‘Çevre bilinci’ üstüne düşünceler

*çevre bilinci’
ı üne düşünceler

EVREYLE pek ilgim olduğu söyleneç mez… Uzak-yakın, fark-etmez… işiyle
, eşi arasında gelip giden, rutine bağ_û lanmış biriyim…

ı `ra’daki “patlamaya hazır bomba”
‘ndeki Mamak Çöplüğühün önünden ge ,arabanın camını kapatırım… Koku kesi a dokunmayan yılan bin yaşasın!

bul Ortaköyünden geçerken çevre dostla5’ , entellektüel arkadaşların yerlere attıkları
ç bira tenekelerine bakar, arabayı kullanan arIV- – sorarım… “Burası kimin belediyesi?”
iDiyelim ANAPtır, FP’dir, CHP’dir.

Boşalmış sigara paketini buruşturup penceiw atanm… “Çuvalla emlak-çöp vergisi
. o lar. Toplasınlar…”

,ç, Diyelim, deprem oldu, ev sarsıldı. Balkona
dım.

Ü Leş gibi soğan-sarımsak kokuları yayılıyor et”. a… Herkes don-pijama-terlik, sokağa fırlaİ ‘ş… Aç kalacak değiller ya! Mangalları kurÄ uşlar, kuş sesleriyle beraber etnik kokular yaİ ı ıyor ovalara… “

Eşim kızar, beni azarlar. “Yazsana şui Çevreyle, çevrenin temizliğiyle pek ilgili oli adığım için, “Amaaannnl Boş ver!” delîrim, “Türkiye’nin umûmi ortalamasını
~ yansıtıyorıız…”
› *k i’ i’

Altmış sene önce Ankara’da doğdum… İstanbul’dan bakanlar için “çorak bozkır” muV` amelesi görürdü.

ç Altmış sene sonra Ankara’ya bakıyorum.
ı “Olabildiğinceyemyeşil” bir şehir… İstanA bul`a en azından beş-on basar.

Ama, Ankara’da, bir “Yeşil Düşmanlığı”

yor, ama, herkes kentin doğal yeşilliğine düşman… Belediyelerden biri, o soğuk Ecevit kışında donan, buz tutan yolları eritmek için, ağaç
ş fidanlannın altına tuz serpmiş…
‘Â, İ Ağaçlar ölmüş, yeşillikler yeşermeden yitip
` gitmiş… .
Sinirlendim… Yeşillik medeniyetin simgesidir.’

i var
4 Derin devletin Yeşil’ine kimse ses çıkartmı

Fatih Sultan Mehmet’in ölümsüz sözleri
geliyor aklıma…

“Ağaç kesen baş keser! Onun da› başı
tez kesile! ”

i’ i’ i’

Eskiden çevreyle uzak-yakın hiç bir ilgim
yoktu. “Çevreyi koruyalım!” sloganlan atılırken, “Betonlaşmayı koruyalım!” pankartı
açmak isterdim.

Maksat “aykırılık” olsun, “marjinalliğe
karşı çoğunluk, umûmi ortalama” olsun…

“Nereden buldun bu sloganı?” diye üstüme yürüselerdi, cevabım hazırdı.

“Bütün güzel sloganları arkadaşlar aldı, bana da bu kaldı…”

*ik*

Yine deprem oldu, binalar çöktü. Baroktan
lazoka, oradan groteske uzanan bir mimari yelpazede, insanlar_ ölüyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a yolladığı ferman
geliyor hafızama…

Hassa mimarlarının başı Sinan’a hüküm ki,

Rumelihden ve sair yerlerden gelip
doğramacılık ve bina bilgisinden habersiz

ve nasipsiz olarak, tamamen ehliyetsiz
şekilde, ellerine cedvel alıp mimarlık

yapmaktadırlar. Bina eyledikleri evlerin ‘

ekseriya ocakları tutuşup yandığmdan,
buyurdum ki,

Bu emri aldığında, bu konuda dikkatli
olup, bina, doğramacılık ve duvarcılık

bilgisinden yoksun bulunmakla beraber

eline cedvel (arşunßalarak mimarlık yapanları yasaklayasın, senin bilgin ve iznin olmadan o gibi ehliyetsiz kimselere
mimarlık ettirmeyesin…

Kanûn ‘i Sultan Süleyman

Fi 1 7 Safer 980 (29 Haziran 1572)

*ik*

Türkiye’de çok ciddi bir “çevre bilinci”
patlaması oldu.

Benim gibi sorumsuz-duyarsız biri bile etkilendi. ANAP milletvekili, TBMM Çevre Komisyonu başkanı ‘Ediz Hun’a borçluyum, borçluyuz bunu…

Kendisini “jön artiz” olarak hatırlayanlar,
künyesine baksınlar…

lstanbul-l940, Adnan, Neşvet – Norveç
,Oslo ve Trondheim Universitelerinde Biyoloji, Oseanogralî ve Çevre Bilimleri Eğitimi -Almanca_,_ Norveççe, Ingilizce – Uzman Biyolog, Oğretim Görevlisi, Sanatçı Çevre Bakanlığı Bakanlık Başdanışmanı,
Istanbul Çevre ll Müdürü, Marmara Universitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Turizm,
Mahalli idareler ve Avrupa Topluluğu Bölümleri Oğretim Görevlisi – TBMM Çevre
Komisyonu Başkanı – Evli, 2 Çocuka.

Bu ilginç kişiye teşekkür borcum var.