Eşeğini dövemeyen semerini döver ya öyle, ya böyle, basın sansürü
EŞEĞİNİ DÖVEMEYEN SEMERİNİ növısıı i
YA ÖYLE, YA BÖYLE, BASIN SANSÜRU
»vvývß
KURTHAN FİŞEK
Satısürü ilk defa 1961’de tanıdım. Daktilosundan zehir damlayan genç bir spor muhabiri olarak, Kolej-Harbiye maçına gitmiştim. Kolej yenilmekle kalmadı. oyuncusuyla. seyircisiyle. maçın öncesinde, sırasında ve sonrasında bir dolu
sopa yedim…
Askerdir. döver…
Ben de gazeteye koşup zehir-zemberek yazıp
döşendim.
“27 Mayıs ihtilalini gerçekleştirmiş bulunan
şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bazı keııdini
bilmez ğıçtısuplan. üniformalarının dokunulmazlığma sığıiâarak zorbalık yapmayı kendilerine hak
saymaktadır…”
Ertesi sabah gazeteden alıp sıkıyönetime götürdüler.
sıkıyönetim paşası Cemal Madanoğlu, beni
çeyrek saat esas dunışta beklettikten sonra. önündeki dosyayı kapanı. başını kaldırdı. buyurdu:
“Ulan piç kurusu! Dua et ki deden komutanımdı.
baban da müsteşarımız… Asker hakkında bir daha
yazarsan iki bacağını kendi ellerimle ltıranm…”
Yazmadan. “oto-sansür” diyorlar galiba.
t ı› t
Sansür konusundaki ikinci tecrübemi Talat
Aydemifle Fethi Gürcan’ın asılmaları sırasında
yaşadım…
Ankara Merkez C ezaevinde idam edileceklerini öğrenmiştik. Oraya koştuk… .
Sıkıyönetim paşası Cemal Tumlın sözlü uyansını birkaç dakika arayla kaçırrnısız… “Cezaevinin etrafında gazeteci görürsem oyanm…”
İnfaz yerine geldik. çeyrek saat önce…
Bindirilmiş askeri ekiplerin tepe ışıklannın, ş
yana söne, üstümüze geldiğini görünce. erkekli- l
ğin onda dokuzunun kaçmak, onda birinin hiç gö- İ
rünmemek olduğunu bilen iki kişi. ben ve Ceyhan l
Baytur (eski aa genel müdürü) sık çalılıklara
doğru seyirttik. 1
Özgür basın faaliyetinde direnen öbür arka- l
daşlar geceyi merkez konıutanlığında geçirdiler. l
Ertesi sabah anlartılar. El konulmuş fotoğraf ma- j
kinesini arayan Mustafa lstemi. makineyi Tur-alın l
masasında bulmuş… Paşa özlü konuşmuş…
“Bir daha benim izin vermediğim şeyi yaptığını görürsem, makineni omna tıkarım…” l
lstem iyi. eylem hıyarlıkıı. l
Sıkıyönetim boyunca. askeri idareler süresin- l
ce. hangimiz ne yaptık ki?
Esas duruşa geçmekten gayn… `
-k «k 1: ,
Basın affı askıya alındı. .’
Hükümet düzeyinde teemmüle yatıldı.
O bakanlar kurulunda kaç profesör varsa …. ..
Kendimi sansür etmediğim, tanrının hödüğünün. kazmasının. magandasının. zontasının beni
sansür etmeye kalkışmadığı bir Türkiye istiyo
*f*
Basını susturmaya çalışıyorlar. Halkın sesine.
seslenişine sağır olanlar. başkalarının. basının sesini duymasını istemezler…
Alpay Kabacalfnın “Başlangıçtan Günümüze Türkiye’de Basın Sansürü” kitabına tekrar
gitti elim… Sayfaları rasgele çevirdim.
