Düşen Kıymetler, Yükselen Değerler

y.?

dumarfıîtolanl yer-de…

YORM
güsEııı Kıvıvıgııısn
YÜKSELEN ııeuısıııısn

Türkiye’de üç çeşit değer bulunur.

Ilki. yani “hüda-i nabit” olanlar devamlı
yükselir. Daha doğııısu, başkalarından önce
doğmuş olmayı “imtiyaz” saydıkları için.
kendilerinden önce doğmuşlara “dinozor”
muamelesi çeker, “Moruklar
bir an önce gitse de, yerlerine
geçsekl” şeklinde sevdalanırlar._

Ikincisi. “orta yaş kuşağı”
denilenidir. Yükselen değerler karşısında irtifa kaybetmemeye çalışır bunlar… Şıpıdık terliklerini ayaklarına,
eşofmanlannı üstlerine çekip
evlerinde istirahat buyurmanın hayallerini kurarlar, ama,
sabah işe gittiklerinde, gençten birilerine koltuklarını
kaptırmanın korkusuyla, sabaha kadar gözlerini uyku
tutmaz. Rüyalarında bile ertesi gün yapacaklan işi göıürler.

Üçüncüsü, “Huzurevine doğru inişe geçmeye başlamış bulunuyoruz, kemerlerinizi
bağlayın, oturaklaıınızı dik vaziyete getirin!”
anonsunu devamlı işitenlerdir. Huzur nedir
bilmezler, düştük _düşeceğiz paniğiyle koltuklarına yapışırlar. indikten sonra bile indiklerine inanmazlar.

Kimin yükselen, kimin alçalan değer 01duğunun tartışıldığı Türkiye’de, bir kitap

-geçti elime… 1992’de yazılmış, adı “Yaşların

Kitabı”… J.F. Bierlein diye biri yazmış, M0zart`tan Madonnaya, Mikelanj’dan Muham
met Ali’ye, bütün dünya meşhurlarından v

hangisinin, kaç yaşında, ne yaptığını, ne becerdiğini, ne başardığını anlatıyor. Irtifa
kaybetmemeye çalışan (veya inişe geçen) yaş
kuşağından olduğum için merak ettim, kitabı bir nefeste ( “soluk” diyorlar) okuyup bitirdim.
Soluklandım. Yani, derin bir nefes aldım.

0 YAŞ Yıl 1639… “Güneş Kralı” olarak
tarihe geçen XIV. Louis günyüzüne gözlerini
açtığında, yaşıtlarından farklı olarak, ağzında tam teşekküllü iki diş vardı.

2 YAŞ Yıl 1908… Aisin Goro Pu Yi, Mançu hanedanından “Son imparator” oldu. O
kadarla kalsa yine iyi… Bert0lucci’nin aynı
isimli filmiyle cümle âleme rezil oldu.

3 YAŞ Yıl 1809’… Unlü feylesof John
Stuart Mill, daha suya “water” demeyi öğrenemeden, Klasik Yunanca`yı kıvırdı, bülbül
gibi şakımaya başladı.

8 YAŞ Yıl 1764… Wolfgang Amadeus
Mozart, saraya içoğlanı girdi, kırk bir senfonisinden ilkini yazdı.

TBPO 126

13 YAŞ Yıl 1941… Orijinal nüfus kağıdında “Archibald Leach” yazılı olan Cary Grant,
“aıttiz” olmak için yetimhaııeden kaçtı.

16 YAŞ Yıl 1689… Çar Petro (Katerina`dan tanıdığınıız “Deli” olanı). Rusya’nın
tek hakimi olabilmek için. biricik bacısını önce rahibe yaptı, sonra nıanastıra kapattı.

20 YAŞ Yıl 1946… Fidel
Castronun hayattaki en büyük tutkusu beyzbolcu olmaktı. Washington Senators takımının idmanlanna çıktı, beğenilmedi, kapının önüne koyuldu. O da kızdı, gitti, anti-emperyalist oldu.

