Dinsizin hakkından imansız gelirmiş (2)

, A kartır, yakıp yıkarlar.

manşet oluyor.

Dinsizin hakkından
imansız gelirmiş (2)

(Bu Bir Spor Yazısı Değildir)

AKTİYLE okyanuslara hükmederken kıç kadar adaya sıkışıp kalmış lngiliz İmparatorluğu’nun lumpen
mensuplarının yapacak başka işleri
güçleri yok… V
Önce içki içip sonra maça giderler. Olay çı
Kimse gıkını çıkartmaz…

Alışmışlar Ingiliz polisine… Ağızları var, ellerinde coplan, bellerinde tabancalan yok mübareklerin…

Sıpa bile ürkütrneyen yirmi santimlik sopalanyla katır, katana, öküz, sığır gütmeye çalışırlar…

Sen Nehri’ne “Siz” diyen, Don Nehri’ni
“Külot” zanneden kibar etniklere çok alıştılar.

Hem İngiliz lumpenleri, hem İngiliz polisleri…

_ Yanlış yerde itlik, köpeklik yaptılar.
i’ ‘k ‘k

Başbakanları yeni doğmuş çocuğuna bakmak için “doğum izni” alırken, evde işsizlikten sıkılan vatandaşı maça gidiyor, içip olay çıkartıyor.

Tribünlere, tabl0id° gazetelere sloganları

“Barbarları gömeceğiz…”

“Gelenleri Şaaparız Netekim!”
“Mezarlardan Mezar Beğenin!”
Tribünlerde, sokaklarda, meyhanelerde

“ölüm ilânları”…

Güldürmeyin adamı…

Spor siyasettir.

Dinsizin hakkından imansız gelir.

i’ ‘k i’

Che’nin “Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin… Oyle ölüm hoş gelmiş, sefalar getirmiş…” şeklindeki mitralyözlü, savaş
nâralı sözlerini tribünlere pankart yapanlara
gülmüşlümdür hep… ‘ r .

Eşeğini dövemeyen semerini döver nıisâlilqr
falanca stadyumu birilerine mezar eder, maçlara ya kendileri ölmeye, ya birilerini gömmeye
giderler…

_ Arslanlarım benim!

Bin yıllık “entellektüeVden bir “l” harfini düşürenlere, kırk yıllık “hooligan”ı yer
darlığı yüzünden “holigan” yazanlara ithafundır. ı ı

Ez.. lâlıîîiîî

1

*Y*

Kendisi bir halta yaramayan çapulcu takımı,
kalabalık içinde kahraman kesilir. Niyesine bakalım…

1 Insanlar, evlerinin rahatını bırakıp, niye

maça gider? “En estetik takım sporu” olan futbolu zevkle, doyasıya seyretmek
ıçın.

2 Sıcak baktığınız takımın taraftarlarınca

önceden parsellenmiş tribündeki yerinizi erkenden aldığınızda ne yaparsınız? Yanınızda getirdiğiniz sandviçten bir lokma, gazozdan
bir yudum, sigaradan bir duman almaya sabırsızlanır, maçın başlama saatini beklemeye koyulursunuz.

3 Komşularınız sizin gibi mi? Yok canım!

Futbola göz doyurmaya değil, amigoluk, çığırtkanlık yapmaya, bağırıp çağırmaya
gelmişlerdir sanki… Hele, başlarında bir lider
var ki, tam siz gazozunuzu içmek için şişeyi ağzınıza götürürken, bağırmaları için herkesi
ayaklandınr.

Bağıran o insanları “bağırmak” keser

mi? Kesmez! Birilerine hınçla küfretmeleri lâzım… Rakip seyirciye, rakip oyuncuya,
hakeme… Kızılordu korosunu çatlatan yüksek
bir ses uyumu içinde, “düşman” tarafın ya
nesebini, ya cinsel ahlakını soruşturmaya başlarsınız…

Tamam mı? Kurtlar döküldü mü? l-ıhh!

Dirsekleri doksan derece kırıp “masayı kendine çeker gibi” kol hareketleri, dirsek hizasından kolun kavranıp “bilekten mi
_haniki” el hareketleri yapılmazsa, futbolun ta
dı-tuzu olmuyor.
6 Peki, karşı taraf karşılık verirse ne olacak? Kafa yormayın… Meselâ, elinizde
‘ki gazoz şişesini “fırlatabilirsiniz düşmanlara…

Meselâ, tel örgüleri, polis duvannı aşıp adamlara saldırabilirsiniz. Küçük grup psikolojisi gereğidir. Yapmazsanız, “Mâdem bizim gibi
yapmıyorsun, sen de düşmansın…” derler adama… Ya tribünden atar, ya döverler.
En kibarı, “Mâdem bağırıp küfretmeyecektin, niye maça geldin?” diye sorarlar.

*i*

Sahi, orijinal sorumuzun cevabını unuttuk…
Niye maça gitmiştiniz?

Santayana’nın özlü sözleriyle, “Fanatizm
ve şiddet, amaç unutulduktan sonra,
kalmayan amaca ulaşmak için, öfke ve
hırsm dörde katlanmasıdır…”

Maçlarda da öyle… An geliyor, maça niye
gittiğinizi unutuveriyorsunuz.

Fanatizm ve şiddet gelmişse cihâne,
futbol topu bahâne…