Doğru söyle, yalan sansınlar!

` Ilıığru söyle, yalan

yak” olduğunu ilk keşfeden,
Italyan birliğinin kurucularından Camillo Benso (“Kont’_’) Cavour’du. Onları aldatmanın, yanıltrnanın, oyalamanın, kafaya almanın
yolunu bulmuştu.
“Doğruyu söylüyorum onlara…
lnanmıyorlar…”

***k

T.C. hariciyesi de doğru konuşmaya başladı artık.. .
Türk Silahlı Kuwetleri’nin Kuzey
Irak’ta operasyonlara başladığı gün,
bütün Batı devletlerinin büyükelçileri, Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Suriye ve Irak büyükelçileri de davetliydi, ama, “düvel-i muazzama” çoğunluktaydı. _
Bizimkiler anlattı: “isteyerek de’l, davet üzerine girdik Irak toprakrına… Aslında, meşru savunma
hakkımızı kullanabilirdik, aynı şeyi
ilirdik, ama, davet olsun diye
edik… Orada kalı kalmayacağımızı, kalacaksak ne dar kalacağımızı merak ediyor musunuz?”
Yabancı diplomatlardan cevap,
“Hııııl”
“Bizi Peşme eler çağırdı. Onları, Tüıkmenlerirğir terör örgütünün

H ARİCİYECİLERİN “parano

sansınlar!

pençesinden kurtarmak için girdik.
Peşmergeler’|e PKK birbirine girdi,
ikimizin de yardımına gittik Hazır
girmişken, kendimizi de koruyoıuz.
PKK yuvalarını ternizliyoruz… Son
PKK yuvası temizlendiğinde çıkacağız, tampon bölge falan da kumıayacağız…” .
‘k *k i’

Türkiye’nin politikası bu…

Diplomatların hiçbiri inanmadı
söylenenlere… Gâvurlarınki daha
“safoş”, Ankara’daki şifreli telekslerden merkeze, oradan gazetelere, televizyonlara haber gitti, Türkiye’nin
Kurdara’daki operasyonları hakkında haberler çıkmaz oldu.

Arap diplomatlar daha “uyanık”,
güneydoğumuzda Kürt bağımsız
devletinin kurulmasının tek güvencesi olan Çekiç Güç’ün (poised
hammer), yani kalkık vaziyette in
meye hazır bekleyen Batılı askerle- _
rin (ve silahların) görev süresinin

uzatılması için “lobi” yapıyor.

Bütçe görüşmeleri var Meclis’te…
Herkes orada… Aslında, milletvekilinden çok, güney devletlerinin diplomatları var. `

Doğru söylemeye de gelmiyor.
Yalan zannediyorlar. i

CMUK’DA DYP’NIN DEDIGI OLUYOR…

Kurthan FISEK’

Iıiz ıle ülek!

° ŞSlZ sayısının 5 milyona vurduğu Türkiye’de, “istihdam
ekonomisi” üstüne çuvalla

araştırma yapılır, saatlerce ders
verilir. Hep gülmüşümdür buna… Yapılana “gizli işsizlik”
demişimdir.

Sayıl Narmanlıoğlu (Erzu
rum-hha) arkadaşımız bazı istatistikler ele geçirmiş… Türkiye’de günde 430 iş kazası oluyor, 4 işçi ölüyor, 3 işçi meslek
hastalığına yakalanıyor, 9 işçi
sakat kalıyonnuş… Asıl önemlisi, ölmelerin, sakat kalmaların_
çok büyük bölümü inşaat sektöründeymiş… Yani, doğusoylu
(Kürt) yurttaşlarımızın çoğunlukta olduğu, beşte birinin iş
buldu u, beşte dördünün boş
gezin iği sektörde…

“Bugün yine iş yok!” cevabıyla karşılaşan Liceli Şe hmus’un tepkisi, memleket i tisâadiyatı açısından, ibret dersi
ır.

“İş verin, biz de ölek!”

EHMET MOGULTAY
M22O voltajlı bir koltuğa
oturmayı aslında en az hak
eden bakanlardan biri sensin… Ama, Adana’nın Osmaniye ilçesinde yaşayan
6.500 sigortalıdan 2.435’ine
numaralı gözlüğün nasıl
verildiğini merak etmek
zorundasın… Sigorta hastanesi başhekiminin kaşesi ve

~ imzası taklit edilmiş, gözlük
verilmemiş, reçetenin parası
SSK’dan tahsil edilmiş…
“Osmaniye’de durum buysa, memleket çapında
kimbilir neler oluyor?” diye
genel soruşturma açsan, yeri
yerinden oynatırsın, yeni
kabinede Kilerci paşanın
yerini bile alırsın..

“Ayaklan sağlam şekilde
havaya basana ‘liberal’
denir…” (Carter Glasa, 1930)