Edirne’den Ardahan’a korku!

air

.`.

ÜN gece (pazar) geç saatlere
Dkadar ayaktaydım. Cırt telefon,

zırt-pırt telefon, canımdan aziz
editörlerim arıyor.

“Yazını artık yaz, taşra baskısı
için makineler dönecek!”

Her arayışlarında aynı şeyi söyledim. “Yahu, azıcık
sabredemez misiniz? Seçim sonuçlarında ilk eğilimleri alayım bari…”

“Olmazl” dediler, “Bekleyemeyiz!”

“Yazmasına yazarım da, öylesine

Kurlhcın FISEK

l Edirne’den Ardahan’a korku!

Ardahan Haber gazetesini çektim
önüme… Tunç Seferoğlwnun “Halkımız Korkuyor” başlıklı makalesini
okudum.

Seçimden önceki korkuların seçimden sonra da devam edeceği varsayımıyla, kim kazanırsa kazansın,
“ders olur, yol gösterir” diye…

I 1 İ
“Edirne’den Ar
ruz. Kitap, dergi,
gazete okumaktan,
yere tüküreni, çöp
atam ikaz etmekten
korkuyoruz. Şerefli

bir yazı olur işte… Ve dürüst Olmaldânı
Havada kalır…” hocadan, doktordedim. j dan, sınavdan,

Niyesini sordu- . ı r PKK’dan, işkencelar, söyledim. den, istikbalimizden korkuyoruz.

Mahalli seçimlerde yüzde 21.75
oy alan partinin milli meclis çoğunluğuyla seçtiği cumhurbeyin aslâ
“meşrû” olmayacağını iddia eden
başbey, Bakırköy oylarıyla hükümetin düşmeyeceğini söylüyor. Mahdumbey benzeri görüşte… Mutlubey
seçimin “güvenoyu” olduğunu ısrarla vurguluyor, cumhurbey “Olayı
büyütmeyin!” diye kırk yılda bir arabuluculuk yapıyor, öbürbeyler akıllarına geleni söylüyor… .

“Yaz, çabuk yaz!” dediler, ben de

Rüşvet isteyen memuru ihbar etmekten korkuyoruz. lşsizlikten, pahalılıktan, geçim derdinden, enflasyondan
korkuyoruz. Hakkımızı aramaktan,
insanları sevmekten korkuyoruz. Aklımızdakini söylemekten, geceleri sokağa çıkmaktan, iki kişi bir araya gelmekten korkuyoruz…”

Korkunun ecele faydası olmadığına, Bakırköy seçimlerinin (babanın

tabiri) hepimize hayırlı-uğurlu olması,

gerektiğine karar verdim.

dahan’a korkuyo- .

x A_

Öztürk’ün
garip iddiası

ECLİSTEKİ hayalî ihracat koMmisyonunun başkanı,

D_(_P’nin Aksaray milletvekili
Mahmut Oztürk asabî mizaçlı değildir genelde… Güleçtir, sakindir, soğukkanlıdır, sağlıklı düşünür, sağlam
mantık kurar.

,Ama, geçen hafta, cumhurbeyimiz, “O hayalî ihracat dedikleri şey
gerçek ihracatımızın yüzde 2’sini
geçmez!” demedi mi, sigortaları attı
Öztürk’ün.:

“Sayın Ozal ‘hayalî ihracat’ lâfırıı
sanki ilk defa duyuyor. Bilmemesine
imkân yok… Hayali ihracatın toplam
ihracattaki payı gerçekten yüzde
2’yse ben istifa ederim, ama, yüzde
50 olduğunu belgelersem o istifa etsin…”

Siyasette boş konuşmayacaksın…

1983-1991 dönemindeki hayalî
ihracat vurgunlarının gerçek boyutlarının günışığına çıkacağından zerre
umudum yok… Diyelim çıktı, o zamana kadar Özal’ın görev süresi zaten bitmiş, kendisi Çankaya’dan inmiş olur. Diyelim, Özal’ın dediği
doğru (yüzde 2), 0 zaman Öztürk’ün
istifasına gerek kalmaz, komisyonun

-lüzûmsuzluğu ortaya çıktığı için ken
diliğinden gider.