Aslına bakılırsa, adam
olacak çocuk kazuratından
belli olur, ama, kimin “değer”,
kimin “değersiz” olacağının
anlaşılmaya başlama yaşı
20’dir. Daha gecikirse olmaz.

Yükselenlere biraz fazla takıldık galiba…
Gelelim irtifa kaybedenlere… .

60 YAŞ Yıl 1930… Mohandas Gandhi, lngiliz sömürgeciliğinin tuz tekelini protesto
etmek için 400 kilometre yol yürüdü.

61 YAŞ Yıl 1801… Cinsel sapkınlığın her
türlüsüne adını veren Marquis de Sade,
Fransa’daki Charenton hapisanesine nihayet
kapıtalabildi.

62 YAŞ Yıl 1890… Kont Leo Tolstoi, ailesinin “Bunadın mı lan sen?” infıaline rağmen, bütün servetini ve topraklarını köylülere dağıtarak onların arasında yaşamaya koyuldu. l

72 YAŞ Yıl 1942… Mohandas Gandhi Ingiliz sömürge yönetimince tekrar hapse atıldı.

ı 79 YAŞ Yıl 1979… Ayetullah Humeyni
İran’da duruma vaziyet etti.

“ 81 YAŞ Yıl 1957… Pablo Casals kendinden 60 yaş küçük talebesi Maria Montenezle
başını bağladı.

90 YAŞ Yıl 1964… Sir Winston Churchill
parlamentodan (ve politikadan) emekli oldu.

94 YAŞ Yıl 1966… Lord Bertrand Russell, uluslararası silahsızlanma yürüyüşünü
örgütlemekle kalmadı, kortejin en önünde
dört saat yürüdü.

930 YAŞ Adem babamız, Havva anamızla
tanışıp beraber olduktan 912 yıl sonra öldü.

Daha yazacaktım, ama, kapı açıldı, canımdan aziz editörüm içeri girdi. Yazıya şöyle bir göz attı, “Eeee? Ne yani?” dedi. Emir
yüksek (ve genç) yerlerden gelince, biz ihtiyarlara susmak düşer. “Bunak hezeyanıl” dedim, anlayışla karşıladı.

Bu haftaki yazı da böyle işte…

,J ı. *İ

.z

ERDAL İNÖNÜ (Baykal’dan çekmedığinı bacanaktan çek:
lÇllll. ………………………………………………………………………………………… ..

MESUT YILMAZ (Babayı gormenın ıam zamanını b.

ıcın)

İHSAN DOĞRAMACI (Bosna-Hersekün problemleri 55-. ı
kendisine yetmiyormuş gıbı, varlığıyla tüy diktiğı ıcın) ………. .. . ‘

; ı

İSMET SHGİN lKasetın şuyûunu vukûundan beter bulduğu c2 ı

SALMAN KAYA (Hırsız müteahhıtin halinden en ıyı eskı :awa l
soyguncusu anladığı . 5

APO (Rahmetli lsnıaıl Bilen Hürriyeti nasıl yaktıysa. ayner “t,
Gundem’ı yaktığı .. ‘

lŞIN ÇELEBl (Bunca yaşında kalpazanlığa arka çıktığı ıcın 5

ŞÜKRÜ KARAHASANOĞLU (Emekliydi. vıllaydı derken tekrar
“kuyruk” kavramını hortlattığı için) .l

MlLLl TAKIM (11 kelle. 22, el, 22 ayakla bır golletın_
doğrultamadıklan için) ……………………………………………………………………. ..O ‘

ONUR KUMBARACIBAŞI (Erzincan depremi yıizıindenı
kızılacak başka kimse kalmadığı . . 3

-zııı: ye? ;ş q”:;î! ‘ –vê t :ı v› *:7 a..? ~;.›’.›.,t›l*:_’.î.-..t

(Haftalık Anagram Analizinlz)

i DEMİREL: KEYlF_İClN ZAMOLMAZ
‘ AZLEDILEN ZALIM ÇOK ıvı MIMLER
( “L İL ” Joker)