Sansürsüz Türkiye’den genelge manzaralarınııı
ilki askeriydi: “Tekirdağdaki askeri tayyare kazası hakkında Türk ve ekalliyet gazetelerinde hicbir
malumat verilmemesi, 12.7.1942…”
Sansürsüz Türkiye’den ikinci genelge talebelerle ilgiliydi: “üniversitedeki talebe ve fikir hareketlerine dair gazetelerde neşriyat yapılmaması Ör
.. . WWW
1-3… w.
ma?.. .
arastirma** *”
‘Ilk-lüûýîîî* a_ ,
tarama
` ede:
kanıtlanması&
.. _. t#
n
b& sü’ `
” a1f`çiı(ır’ırış`ı.tr;` nııışkrıçâ _ben istedi-ita.:
lberiiçerim. rakat;is.sîeîdiğirtı.çzê;raan
.ı aittasarim?iiıaatfêrîıfîésnaşında _
9.; bir ,damla içrriemîVatanîşIerîne: A’
çkîkarıstırmafu-î lçkiîêdscei ‘i ‘
bértîiû !teýfirîltîêîhiiîr-“lsklî
wyuzünden .vazifenjıilıir-ân geri
r bllêlßîlğllnl.llâtlîlêilllwğymağğéllğß
– seriîıkêiî;”mâiîévîaârêîýılêılçü ilan.’
“nêşeýêfmýıhabbiéteî âlarêlêâasiâha.
aIşrıızêzûanıégaIrâtiârııcéeisa r . 1′
fêllağêaîêêlllllêlßlêflßllýllêâğê.
f
n
,L .~ J
!Pit ğ. ı.
‘çğylêswuğllîdümçf’ *i*
pr
fı İdare Komutanlığfııın emirleri iktizasındandır.
Tebliğ oluııur. 4.4.1944…”
Sayfaları atladım. sıkıyönetim komutanlığının
bir tebliğinde durdum.
“Örfi ldareden: Ali İhsan Sabis’in yarınki
nıahkeınesi hakkıııda gazeteler mahkeme safahati
ve iddiadan bahsedebilecekler. lakin ınaznunun
enıekli generalliği mevzuu-bahis edilmeyecek. sadece Ali lhsan Sabis denilecektir. 5.8.1944…”
ı› ‘k ~k
Türkiye’nin başına ne geldiyse, medyadan geldi. L
Mektepler olmasaydı maarifı çöl( daha iyi idare ederdik zihniyeti hortluyor.
Ağzından çıkanı kulağı duymayan “bir kısım
zevat” basını suçluyor.
“Yanlış anladılar!”
Düşünmek. düşündüğümü gönlümce söyleıııek istiyorum…
Aslında. bana gazete köşesi verdiler. istediğirrıi söylüyorum…
Ama. zııt-pırt. akımı bokum anlayanlar
zünden mahkemeye gitmekten de pek hoşlanmıyonım… IJ
5x, . – ,t . .
Reşo, ya silahlı eylemden, ya habazanlıktan
pişman olup dağdan inmiş… Geneleve gitmiş…
Gidiş o gidiş… Giriş 0 giriş… Girdin mi zor
çıkarsın…
l-layat kadını altıncı seferden sonra inlemiş…
“Böyle bir erkeği görmedim hayatımda…
Bundan sonraki seferlerin parasını istemiyorum, devam et koçum!”
Reşo konuşmuş…
“Tamamdir gacom… Velakin on beş dakika
uyumak istiyrem… Agzinle orami, bir elinle sol
elimi. öbür elinle sag elimi tutiysendir…”
İstim üstündeyken gaz kesen kart yavru şaşırmış… ~
”Niyeymiş?”
“Devlet denetimindeki genelevlere güvenim
yoktir. tedbirimi alıyrem… Arka cebimdeki cüzdanımı çalasın istemiyrém…”
_ g?, “”
.- t
i; rlğlt” M
(Yeni Milletvekili Anagramlarınız)
SIFİR vERsEM DE OLUR, _
OLMASA DA OLUR, KENDİMI
HER ALLAH’IN HAFTASİ
TEKRARLASAM DA oLuR SAYİNLAR….
BÜLENT ECEVİTS. DEVLET BAHCELİS.
süHAN özKAN HLsuİETTİN ÖZKAN& .MEHMET
NAZ_IK HÜNSA REcEcİLERs. RECEP Ö.`.-I.S. CUNİHLYR _
(”ı” Joker) ERstxıERs. TCNCA TOSKAYS. vCRsEL .ı v_
MEHMET ÖZCAN YALOVAS. ŞEKRC sİNA çÜRELs. SADİ _şýğ
HEMEN «ıcAzı ÖTME SQMENCUOGLLİS. RUŞTL’ KAZIM j,
YUCELENS. MUSTAFAS YILMAZ. RA~T1.-ZAN
tmîéîsîşßîkşzûı MİRZAOĞLusEDİR sAETER GAYDALIS.
HASAN GEMICIS, ŞUAYIPS uşENrıEz l
FIKR_ET TECER (Özürlüler Bakanı). .MEHMET ALİS .