“Deniz’i seyredin,
sevin, övün, ama, uzak
durun, yaklaşmayın,
tehlikelidir, ne
yapacağı belli olmaz…”

(John D. MacDonald, 1974)

ASOIJEITİH

‘“S”si… ı

ANKAYNDAKl heyet trafiği eski

yoğunluğunu kaybetti, ama, cum
hurbeyin yine de geleni, gideni az
degil… Hangi birinin ne olduğunu nasıl
aklında tutacalsın? Zor…

Hülya Koçyiğit’li SODER yönetim
kurulunu kabul etmişti geçenlerde…
Meselelere (ve sebeb-i ziyarete) ne kadar vakıf olduğunu belli etmek için sordu: “Ozel televizyonların açılması işinize yaradı mı bari?”

“Çok yaradı efendim…” dedi Koçyiğit, “Çok güzel iş sahaları, pazarlar
açıldı…”

Bilgiççe başını salladıktan sonra
tekrar sordu Ozal… “Paki, sahne çalışmaları nasıl gidiyor?”

Kem-küm, “iyidir” falan…

ç Benden duymuş olmayın, SODER’in başındaki “s” harfının, “sahne”
değil, “sinema” anlamına geldiğini
söylemeye gönlü gitmemiş kimsenin…

TRT’de Gele
savaşları

KİDEN TRT hapşırsa gazeteler
Bezle olurdu. Bir sürü kanal peydahlanıp rekabet kızışınca, TRT’de
olup bitenl_er ikinci, üçüncü plana itildi. ltilmedi aslında… Kendiliğinden gitti. Neyse, biraz TRT dedikodusu yapalım… Devlettir ne de olsa…

Genel müdür Kerim Aydın Erdem
“Yalnız adam” rolünde… “Git” deseler
gidecek de, “Görev sürem zaten temmuzda doluyor, biraz bekleseniz olmaz
mı?” mesajını yolluyor her fırsatta…

“Çifte Ceyhan” operasyonunun
perde arkasında “kayınço” Ali Şener
var. Operasyonun hedefi, Anadolu
Ajansı genel müdürü Ceyhan Baytur’u
TRT’nin, yardımcısı Ceyhan Altınyeleklioğlu’nun da AA’nın başına getirmek…

Etkili bir de “red cephesi” oluşmuş
durumdu… Mevcut üst yönetimin hepsi cephede, arslanlar gibi mevzileri (ve
mevkileri) korumaya çalışıyorlar. Bilin
bakalım, sütre gerisinde kim varmış?

“Cavit Çağlar” dediler, önce inan
– madım, aileye nifak sokmak isteyenle
rin uydurduğunu sandım, ama, sahiden öyleymiş…

‘ ° ZAL FAMİLYASI Kendi içinde ne kadar
ûdidişirse didişsin, ne kadar ayrı-aykırı dü
şerse düşsün, birbirlerini dışa karşı arslanlar, kaplanlar gibi koruyan bir aile olarak bilirdim
sizinkini… Gazete haberlerinin yalancısıyım, “bi’ rimiz hepimiz, hepimiz birimiz” için deyip, yekdiğerinize arka çıktığınız günler geride kalmış…
“Gırtlağıma kadar borç içindeyim!” diyen Yusuf Bozkurt 0zal’ın tarım bakanlığı lojmanlarında “fuzûli şagil” oluşu, oradan çıkmak bilmeyişi, Beytepe’de yaptırdığı eve taşınmayışı bundanmış… Ayıptır, vaktiyle siyasi zamanlama hatası yaptı diye, bu kadar da yetim-yoksul bırakmayın çocukcağızı…