RAHŞANBULENTECEVİT
CHP-SHP BIZE KATILMALIYDI
(Hepsi Joker)

MEHMET KAHRAMAN
AH, NE RAHAT MAKAM
(“AA ” Joker)

TANSU çiLLER
l REÇELL SUNTA
İ (“E”Joker)

ı DENIZVBAYKALEBTUGRULGUNAY

_ DUNYA BİZDE lLLE ANGUTLUK ARAR
( ”A Di” Joker)

lŞIN ÇELEBİ
ÇILGIN ŞEBEK
(”GK” Joker)

EKREM PAKDEMİRLİ _
PEK IRI, KART MEMELI
( “İ T” Joker)

SALMAN KAYA
ASAL MANYAK

MUAMMER EK_TI _
MERAK ETME, lSMI,
SESİ FAUL

r “VEFA LİSESİ” Joker)

TARIK AKAN
NAKARATÇI
( “Ç ” Joker)

T

W’I.EB cm nısııpinu
mı AIDAT ıııaıınıunıa

Kendi kadrolu personeline. kendi tesislerinde, kendi teçhizatıyla kolayca A
yaptırabileceği işleri (nıesela “seslendjmıe”l dışarıya ihale etmeye başladı
TRT… Eskiden de ederdi. ama, o zaman para boldu. rahatça sawulabilirdi. Şimdi. durum değişti, kesenin dibi
delindi. tasarruf başladı.

zin yakılı tutulması imkânsızmış… A1″‘ kadaşlanmızı aidat ödememeye çağırıyoruz!”
Peki, TRT’nin onca parası
nereye gidiyor?
Anlatalım efendim… TRT’nin
Lara tesislerinde 15 gün
yazlığa giden “kısmetliler” (ve inıtiyazlılar) anlattı: “Ayşe hanımı (Kerinı Aydın Erdem’in re. fıkası) koruyan zat, öğleye doğru kumsala fır
Nereden mi? TRT lojmanlarındaki akaıyakıttan…

: Efendim, üç tip lojman vardır TRT’de… Ankara’nın
‘ “mutena” semtleıinden Gaziosmanpaşadakiler
sınıfıdır, üst yöneticiler otutur. OR-AN sitesindeki

mı rütbesizlere aittir. Herkes aynı miktar aidat
öder, ama ilk ikisinde 24 saat, üçüncüsünde 12 saat yanar kaloriferler…

TRT koridorlarında imzasız bir bildiri dolaştı (ve
dolaştırıldıl geçenlerde… “Geçen kış kaloriferlerimizi kestiler, sesimizi çıkarmadık, elektrikli sobaların faturası 700-800 bini bulup bütün bir kışı
paltoyla geçirince dilekçe verdik. Bir, iki, üç, beş,
yedi… Nihayet, sonbaharda yedinci dilekçeye cevap
aldık, TRT yönetim kurulundan, mühürlü, allı pullu… Odenek yetersizliği yüzünden kaloriferlerimi
“B” sınıü orta yöneticilere, Etimesgut’taki “C” takı- -;

ladı, `Gidin, başka yerde güneşleninl’ diye sahili boşalttı. Boş kumsalda yarım saat yattı Ayşe hanım…
Koruma görevlisi bu sefer güneşlenme dubasını boşalttırdı. Ayşe hanım aheste aheste dubaya doğru
yüzerken, koruma görevlisinin, arkadan, bir elinde
telsiz, tek kulaçla onu takip etmesi alemdi doğrusu…

Aslında TRT genel müdürü, hele muhterem refıkası niye korıınur, bilmiyorum. Bildiğim tek şey var.
Ama, iktidar olmamn da kendine göre bir mantığı
var. Sen kullanmazsan başkası kullanır. Aklımda
yanlış kalmadıysa, aynı Ayşe hanım, evde hanım
hanımcık televizyon seyrederken, spikerlerden birinin kıyafetini beğenmemiş, aynı korumasıyla haber salıp programın tam ortasında kadıncağıza elbise değiştirtinnişti.

