Domuzlar körfezini unutmayın!

A’ Amerika’da…

Körlezini unutmayın!

tqıımhıı_ kanı’ “cumhuriyetçı” Eısen ,wer’dı. “Savaş
kahramanı” olmanın, “şahin” görünmenin ekmeğini yedi, Beyaz Saray’da iki dönem oturdu.
Ama, soğuk savaşın 0 en kızışık
yılları_nda (1953- .,

‘ A i_ l MEltlKAlninotuz dördüncü .

1961 ) resmen Am_ Away” sın…
“kum luk” ” K l _
tı, Arrırelikan :kg YOKLSES Yola’ Bus” askeru

‘tl

nomisini sivilleş

ri Hıııınk Kom!

Kurthon F SEK

Seçim sonrası bu fiyasko ziyade.siylekoymuştu Kennedy’ye… Ekim
1962’de, zevahiri kurtarmak için,
Küba’ya giden iki Sovyet gemisini
çevirdi, Castro’ya ambargo koydu,
krizi tırmandırdı. Kruşçef alttan almasaydı, dünyanın üçüncü savaşı

çıkacaktı az kal

yetçi” Eisenho
tirdi, silah üreti-ş ş Ş wer…

mini sokaktaki sı-i ; Şahinleşen siradan insanın tü- , vil “demokrat”
ketimine kaydır- g’ Kennedy…

maya çalıştı. Tam Adamların tabeclzerebildiği rihi bu…

söy enemez…

Otuz beşinci * * *l

cumhurbey Iohn Dün sabaha
Kennedy’ydi -karşı Bill Clin
Gençti, sivildi, yükselen değerdi, liberaldi, demokrattı, ezilen azınlıkların haklarına pek bir düşkündü, güzel karısı, şipşirin çocukları vardı,
Amerikan ekonomisinin topyekün
ıslahında ısrarlıydı, dünya çapında

. banşı savunuyordu.

Beyaz Saray’a girişinin dördüncü

‘ayı dolmadan, CİA’nın dolduruşuna
. “geldi, Küba’nın “Domuzlar Körfez zi” olarak bilinen yerine, Castro

aleyhtarı, silahlı bir mülteci gerilla
grubunu indirdi. lnenlerin hepsi yarım saatte yok edildi.

ş q ton’ı televizyondan izlerken, Kennedy’yi hatırladım.
Aynı matruş, güleç, genç, sivil surat… Aynı “demokrat” kişilik… Ucu
nun bize dokunup dokunmayacağı- ‘

nı merak ettim.

Dokunabilir. Coğrafi olarak dibimizde, asıl ismi “Poisedç Hammer”
(Kalkık ve inmeye hazır vaziyette
duran çekiç) olduğu için tepemizde
duran Çekiç Güç’ten dokunabilir.

Bush hiç değilse telefonlarımızı
bilirdi, önceden tüyo verirdi. Bu
genç (ve yükselen) demokratların ne
zaman, ne yapacağı belli olmaz…

will” ilanı),
l

ıfâallı,

vıpprııı…_
ÜUSH @İTTI İ›AAH KAFAM-f

‘ı

İ.üxç» w”

inşaa ı
lliseltevkııt

M UHARREM Sankaya kardeşi
miz birkaç ‘günlüğüne Pakis
tan’daydı. PIA (Pakistani International Airlines) uçaklarından biriyle gitti, geldi, dediğine göre anasından emdiği süt burnundan geldi.

Tam hatıralarını anlatacaktı, sözünü kestim, Kurdara Airlines’in (PKK)
kalkış anonsunu yaptım: “Heleseniz
babolar, gacolar! El Kurdi Havayolları’nın Hukurk-Nevyork seferi şoseden kalkmak üzeredir. Uçkurlannızı
baglayin, oturaklannizi dik vaziyete
getirin, çıbıldarınizi söndürin, gusmîk
torbalaıinizi hazırlayin…”

Isterse gülmesin esprime… Muharrem güldü, ama, sazı elimden kaptı.

