Gonuşan baba, gonuşan araba…
İ BİR aüü iıııssi
KURTHAN FİŞEK
70cak 1994
CUMA
Demirel tarafından geri alınan 7 maam arabası dert oldu herkesin başına… Kamuoyu ikiye, üçe bölündü.
Birinci gruptakiler duygulara seslendi:
“Rahmetlinin daha birinci yılı çıkmadan,
Semra hanımın materni devam ederken
yapılmanıalıydı bu… Vefasızlıktır, kabalıktır…”
Semra Özal’a tahsis edilip Süleyman
İkinci gruptakiler rahmetli Sunay ve
Korutürlcün eşlerinin durumlarını değer
susan haha, gonusan aralıa…
Yazıcıoğlu anlatmış… Altı araba önemli
değilmiş, geri verilebilinniş, ama, Renault25’in hem fonetik, hem nostaljik değeri
varmış…
Iyisi mi, Yaz u’na_ bırakalım sözü..
“Bu araç, me um Özal’ın ölümünden 2 yıl kadar önce, Fransızlar tarafından kendisine hedi edildi. Rahmetli
efendilik etti, gecenın ikisinde cumhurbaşkanlığı genel sekreteri Kemal Yamak
paşayı çağırıp, aracı, cumhurbaşkanlığı
lendirdi: “Hepsinin _ demirbaşına kaydetkoruması var, ama, AN ‘rünıqye’ tirdi…”
Semra hanım dışında DEMiŞTiK _Amy ßuNA DA Sonrasını da anlatıkimseye araba tahsis . ŞUKIWN ,a yor Yazıcıoğlu…
edilmedi. Kuralsızlık- “Arabanın tek
lardan (istifade edil- roblemi :ransızca
memeli ir. Ne azık onu ması ı. Yine
ki, ediliyor…” y de mhınetlıYÖzal araUçüncü gruptaki- bayı çok sever, sık sık
ler daha sertti: “Semra ku Ianırdı. llk bindihanıma araba maraba ğinde kapısı açık kaltahsis edilmedi. Çan- mış… Araç başladı
kaya’dan zat* eşyaları- Fransızca konuşmanı boşaltııken, kimse- ya… Rahmetlinin yaye sormadan, arabala- nındaydım, ikimiz de
rı da alıp götürdüler.
Baba bu üne kadar sesini çıkartmadı,
ama, a lar sa da solda, sazda sözde
görününce geri ırttı…”
Kutuplar üçleşince, “Acaba dördüncüsü de var mı?” diye sormaya, soruşturmaya başladım. Hürriyet Ankara büromuzdanjurhan Yılmaz yetişti imdada…
Ozal ailesi adına gazeteciler aleyhine
sürüsepet dâvâ açmakla ünlenen Bilgin
‘ _ Fransızca bilmiyo ‘Efendim, güzel bir Fransız sekreter
bulup oturturuz’ dedim. Rahmetli kahkahayı bastı: ‘Sesini çıkanna, Semra hanım
ikimizi de keser, bir daha konuşan arabaya bindimıez…”
Işte böyle efendim… Olayın dördüncü
boyutu…
Gonuşanaraba yuvaya döndü. Gonuşan babanın yanına…
EFenofM.
cop: TAğnWMSIZ
Buz Dwozoıı ,_
NE vsıaeuız ı ~
DoYMm/oız…
“Balam fazla
llllllll$llll mayın…”
RHAN KEÇELİ, Yalım Erez’i aramış
geçen gün… “Dalan’a söz geçir
meniz zor, ama, uyarırsanız iyi
olur…” demiş, “Nezaket ziyaretine
Kesici’yi adamlarına kıstırtıp İstanbul’da
kaç dere olduğum sordurtmzßı kabalıktı.
Teşkilat olumsuz etkileniyor böyle kabalıklardan… ‘Çapraz Ateş’ programında t_utuktu, Sözen_ karşısında tutunamadı. Iyi
hatip değil… İstanbul’dan milletvekili seçilip meclise hiç gitmemesi kötü puan kazandırdı kendisine… Anıa, milletvekilliğin
den istifa etmeyip aday olması, ‘Seçilirsem .
istifa ederim’ demesi, polemik yapması
hoş değil… Seçilemeyeceğini itiraf ediyor,
kendisini sa lama almaya çalışıyor sanki…
Bu kaypak ıkla seçime girersek, baştan
kaybetmiş sayalım kendimizi…”
a›
“İlkel insanlara
. çalışmaktan
vazgeçelım! Hem onlar rahat eder,
hem biz…” (Mark Twain, 1898)
CEMAL ÖZTAYLAN
Salı akşamı televizyon haberlerini
izlerken sen çıktın karşıma… ISKl sanıklarının ikinci dâvâdan da tahliyeberaat kararı aldıkları açıklanmıştı.
“Biz burada geberiyoruz, suç delillerini buluyoruz, mahkemeler serbest bırakıyor. Olmaz böyle şey!”
dedin… ı _ _
TBMM’deki ISKl Araştırma K0misyonu başkanı olabilirsin, gerçekten de vargücünle adaletin tecell^ etmesi için çalışabilirsin, ama, yaşın
daha küçük (d. 1954), boyundan büyük işlere kalkışma, haddini bil, kendini bağımsız yargının yerine koymaya kalkışma…
TBMM’nin tarihinde kendisini
yargının üstüne otuıtan komisyonlar
vardı. Meselâ, CHP’yi ve basını s0ruşturma, kararlarını eleştirenleri bir
yıldan üç yıla kadar hapsetme yetkisine sahip ünlü “Tahkikat Komisyonu”… 18 Nisan 1960’da kuruldu, 27
Mayıs 1960’da kapatıldı. Gerisini
söyletme, benzetme yaptırma bana…
Bağımsız mahkemelere de saygılı
ol… Ileride herkese lâzım olur.