VEHBİ AMBNNIN “ANGABA SEFASI ”

Gençlik yıllarında kiremitlerinden nemalandığı Ankara’yı pek
sever Vehbi Koç… Hiç unutmaz,
hasretiyle yanıp tutuşur, eline
fırsat geçtikçe yolunu düşürür.
Çeçenlerde yine öylesine bir
nıslat” olmuş…

Her zamanki gibi, tarifeli (ve taSâfruflu) uçakla gelmiş Ankarafa… Yine her zamanki gibi,
bêşlnda demirbaş kasketiyle,

P salonunu pas geçip
Sıradan vatandaş&nn terminali

yüzünü, gözünü örtüp tören meydanındaki en arka iskemlelerden
birine tünemeye kalkışmış…
“Aman babacığım, efendiciğim,
en önde, başbakanımızla beraber
oturmak zorundasınız!” uyarısını

alınca, gidip öne oturmuş… Ker- ‘

hen… Törenden hemen sonra da,
lüks otellerden birinde ayrılan
suiti pas geçip, holdingin Çankayadaki üç odalı’ mütevazı lojmaf nında, emektar Musta, Ç fa’nın çorbasını içmiş,
‘ i haşlanmış tavuğuyla

ne glrmlş› OTB- l -~ yioğurdunu ,yiyip yatıni uçağa_ bi- ş ya çekilmişİ..
pk mmlşm Yine bitmedi. Ertesi
‘süciaİa _tem- sabah, VIP salonunu
S’ ,Ah Ba- tekrar es geçip uça@Sel le TO- ğa binmiş, evine
l” Dqğâlfla- dönmüş…
n birine sı
.lp-A l’ ”
smcansğistığî
him makinesi
hbîîkasının te“elinin atılacağ, o

Eltrrıiş… ‘
min. daha bitmeıâeyßm başlıyor.
3511311 hayat
h-dmla” gibi, eliyle

THY’nin “VİP” (Very
Important” Person),
__ benim “ÇUK” (Çok
Unlü Kişi) ‘ilediğim salona ellerini kollarını sallayarak girenlere bakıyorum da, Vehbi Koç gibilerine ayrı isimli bir salon açmak geçiyor içimden… “PKK” (Pek Kanaatkar Kişi) nasıl olur?

YİNE KIZAGAKSIN
EMRFGİĞİM!

Biliyorum, sayın müsteşanm
(Emre Kongar) yine kızacak,
ama, Ankara büromuzun geçtiği
bilgi notunu aktarrnadan edemiyorum. “Ankara DevletOpera ve
Balesinde Ozürlüler Için Ozel
Olarak Yaptmlan Tuvaletin lnşaatı Tamamlandı ve Hizmete
Açıldı!”

Repertuvarı beğenmeyenlere nereye, ne yapılabileceğinin yolunu
göstermek bakımından “özel tuvalet” inşa edilmesini anlarım
da, özürlüler için niye böyle bir
ihtiyaç duyulduğunu anlamam…

i mim smııııcıun
MAPI KMDI

Bazı çevrelerde “milli mutaba- `
kat” hükümeti olarak da anı- ”
lan DYP-SHP koalisyonunun .

ortakları pek bir tuhaflaştı.

o , i

Patronlara şarlayıp sonra ya- ‘

naşmak, sendikalara “hulûs ç’
çakıp” sonra dışlamak, ne var
şa, hepsi onlardan…
Ilkokul öğretmenlerinin düz

yolda yürürken on adımda bir ‘ ‘
sekmesi gibi, herkes en yakı- _ ,

nından tik kapıyor galiba…

“Ortak çavuşlar” muhalefet- ”
teyken en dıgırık sendikanın ‘.
bile kongresini kaçırmaz, işti- .
ha ve şehvetle kürsüye fırlayıp, hükümete veryansın, işçi
sınıfına selaın ederlerdi. Şim- ›
di öyle değil… Aralık başında i
‘Pürk-Işin kongresi var, ama, ,

peşpeşe gelen sendika genel
kurullarına hükümet ortaklarından ne selam var, ne sabah…