FEC’ KERTER İRTEMçELiKs. FİKRET ÜNLÜS. -‘
sALIrrçELEN ABDÜLHALUK MEHMET ÇAYS. HİKMET î
ÇENELI IHLAS SAMİ TÜRX. SABAHATTİN ÇAKNIAKOĞLIQS.
(“|” Joker) SAADETTİN TANTANAS. İSMAİL cEMs.
Hasan ;Askı ÜsTÜNaAş SÜMER ORALS. METİN BOSTANCIOĞLLİS.
AAH! BAŞTAN BERİ “SÜSLÜ” KORAY AYDINS. OSMANS DURMUŞ. ENİSS
(“EL” Joker) öKssÜz. HÜSNÜ vusur GÖKALPS. YAŞAR
SEBAH A111″ ÇAKMAKOĞLU MAVAL OKUYANS. AHİHET KENAN
TUH! ÇABALAMA, TEK5İN! TANRIKULUS. ISTEMIHANS İFALAYS. ı
ARSLAN AYDAR ERKANMUNICUS, NAMI ÇAGANS. FEVZI
LAN! DR. YARASA! AYTEKINS
(“En uyumlu hükümet” olarak T.C. tarihine geYESîîgIKmYrûŞlÃLA” çeceklerini zannetmelerine rağmen. Türkiye nüfusu.(“AEI, joker) yüzde 70’yle daha şimdiden aykırılığa düştükleri
ıcın ve “s” harfiyle çoğalacaklarını zannettikleri
AHMET KENAN TANRİKULU için) …………………………………………………………….. .. 0
AH! EMANET ULU KATIR
” değildi, sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa çabuk geçebiliyordıı, ama cana ya? i’
KİŞRTHAN FİŞEKS (Yukarıdakileri ”Uyumlu
_ hükümets” zanııedecek kadar kerize geldiği
için) ……………………………………………………………… .. Ü
“Muhalefetin iki görevi
vardır. Her şeye karşı
cıkmak, hicbir sey SlFlRCI HOÇAŞ (Kötü not vereceklerinin sayı’ önermeraek ‘,, sını. kabıne üyelerinin tam sayısına ındırgeyecek ka dar tembel olduğu ve “aritmetik özürlü” olarak.
(Lord Stanley› 1841) acur sayı ve sırasını şaşırdığı için) …………………… .. 0
,_ , . ..
UNIVERSITE’NlN KADERI “ZAPTIYE KAFASI”
Aktif olarak on sekiz yılımı verdiğim, son on üç yıldır uzaktan sevdiğim üniversiteden İhsan Doğramacı gitti. Gitti, geldi. İnanın “Uğurlar olsun!” diyemiyorum, “Hoşgeldim diyemiyorum…
Diyemiyorum, çünkü, geride bıraktığı liseleşrrıiş. hatta ortaokullaşmış üniversitelerin
“uğuıiıı” hiçbir tarafı yok.. “H0ş” tarafı da yok..
Yerine Mehmet Sağlam geldi. Ankara Spor Akademisine başkanlık ettiğim
1978-1979 döneminde tanıştım onunla… Biraz aynacı (narcissist) tarafı yok
km irımdı. Milli enişteydi. _ .
YÖK başkanlığı, hem kendine, hem vatana, hem rııillete, hiçbir şekilde
de üniversiteye hayırlı olmadı. Babanın vazifesi ananı. enişterıin vazifesi
hacim lıilletmektir. _ ş . 4 t, -.. , ~
a** ,
Neyse, demem 0 değil, üniversite özerkliğini savunmak M.Sağlam’a – _
düştü. Millî enişte olduğımda havlu-kolonya-peçete tutmamıştım, ama, g r ”
kişisel yorırrnlanmı yaprruştun.. “Nasıl biridir?” diye s0rdulardı.~“Bil- i
mem…” dedim. , ı 9
ı “Çek sıkı disiplinciymiş, üniversiteyi zaptiye gibi yönetirmiş…” dediler. “^Sııııı_ıam…” dedim. Hacettepe Üniversitesi İdari Bilimler Dergisi’nin
(Cilt LNo. 1, Haziran 1978) 65’inci sayfasını açıp gözüme soktular. “Türkiye’de Aüi Zabıta Hizmetlerinin Etkinliği!”
‘k t ‘A’
Üniversite-problemli elbette… Halet’ elbette selen aratır.
Koııfıçyusun dediği gibi, “İnsanın ihtisası neyse, yönetim tarzı da onun aynasıdır…”