“PlA’nın iki yorumu var. Birincisi
“Please Infonn Allah” (Lütfen Allah’ı
Haberdar Ediniz), ikincisi “Perhaps
I’ll Arrive” (İnşallah Vasıl Oluruz)…
İkisi de geçerli… Uçağın kapılan kaEnır kapanmaz, önce ezan sesi, ar
dan besmele, onundan da aıltasından Kuran süreleri geliyor. Moral
yapmak için birebir… Derken, bayan
ostesin sesi eli or. İnşallah we
shall take-off… nşa lah lcalkanz…”

Tayyare seyahatinden söz açılınca, doğu-güneydoğu bağlantılı THY
uçuşlarına geldi konu… Hep o uçuşlara düşerim, sızıntı yapan bal-pekmez tenekeleri yüzünden bavulum
cıvık cıvık, yapış yapış olur. “Helesen
babo, bizim koli gelmiştir!” diye nakliye bandına saldıran kekoları oracıkta boğasım, öldüresim gelir.

Neyse, kötünün beteri var.
THY’nin Bahreyn-Kuveyt-Istanbul
bağlantılı uçuşundan sonraki bavullar
ıslaktı, balık kokuyordu.

THY’nin bundan sonraki anlamını
söyleyeyim mi size? _

”11ıey (Yolcular) Hate You…”

Sizden nefret ediyoruz…

T

geçirdim aklımdan

‘Memleket

MMA da çok çekiyormuşuz!
A Türkiye’de 42 şeyi (veya şey
den) çektiğimizi yazmıştım.
Nurhan Demirağ dostumdan mektup geldi, daha çok çektiğimiz
varmış…

Alfabetik sırayla, ah, bankadan
para, bayrak, bıçak, burun, ceza, cila, çizgi, diş, domuzdan kıl, elense,
enûye, esrar, faks, Fener’e beş, fırça,
fiş, fotoğraf, gazel, geçmişe sünger,
halay, iç, kahve, kapı, kılıç, kıyma,
kopya, kulak, kuyudan su, kürek,
naz, protesto, rest, silah, sorguya, sümük, sümıe, şut, şüphe, teleks, telgraf, tereyağından kıl, tespih, vah,
yağ, yuuuuhhhhhhh!

Yetti be! Acıyın bu millete, daha
fazla çektinneyin…

İkametuâh
ilmuhaheri

KUYUCULARDAN,
O savcılardan, polislerden
özür diliyorum. Beni
Istanbul’da aradıkları için
bulamıyorlar. Mektuplar,
celpler elime çok geç
geçiyor. Emr-i hak (veya emr-i
patron) vacip olmadıkça,
ailecek 73 yıldır Ankaralıyım,
“Hürriyet Ankara Bürosu”
derseniz bulursunuz…

“Kaderin iyisi, kötüsü olmaz…
Sıraya binmiştir. Bazen biri
önden, öbürü aıkadan gelir.
Sonra yer değiştiriıler…”
(Çingene atasözü)

ANSU ÇİLLER Onca kartal bakışlı
sîoydaş arasında gül yüzünüzü, balı
göz erinizl göremeyince şaşımıış üzü n:üş, kaygılanmıştım… “roplarıtılara Ita’ tı ına
‘ ‘ v ` dele ediyor!” dediler, sevindim, rahatladım. “T amam, ekim sonunda enflasyon ya biter, E biter demişti…” diye

“Rahat uyku uyuyabiliriz artı ..
Ziraat Bankası’nın faizleri “caaarrrttt” diye yüzde dört puan birden artırdığını öğrendik. Enflasyon hesabi yine tutmadı, güzelim yemekler kaçtı.
O üzüntü sana yeter, sandalyerıin voltajlnı 110’a indirelim bari…

pek vakti yok, enlîasyonla müca
” Uyuduk, uyandık,