Ya ANAP? Mesut Yılmaz’ından Ekrem Pakdemirlfsine,
duyan duymayan, ışığı gören
görmeyen, hepsi orada…
Bahriyelilere müjde! Kendiliğinden boşalmış, tarafımızdan
doldurulmasını bekleyen bir
sürü protokol koltuğu var önlerde… Nasıl olsa alıştınız, fırsat bu fırsat, doldurun gitsin…

Ankara büyükşehir belediyesi,

rüklü otobüsler koymuştu da,
kimse “özürlü” sayılmayı kendisine yediremediği için, otobüsler
boş gidip gelmiş, yolda yer işgal
etmekten başka işe yaramamıştı.
Neyse, bilgi notunun altında icraatin gerekçesi de vardı, aydınlandım: “Ozürlü sanatseverleri toplumdan soyutlamadan, tüm opera ve bale etkinliklerine rahatça
katılabilmelerini sağlamak amacıyla hazırlanan tuvalet yeni sezonda hizmete girecek…”

Aslına bakılırsa, seviyorum o bakanlığı… “Kitaplara Ozgürlük!”
diyorlar, koalisyon komşusunun
talim-terbiyesi el-kol bağlıyor.
“Hasankeyf i Kurtaralım!” diyor,
terör yüzünden kazılar duruyor.
Kendi bürokratıyla çalışma şansı
yok, kararnameleıi tepede pinekliyor.

Eeee! Boş durmak yerine, bir yerlerin kurdelasmı kesmek lazım…

vaktiyle, özürlüler için özel kö ‘ ı

127 THPO

. . – ı . . .

FOCOJJIIKCI _ECHO-SIHHİ HDMI-Silk!!

TEPPOl28

ı

l
SİZLER ŞANSLI KUŞAKSINIZ AHMETCIGIM
BIZIMKILER ESKİ TÜFEKTI. SİZINKILEH KALAŞNIKOF

SONHACIMA AHMETÇIGIM, UZUN YURÜYUŞLER YAPARDIK,
BULANIK SUDA BALIKLAR GIBI YÜZERDIK

ANLAT BE MIHRİ ABIM! HEYECANLI OLUYOR…

FOTOGRAF: RECEP TANITKAN

“Solculıir ve libcrıiller seçimden ön

ıSJhık shrcmını. muıauıfmıllciıckılı. musmkbcl KM a) cm
Ertuğrul Ozkokun Hürriyetteki son cuma yazısınokuyuiıca irkildim. “DYP-SHP koalisybnu doğuş;

hatalıdırl Bu hukıımet gitmeli. yerine DYP-ANAP

kümeti kurulnıalıdır!” demişsin…

Muheııdisleriiı meslek grubu olarak “siyasal tal
ınülsuz” oldukların, eleştiri haznıedeıııediklerini
rim. Vaktiyle “metro” dediğin 0 tranıyavlaıin pazarkı: niasıni Tempoda yazdığimızda. şikayet etmediğim. koy!
durtmnya kalkışmadığın basın patronu kalnınnııştı. `
Kifayetsiz niuhterislerin ‘tabir Can Yucelindir› siya.
sette uzuıı boylu baıınmadıklaıinı. benzetmek gibi olmasın. ama. ergeç saf dişi kaldıklarını da iyi bilirim_ O
da tanıam. diyeceğim _v0k…

Anlayaııiadığinı “bitekşey” var. “Demokrat” olduğ
iddia ettiğin kişiliğinle pek bağdaşmayacak şek

demecinin üstunden 24 saat bile geçmeden. ara-ka: i
rejimlerin “anayasa ıniman” (ve habercisi* bir abimizle
öğle yemeği yemişsin, kapdaşlıkyapnıışsın…
Hayırlı olsun! Anlayamadığım tek şeyi de ben sana an:
latayim. Türkiye’nin sorunu, senin zannettiğinin aksi-ı
ne, enflasyon, memur maaşları falan değil, Fırat-Dicle
hattının doğusundaki terördur. O küçümsemeye kal
kıştiğın, SHP katılımlı “milli mutabakat hükümeti l.masaydı, Şırnak olaylarında ğökkubbe hepinizin ;~
hepimizin! başına inerdi.
Aslında. sözüm sana değil… Mühendishanede öğretılen
parmak hesabıyla (veya çeteleyle veya bilgisayarla
memleket yönetilebileceğini zanneden bilcümle zevataî

‘:11 7-1›

;ı iii ;~ l i .ı .

