DYP’de özel dedektif paniği…

250cak1994
SAU ‘

&ise;

undaki genel merkezinin etrafında

IJPeüzeI ueııeıiııi paniği;

olumlu göniş bildirmesi şartıyla bu kum
DŞOĞRUYOI. Partisi’nin Akay yoku- ayrılmış ya da emekli olanlar. MlTlln

tuhaf kılıklı insanlar peydahlandı.
Başlarında Borsalino şapkalar, sııtlarında
yakası kalkık, beli
kemerli, diz kapağının iki karış altına
inen pardesüler…

Işin garibi, meclis
lojmanlarında da var
aynıları…

[)_YP’nin lojmansız milletvekillerinin
evlerinin önündeki
telefon direklerinin
tepesinde de var.
Düıbünle kuş gözlüyor, güneş gözlükleriyle gazete okur gibi
yapıyorlar.

Ozel dedektiflerimiz bunlar…

i***

Bu illeti başımıza ANAP’lı Orhan Er musallat etti. __

lki yıla yakın zaman bastırdı, Ozel Dedektiflik Yßasfnı meclisten geçirtti.

Arkanızda iz süren bir “şüpheli şahıs”
görürseniz, sakın şüphelenmeyin, huylanmayın, paniklemeyin… Polis de çağırmaya
kalkışmayın… Adama kimlik kontrolu yaparlarsa, bakın, altından kim çıkar.

“Emniyet müdürü, emniyet amirliği veya (Yüksek tahsilli olmak şartıyla) başkomiser rütbesinden emekli veya kendi iste
ğiyle ayrılmış olanlar. jandarma sınıfından”
en az 75 yıl subaylık yapıp, kendi isteğiyle

luşta şube müdürlüğü ya da üst görevde
bulunup emek/i ya da kendi isteğiyle ayrıl*ş* mış olanlar. Mülkı’

g u_,_;î’:, idare amirleri. En az

15 yıl avukatlık, hakimlik, savcılık yapan/ar.”

Siz kötü olursu nuz…

Çatküt kapı, hırparı^ kılıklı biri içeri
giriyor. “Sana birikişey soracam lan!”
diyor. Atsan atamazsın, sarsan satamazsın…

g_ . “Sen kimsin
lan?” diyemezsin,
“Bu herif kim ki, mesken nıasuniyetimi ihlal ediyor?” diye soramazsınız. ~

Polis çağıramazsınız.

Gelen polis esas duruşa geçer, emekli
olmuş âmirinin hatırını sorar, siz kötü olursunuz…

*k*

Dünkü yazımdan sonra DYP’Iiler pirnpiriklendi. Çok eski bir dostum aradı. “Sahi, bu yasadan faydalanıp Tansu Hanım
peşimize özel dedektif takar mı?” ‘

“Türk-Amerikan sentezi” gereği takar.

Ayıptır söylemesi, dosyalar kabarırsa
kabarmış demektir.

Kart zamparalarımızdan biriydi arayan…

Kgatisııonun 4 _
hal-ı nur melalı

‘ URAT KarayalçınHn naçiz
Mnücûdu Amerika’daydı.

angi akla hizmettir bilinmez, memlekete döndü, bakanla
‘ rıyla ilgili “muhtıra yedi”.

Tansu Çiller’i tanımak, ille de
nâçiz vücûdunu görmektir. Kuaförünü görmektir, fularını görmektir. Döviz depremi olurken
Los Angeles depremini yaşadı,
L.A.’yı arayıp Ajda Peldcan’ın hâlhatırını sordu, o telefonda konuşurken sabırsızlanan DYP başkanlık divanı üyelerinden “muhtıra yedi”.

Türkiye’deki “genel yerel seçimler” (vallahi ben söylemiyorum, tâbir TRT’nindir) Amerika’da
olsaydı, büyük ihtimal, CHP’li
Uluç Gürkan’ın dediği olurdu.

“Türkiye’deki seçimleri Amerika’da yapalım… Mevcut koalisyon kazanır… Niye kazanır?
Omüderinin tamamı orada geçtiği için… Ya vücûtlanyla, ya nos
talııleriyle…”

CLAUDIA SCHIFFER ** ‘

DOLDURUŞA geldin diye bir his var
içimde… Doldurdukları yetmiyormuş gibi,
Kuran’dan alınmış bir âyetle işlenmiş, iri (ve
muhtemelen silikonlu) göğüslerini sıkı sıkıya
kavrayan “strapless” bir giysin yüzünden,
Salman Rushdi’yle beraber kara listeye girdin…

Modacı Karl Legerfeld günah çıkarttı.
“Hata ettim!” dedi.

Legerfeldfin hem resmine, hem ismine
bakıyorum. Ikisi de aynı “katıksız faşist”
çağrışımı yapıyor. Sinagoglardan yağmalanan deri Tevrat rulolarını çalıp kendilerine
ceket dikerdi Nazi subayları… Sanduka örtülerinden, minber perdelerinden çalınır, temerküz kamplarındaki Yahudi’leri küçük
düşürmek için kullanılırdı bu giysiler…

Giymenle çıkannan bir oldu.

Ama, olan da oldu.

‘ Legerfeld hata yapmadı, sen yaptın…

I

“lnsanlann
kanunlannı az,”
tabiatın kanunlannı
çok sevıyorum…”
(Lord Byron, 1818)