Gavura kızıp kitap yakmak

Kurthcın FSEK

Gâvura ııızııı kitap yakmak!

ÜNKÜ gazeteleri görünce
D kanım dondu. Umit Oğuztan namlı bir yazar, “Lezbiyen”, “Ahlâksızlar” ve “Kraliçe Sisi” isimli kitaplarını herkesin gözü
önünde cayır cayır yakmış…
Neymiş efendim?
“Sansürcülükten kurtulamaan, örümcek
falı kişi ve kuruluşları” protes
‘ mßiî YAA!.

* î *IANLıS

: HERSE’ r .
z oEvLeTTEN BEKLE ‘En

DIY Mi HOCAM& ” ‘
?Ava BAK… ..

ötüyordu: “Öz kültürümüzün can
düşmanı bu kitaplardan çıkan alevler, eski bir çağın kapandığının müjdecisi, yeni bir çağın nu aydınlatan meşale olacaktır…”

Faşizmin orasına kına yaktı o
meşale…

*i*

Nazi kâbuvsundan kurtuldum, 12 Eylül’e

to ediyormuş… – _
bu» îzîızfığtî:: ş.
la”ğe”d’mld l ’30 çeşit, 133 bin
Kü üzkllelri adet kitap’ ° Za’
veç Müstehcen manın Ankara sıNe ri am” Ko_ kıyönetım paşası
runşıay Kurulu Recçp Ergunlun
halk dilinde Mu: emme’ Ö”
zu_ Kum’ toplatılmış, sonra
yakılarak imha

Niyeymiş, ne
yapmışlar efendim?

Beyzademin kitaplarının toplatılarak “yakılmak suretiyle” imhasına
karar vermişler…

Elli dokuz sene öncesine, 10 Mayıs 1933 gününe gitti hafızam… Hitler’in Almanya’ya “şansölye” oluşunun dört buçukuncu ayıydı. Gözü
dönmüş binlerce Nazi’nin oluşturduğu fenergürûhu (“feneralayı” demek mümkün değil) Berlin Universitesi’ne bakan Unter den Linden
meydanında toplanmış, Mann kardeşler, Einstein, Zweig, Remarque,
London, Freud, Gide, Zola ve H.G.
Wells’in kitaplarını yakmışlardı.

Yeni propaganda bakanı Goebbels’in keyfine diyecek yoktu, carcar

edilmişti.

Sahi, birinin armut topladığını biliyoruz, ama, sansürcülerin öbürleri
nerede?

***k
__12 Eylül’ün hilkat garibesi olan
YOK’ü protesto etmek için binbir
emekle yazdığı kitabını yakmıştı
Prof.Dr. Tahir Hatipoğlu… Hatasını
anlamış, “Yanlış yaptım!” diyebilme
erdemini göstermişti.
__ lki yıl sonra aynı hatayı tekrarladı
Umit Oğuztan… .

Demokratın yapacağı şey, kitap
yakmak değil, yazmaktır.

Kitap yakmaksa, barbarlık ve
baskının sembolü, faşizmin ta kendisidir.

ÖZAL’lN ADAYI:

!NFSHTM

KEÇEClLElmR…

geldim. Bilim ve ‘

..vu :ın/sız

Müjde müiıle hize
Zeki-Metin ItPtIe

RBAKAN “İlk seçimde iktidardayız!” dedi, eski koalisyon ortağı Ecevit de onu doğruladı
ya, Refah Partisi çevrelerini heyecan
sardı, çeneler açıldı, kollar sıvandı.
MKYK üyesi Hasan Hüseyin Ceylan’ın Manisa’da verdiği müjdeye
göre, en kısa zamanda, memleket
(ve cemaat) çapında televizyon yayınına başlayacakmış Refah… Kuruluş
parasının 680 milyarı hazır, gerisi
yoldaymış… “Millî görüş”, Bosna
Hersek’teki Müslüman katliamı, Kıb
rıs meselesi anlatılacakmış…

Şimdi sıkı durun… Uç tane de
“bomba gibi” transfer yapılacakmış… Müjdat Gezen ve Zeki-Metin
ikilisiyle görüşülmüş, prensip anlaşmasına varılmış…

Uçünü de tanıdığım, hele Metin
Akpınar’ın “Necmettin Hoca” taklitlerini bildiğim için inanmadım buna… Arkadaşlardan rica ettim,
“Böyle bir haber var, ne dersiniz?”