“”‘7ix=,:3’r›î›’~=~’:?; *m*
. til..- Sil îğ,i_l,~*j~

n» ..Lu ……. :.-….›.. .. -. . ..ı-« ……;. ııı .

ıııulıııfıizıikzırlzır seçiiııden sonra

bölü n ü r. . . ”
(Will Rogcrs, 1936)

Il Nnııı: IHH.’ wııııı/vıı l)llII’l.1L’İ’L’lllL’ iı/ıııııııüı .ıı/ıı ıı/cıııic ııiıikt

h_ ,_ ‘ 1L;I`,,`;” mx.:

!sağa – n… 43.4.

Papağan maymundan daha iyi taklit yapar. Maymun gorduğünun
litçisidir. papağan sesiyle, sözüyle, şivesiyle sahibini tekrar eder. En.: dim, Istanbul’a _yolu düşen keko. kazıkçı bakkala girmiş… Kışlık erıaş.
nı duzecek… “Helesen babo, bir çıval bulgur verisen… Gaç para?” demı

Kazıkçi bakkal bakmış. karşısındaki keriz, “Bir milyon verirsen kuna~
nrl” demiş…

Haaaî Soylemeye unuttuydum. kekonun sol omuzunda papağan var
Araya girmiş… “Helesen babo, kilo hesabını bilirem… Yanm milyon
ver, yeter…”

Kazıkçı bakkal bozulmuş, homurdanmış. ama, yağlı kuyrukluyiık
racak hali yok, ikinci siparişi beklemeye koyulmuş…

“Helesen babo. iki çival tarhana venserı… Gaç para?”

‘Yanm milyon versen yeter paşam…”

Kekonun omuzundaki papağan yine karışmış… “Helesen babe. kilo et!
ketini gorirem… Yüz bin attırisin, yeter…” dedikten sonra. öbür reyonlara uçmuş, mallan mıncıldamaya, etiketleri okumaya başlamış…
Fırsat bu fırsat, kekonun kolundan yakalamış kazıkçi bakkal… “Nere
den buldun lan bu hıyari?” diye sormuş…

Dönmüş papağan… “Bekaada aval aval geziniydi, acıdim, omuzine !Unemişemdir…” .

ES?

BEN ŞUMHURBEİSİME DE
LAF SOYLETMEM ARKADAS!

kadany lu. sıpına kadar iki “Turgumaıcher” var
‘ğîykiyedem Biıi Emin Çölaşan… Eski aıimıerik hocasına
. “soğuk” bakar Emin… Adım adını rakip eder. niye.
‘ nereye. nasıl koşııığunu sanıp dunır. hatta bu

` ;moda süııısepeı salan kiıaplar

‘bg,- azar. İkincisi laııız _

3 Sıcakla soğuk anısı Q . y

/f
SORU l. Sayın cum- t
hurreisiıııiz eskiden bol bol F
Red Kit okurdu. Şinıdi.
vakti kalmadığı için. fazla okuyamıyor. Kendinizi

onun yerine koyun…
Vaktiniz olsaydı hangisiııi okurdunuz?

a. Savaş Sanatı !Sun Tzu›
b. Turgut Nereden Koşuyor] Çölaşan I

c. Ozal Sendromu «Gok- ‘
men)

d. Oglak Dönencesi
ıHenıy Jliller)

SORU 2. Şimdiki cumhurreisimiz bir zamanlar “sabık ve sakıt baş

bakar nıuhıeıeme… – Yani, “ılık “… Kendi tabiriyle. “Kopya
çekerken değil. venrken yakalandığı için”… Efendim. iki
.ııada bir derede kaldım bu hatta… Yan oda komşularımın
biri Eınin. öbünî Yaıuz… oysa. 8647:’ ilgili test yapmak
istiyordum. Ama öyle. ama böyle. ikisi de “tırat”…
Tarafsız kaynaklara girmek
zonında kaldım… A fTo/a.’

