızdan Ali Akgül’ün TSE yetkililerine dayanarak yaptığı tespitleri bugüne_ bırakmıştım. Devam…
“lyi bir fondöten, cilde yumuşakça
yayılırsa terleme yapmaz. Kötü fondöten, terbezi ve cilt bezleriyle karışarak
ciltte leke yapar, pigment bozukluğuna yol açar. lyi bir pudra yüzde toplanma yapmaz, cildin hava almasını
engellemez, çünkü filtrelidir. Ama,
kötü malzemeden üretilmiş bir pudra,
cildi erken yaşlandırıp kırışıklara neden olur. Ciltte yarattığı yağ birikimi
ancak ameliyatla alınabilir. Gözaltına
gelen kısımlarda benekler ve kistler
oluşur. lyi bir ruj, kalıcılığın yanı sıra,
ne çok yağlı, ne kupkuru yapısıyla tanınır. Kötü uçuklatır, dudaklarda’ çatlama yapar…”
Nasıl standardizasyon ama?
“İtibarın kadar değil, paran
kadar konuş…”
(S.J.Perelman, 1974)
culıanoğlırnun
unutulmusluğu
OĞRUYOL’un lzmir milletvekili
DNevzat Çobanoğluhun ilginç bir
özelliği vardır. Falcı gibidir mübarek… Her dediği cuk oturur. Tansu
Çi|ler’in esamisi bile okunmazken, kö
kenine uygun olarak “asker gibi” onun
yanında yer aldı, Ismet Sezgin, Köksal
Toptan ve Bedrettin Dalan’ı üzmek pahasına ”Tansu hanım hepsine fark atar!”
dedi. Kurultay bitti, Çobanoğlwnun etrafını sardı herkes… Bakanlığını kutladılar.
O üzgündü: “içimde bir his var, unutulacağım…” O kırgınlıkla yeltendiği istifası direkten döndü, ama, herkes kehanet
kabiliyetini bildiği için “Güven oylaması
ne olacak?” diye bastırıyor. Verdiği ce
*l
vap kısa… ”Söylemeye içim gitmiyor…”
;MW
l
ELEKTRİKLİ ı
DALYE ~.. s
HASAN MEZARCI .v SIVAS’ta olup bitenler hakkında
ne gibi bir fetva vereceğini
bilmem, ama, Tansu ÇiIler’in
başbakanlığı konusunda söylediklerin
bir âlemdi. “Hem ezan sesinden,
hem kadeh sesinden aynı derecede
heyecanlanan, zevk alan bir kadın
başbakanın mevcûdiyeti, Türkiye ve
Osmanlı coğrafyası için kıyamet alâmetidir…”
Söylenebilecek fazla bir şey yok…
Ayrıca, dediklerinin de öyle cidd” ye
alınabilecek bir tarafı yok…
Yat kalk dua et, dediklerin, düşündüklerin olsaydı, başbakanlık makamında bir değil, dört tane kadın da
olabilirdi…