. diye ikiliyi aradılar. Basın ahlâk ya
sası (ve aile terbiyem) yüzünden
verdikleri cevabı yayınlayamıyo
rum…

Ğuz KAĞAN KÖKSAL DeO nizli Sanat Galerisi’nde gezinirken, Mehmet Çakır’ın “nü” fotoğraflarını görüp, “Bunlar müstehcen, hemen indirin!” demişsin… Inan, hi İtirazım yok… Vali
“devletin ve hükümetin temsilcisi” sıfatıyla, devletin politikası neyse, onun gereklerini yerine getirir.
Anlayamadığım tek şey, “sansür
gerekçesi”… Sinirlenmişsin, “Kadının meme uçlan bile görünü0r…” demişsin, “Buraya yüzlerce
ilkokul, ortaokul çocuğu geliyor.
Olmaz böyle şey!” Niye olmasın
sayın valim.? Emzirme y ındaki
bebelerin ilk gördüğü ne i?

Mielzarcıva . ı
emlakci tepkisi

NKARA’nın en çok konuşan
(ve konuşulan) politikacılarından biri oldu RP’Ii Hasan Mezarcı… Abdestinin bozulmasına aldırmadan, Atatürk’e söverek yatıyor,
söverek kalkıyor. Geçenlerde son
bombasını patlattı: “Anıt Kabir ıkılsın, bütün o alan inşaata, is âna
açılsın…”
ilk tepki Kemalist Atılım Birliği’nin kurucularından Salim Taşçı’dan geldi. “Atatürk’ün kurduğu
meclisin çatısı altında böyle adama
yer yok!” diye, TBMM’nin önüne si
yah çelenk koymaya kalkıştı, polisle ~

biraz itiş-kakış oldu, çelenk konulamadı. ‘

Haberi izleyen Kadir Ercan kardeşimiz bilgisayarın başında gülüyordu. “Anıt Kabir’in yıkılıp iskâna
açılması konusunda Taşçı abimizi
ikna edémedikten sonra kimseyi ikna edemez Mezarcı…” dedi. Şaşırdım, niyesini sordum.

Meğerse emlâkçiymiş Taşçı…

Tasartlan
sontıkra

USTAFA Taşar’a sık sık takıM lır, sataşırım… Ama, kibar in
sandır, “Mustafa Taşar’dan
Siyasî Nükteler” kitabını göndermiş,
iliştirdiği nazik kartvizite de kendisini yanlış tanıdığım ve tanıttığımı yazmış… Doğru tanımak ve tanıtmak
için, dün gece, bir solukta okuyup
bitirdim kitabı…

Aşağıdaki fıkra azot sanayiinden
sorumlu devlet bakanı olduğu günlerden kalma, noktasına, virgülüne
kadar kendi kaleminden…

“Gaziantep’in kanalizasyon işine
4 milyar lira ayrıldı, ama, yetmedi.
Hemşehrileri Devlet Bakanı Mustafa Taşar’ı telefonla arayıp yardım is
tediler. Taşar her zamanki gibi ha- ‘

zırcevaptı. ‘Kardeşim, gübre işlerine
bakıyorum diye, nerede b..tan iş varsa bana getiriyorsunuz’ dedi…”

“Kaba kuwetle her şeyi
yapabilir, her şeye hakim
olabilirsiniz, ama, zaferiniz kısa
ömürlü olur…”

(Abraham Lincoln, 1858)