SORU 6. Efendinin
Necdet Oitorunla
arası çok iyiydi. Derıken. Savunma Sanayii
idaresinde yapılan bir
toplantıda. şahinbeye çok
sert «ve luzumsuz şekilde› çıktı
paşam… Paşamın yıldızı
kaydı, öbür Necdetin lTorumtay) dort yıldızı
parladı. Oztorun’un
emekliye sevk edilişini
en çok kim_ destekledi?
a. Necdet Uruğ

b. Bülend Ulusu

c. A. Kenan Evren

d. M uhittin F isuııoğlu

bakan yardımcısı” sıfatını peydahlamıştı. Sidede
tatildeydi. kilosuna itiııa _

ediyordu. tatlı yemesi yasaktı. Füsun Kahveci
güzelim şekerparenin şurubunu lavaboya dökünce, reis ne dedi?

a. Iyi ettin kızım.’

b. Adnan, boşa bu savrugu.’

c. Cinayet işlemişsin Füsun.’

d. Bir daha gözüme görünme.’

ŞÜRU 3. Cumhurreisimize “takunyalı” derler,
muhafazakar” derler, ama, ölçüyü kaçırmamak
Şartıyla arada sırada içki içmeyi sever. En çok
hangisini?
a. Bira
0- Viski

b. Hurma likörü
d. Konyak

îÜRU 4. Cumhurbeyin DPT koridorlarında takulkVêkVlâ gezdiği günlerden kalnıa gozde bir
&İgğosî Vardırl; Ozel sohbetleriııde dediklerine
Çağı hangiesıiıtğço sedıgı, gu endıgı. bel baglaya
1 .llehmer Keçeciler
h Ekrem Pakdemirli
î klasaıı Celal Güzel

lıldınm Aktürk
şişlik& Saîlfı Toperiye suflorlük yapmadığı

a i: anlık doneminde, beyefendi dobra dobra
g] “iklrduıkiendı ağzından… Çok sevdiği, saydıd’ glklelllllgl. hakkında “akıllı ve bilgili adam”

8* bırı Vardı. Kim?
u .

h Eméllllltîgnlgemırel
t’- Kenan 5,79″
d. .-_’dm Güven Gürkan

SORU 7. Biraz eskiye
gidelim… Askerligini
gecikmeli yapan (tıpkı
“Baba” gibi) sevgili hocamız, Emin Çölaşan’ın,
Engin Günerin, bendenizin ODTU’de riyaziye
öğretmeniydi. O zaman kendisine ne derdik?

a. Dübbü Asgar b. Goçum benim

c. Küçük asker d. Takunyalı birader

SORU 8. Ağanın pek zengin bir aileden geldiği
söylenemez, ama, 1980 sonrasında “ailecek” fena
yırttıklan rivayet olunur. Dedikodulara göre nasıl oldu bu iş? v

a. Çok çalışıp az harcayarak

b. Borsada oynayarak

c. Devlet ilıalelerinden pay alarak

d. Hele _”mal beyanı” olsun, öğreniriz

SORU 9. Bu sefer Çölaşan’ın yalancısıyim l dediklerinden mahkum olduysa ben de aywayı yedim),
giyim-kuşama düşkündü familya… Ellili yillarda
Anıerikadan dönerken. eşinin iç çamaşırlarım
nasıl gümrükten geçirdi?

a. Ustüne giyerek

b. Bavulundaki gizli bölmeye saklayarak

c. Poşette
d. Bond çantada

SORU 10. Ailecek giyim-kuşama düşkün olabilirler, ama, protokolü taktıklan pek söyienemez.
Vezir-i âzâmlık döneminde, askeri kıtalar hangi
kıyafetle teftiş edilirdi?

a. Tişört -şort b. Pijama
c. F rak d. Astek üniforması
CEVAPLAR

l) 3,2) c, 3)d,4l a, 5)b, 6) C. 7) 0.8) d.9l a, 10) a.

