E.T. Evine dönüyor…

Kurihan FISEK

EJ. evine dönüyor…

° HTİSAS alanım “kürt fıkraları” olduğu için, Türkiye’nin kuzey sahillerinde olup bitenleri pek izle
mem…

Ama, oradaki traji-komik vak’aları

– izlemekten, onlara kulak misafiri ol
maktan da kendimi alamam…

veto etti. Amaçları, rütbedaşlarının
(Turgut Sunalp) yolunu açmaktı.

Veto kararını Erdal beyin öğrendiği
andaki tepkisini, çok yakınım olan birinden dinlemiştim. Hayatında belki
ilk defa sinirlendiğini belli etmiş…

“Ben benim… Babamın yaptıkla
Bizim kuzeysoylular (lâz), içi su ay- rıyla övünmedim, kendime pay çıkargırı, timsah, insan V ,i, Â madım… Ama,
eti yiyen balıklarla ” ` babam kelle koldolu havuzun ba- tukta kurtuluş saşında iddialaşma- vaşına giderken
ya başlamış… Gi- henüz beşikte sal
rersin, giremezsin,
karşıya geçersin,
geçemezsın…
lnatlaşmanın
en kızışık anında

“saappppp” dive
bir Dönmüş

herkes… Temel
havuzda, şapada,
şupada, Allah

hangi stili verdiyse, sırtüstü, kravl, kelebek, kurbağalama gidiyor… Heyecanlı bir bekleyişten sonra, havuzun öbür tarafından fırlamış Temel… Tebrik etmeye, cesaretini kutlamaya koşanlara bağırmış bizimki…

“Beni iteni yakalarsam ……. ..”

i***

Erdal bey siyasete böyle girdi.

Arkasından ittiler. ~ .

Havuzdan daha çabuk çıkabilirdi,
niye on sene kaldı?

Onun ayrı bir hikâyesi var.

Çankaya ve mücavir alanına konuşlanmış beş tane insan, kendisiyle
beraber bir sürü SODEP kurucusunu

lanan bazılarının
Atatürkçülük ve
demokrasi tellallığı yapmalarına
izin vermeyeceğim…”

Kerhen siyasete girdi Inönü… O
vetoların yarattığı
bilinç altı öfkeyle
on yıl devam etti.

E.T.’ye benzetirim İnönü’yü… İstemeyerek geldiği bir dünyada, daha
önce görmediği, tanımadığı yaratıklara insanlık, sevgi, sevecenlik, anlayış,
sabır, hoşgörü dersleri verdi.

Ama, E.T.’nin bütün film boyunca
mırıldandığı iki sözü tekrarladı.
“Home, Home”… Evim, yuvam..

Dönmek istiyordu evine, yuvasına… Dönüyor.

E.T.’nin son kapanış repliğini de
nedense unutamıyorum…

“I’ll be right back…”

Yani, hemen dönerim…

Dönüp dönmeyeceği yarına kalsın…

loızızxêız emâîıîêşüun..
YARIŞI oLsw

sıvgıırı AN_AP
nıye ıstemıvor?

AHMETLİ Özal’ın çağrısı üzerine
RîNAPtan ayrılanlar, rahmetlinin
ırkının çıkmasını beklemeden,
birer-ikişer dönmeye başladılar. Bir
tek “geri çağrılmayan” var. Halil Şıvgm…
Niyesini Ankara büromuzdan İlknur Yüksel arkadaşımız çıkardı. “Ambulans alımlarından zâten Yüce Divan’a gidecek…” diyormuş ANAP üst
yönetimi, “Ayrıca, bakanlık matbaasında kullanılmak üzere piyasadan
usûlsüz kağıt, karton ve matbaa malzemesi aldırmış… Yüce Divan’a gidip
gelmekten parti çalışmalarına ayıracak vakit bulamaz…”

“Beyliği yakışmayana verirsen, her
yol kavşağına sopalı bekçi diker…”
(Anadolu deyişi, on sekizinci yüzyıl)

DENİZ BAYKAL

İLİN kemiği yoktur, ama,
Diki dudak arasına giden

nefes borusunun dokuz
boğumu vardır. Erdal İnönü’nün SHP genel başkanlığına
aday olmayacağını İznik gölünün kıyısındaki Kerametaldüda,
radyo dinlemek, memleket ha›
berlerini yakından izlemek gibisinden alışkanlıkları olan bir
köylü vatandaşımızdan öğrendin, şaşırdın. Şaşırdığına şaşırmadım, çünkü, herkes şaşırdı.
Ama, “Ne düşünüyorsunuz?”
sorusuna verdiğin cevabı çok
yadırgadım. “Şimdi mi aklı başına gelmiş?”

Sözün çirkinliği “soğuk duş”
etkisi yarattı etrafında… Homurdanmalar oldu. Bana sorarsan,
düşünmeden, “espri olsun” diye ettiğin o lâfla, kendini de,
partini de sol-sağ kamuoyundan
bir anda soyutlayıverdin… Hayırlı başarılar, iyi cereyanlar…