KİIRTHAN FİŞEK

YER BULUNDU

Kaya Topeıi cumhurıeisimizi, cumhurreisimiz Kaya Toperiyi çok sevdi. lçtikleıi su ayrı gitmiyor, yiirüdükleri yol ayrılmıyor. Aynlmıyıor. ama, “tayin ve terfi” vaziyetleri.
kavşağa gelindi amk…

Bütün mesele, Toperinin, hizmetlerine ve
müktesebatına uygun bir yere tayin edilmesi… Hariciye ııazın Hikmet Çetine (ve dışişleri bürokrasisine) sorarsanız, en uygun yer
Lüksemburg… Avrupa’nın göbeği. her yer
ayak altı, türk mürk, kürt mürt yok, tam
“istirahatgah”… Ama, “Olmazl” demiş cumhurreisi, “Londra daha çok yakışır!” Hazır,
eli karamamelere gitmişken, Inal Batunun
Prag büyükelçiliğinden New Yorka, Birleşmiş Millet Daimi Temsilciliğine tayinini de
veto etmiş… Onun niyeti başka… Kıbrıs meselesinde, Denktaş gibi, Mümtaz Soysal gibi, “fazla direngeç” davranacağını düşünmüş Batyinun… . .
Neyse, 0zal’ın şu meşhur kitabının ghostwriter& Gündüz Aktan New York’a gidiyor
herhalde..îı_bondra’dan merkeze çekilen
Candemir Onhon’un yerinin yolcusu [nal
Batu… Kaya Toperiye de Cenevre yakışır.
Tabii, “rakı ikmali” vaziyetlerinde lojistik
problem çıkmazsa…

SALİH sürııeıre urun
uuıu?

SHRnin Diyarbakır milletvekili Salih Sümer, aynı_ zamanda, yüce meclisin idare
amiridir. lrikıyımdır, ağzı az bozuktur, etrafına şaka yapmadan edemez… Meclis ko
ridorlannda yamru-yumru yürürken görmüşler geçenlerde… Tabii, sebebini merak
etmişler… Merak edilmeyecek gibi değil…
Son seçimlerden evvel şöyle demişti Sümer… “Ewelallah HEPteyim, HEPliyim…
MÇPye bile giderim, SHPye gitmem! Gidersem Allah şuracıkta çarpsın…”

Sümerin çarpıldığının dedikodusunu alınca
bürodaki arkadaşlara sordum. Kul çarpması, Allah çarpması mı, tabiat çarpması ını?
Sağolsunlar, arılattılar, aydınlattılar.
Çarpılmanın 6 Haziran mahalli seçimlerinin öncesine kadar giden evveliyatı varmış… SHP’den belediye başkan adayı olan
biraderi Sabih Sümer’e arka çıkmak için
Bismil’in Tepe beldesine gitmiş bizimkisi…
O sırada, aynı yerde Sosyalist Parti’nin mitingi varıruş… Toplanan 5 bin kişilik kalabalık, aralarında Salih’i görünce, HEP’e
geçmeyip SHP`de kaldığı için, aleyhinde
sert sloganlar atmaya başlamış… 0 an kalp
krizi geçirip oturduğu alçak tabureden düşmüş sevimli idare amirimiz… Hemen hastaneye kaldırılmış, “yanm felç” teşhisi konulunca da, sağlık hizmetlerinin daha iyi (ve
milletvekilleri için parasız) gönildüğü Ame
rican Hospitafa nakledilmiş… Anlatılanlar
doğruysa, acil şifalar…

Yalansa, cağanoz gibi yürümeye devam…