Burası Ankara’nın felaketleri (2)

ÇARŞAMBA, 20 EYLÜL 2000

Burası Ankara’nın
felâketleri (2)

Bir ay kadar önce, Ankara
bölge ekimizde, “Burası An- =
kara’nın Hayvanları” diye, iki
bölümlük yazı yazmıştım. Ankara’da en çok bulunan hayvanın
inek olduğunu, sonra, sırasıyla,
katır, eşek gibi mahlûkatın geldiğini anlatıyordum.

Yakın siyas; ve bürokratik
çevremden devamlı aradılar.

“Benden ne zaman bahsedeceksin? Haberim olsun, birkaç
bin tane alıp seçmenlerime dağıtayım…” .

Kendilerine zor anlattım. “Bu
politik bir yazı değildir. Ankara’nın sahici hayvanlanndan söz
ediyorum. Sonradan olmalanndan değil…”

***k

Ama, her yazar-yazıcı “popüler” olmak ister.

Geç gelmiş bir şöhrete nihayet kavuşabilmiş olmanın mutlu
luk ve gururuyla, yeni bir konu
düşündüm. llk bölümü geçen
hafta çıktıydı.
“Burası Ankara’nın Felâketlen
Telefon ve fakslanm kilitlendi.
“Heyecan içindeyim, benden ne
zaman bahsedeceksin? Haberim
olsun, birkaç bin gazete alıp eşdosta dağıtayım…”
Siyas; ve bürokratik dostlanma tekrar-tekrar izah ediyorum.
“Sözüm, yazım size değil…
Ankara’nın başına gelen doğal
felaketlerden söz ediyorum…
Kişisel felaketlerden değil…
Kimse üstüne alınmasın…”

Yayıncı dostlann izniyle, Yurt
Ansiklopedisfne sığınıyorum. ..

*i*

Ankara’da ne zaman, hangi

ay, gün ve saatte ne olacağı belli
olmaz…

`

. uıınsı nısııısi
KURTHAN

ve ewelki baharda baranla (sağanak yağmur)
gelen kıtlık yüzünden
paniğe düşüp evlerini
terketmiş ve kendilerini
şehre atmışlardı.
Şehirdeki zenginler

ç FIŞEK `
Meselâ…

Ankara, daha çok, ilkbahar ve
kış aylan yağışlıdır. Kuraklık, hazirandan ekime kadar sürer. 5
aylık bu dönemde temmuz, `
ağustos, eylül aylan çok kurak,
haziran ve ekim kurak geçer.

Ankara ‘da, 1 8 74 ‘te, kuraklık
yüzünden büyük bir kıtlık olmuş
binlerce insan ölmüştü. Ankara’dan gönderilen ve, “Basiret”
Gazetesi’nin 24 Mayıs 1874 tarihli sayısında yayınlanan bir
mektupta, 1 8 74 kıtlığına ilişkin
olarak şunlar söyleniyordu.

”Ankara Sancağı ‘nın çevre
kasabalan Tabanlı, Bâlâ, Keskinler ile Kangın Sancağı ‘rıa
bağlı Kalecik kazası ahalilerinin
uğradığı felaketlerin tarifi mümkün olamaz. Bu bölge ahalisinin
ekserisi, geçen sene kış mevsiminde karlann düşmemesinden

ahaliyi imkanları nisbetinde beslemeye çalışmış/ar,
ama bu yeterli olmamıştı. Ahali
hayvan leşleriyle ve ağaç kabuklanyla beslenmeye çalışmışlardı.
Durum vilayet merkezine bildirilmiş, fakat önem veıilmeyince
ahali ölüme terkedilmişti. .. ”
i**

Daha meselâ…

Ankara’nın felâketlerine Evliya Çelebi Seyahatnamesi
(s. 139-140) gözüyle bakalım…

Kırk senede bir kere, bütün ip
cambazlan, hep birlikte toplanıp, birbirlerini yola çekip imtihan etmek için bu lstanoz Deresinde veya Anadolu ‘cia Geduz
Kalesi kayasında kârhâne (işyeri)
kunıp ip canbazlığı ederler. İşsiz
güçsüz adamlardır.

Bu dere içinde oyun/an vanp
gördük. Bulutlara değen yalçın
ka yalı dar boğazda kayalann tâ

tepesine, bir kayadan bir kayaya
sağlam frenk ipleri gennişler. İpleri kayalar kesmesin diye, iki
başlarına postlar bağlamış/ar.
Güvendikleri adamları silahlanyla bekçi koymuşlar ki, usta canbaz marifeti gösterirken, düşmanı ipi kesmeye.

Kayalann yukansına, aşağısına binlerce insan birikip, kayalar
insanla dolmuş. Aşağı şehrin
içinden akan nehir kenannda bir
hafta ewel sofa, taht ve kerevet
yapmışlar. Açık yerlere çadırlannı kurmuş/ar. Bu kadar bin mahluk seyretmeye koyulmuşlar.

Engünli paşasının mehterhanesi güldür güldür dövülüp duadan sonra sanatkarlar birbirlerini meydana davet ettiler. Serçeşmeleri (reisleri) Usküdarlı
Canbaz Mehmet Çelebi, Bismillah ile, eline terazisini alıp iş başına geçti. O kayalar içinde Allah Allah sesi göklere ulaştı. Davullara tokmaklar vurulup bu defa, Koca Mehmed Çelebi, o ince
imtihan ipi dedikleri ip üzerinde
şimşek gibi seğirderek şaklayıp
giderken, hemen ipin ortasında,

göz açıp kapayıncaya kadarlık
bir zamanda öyle bir geri döndü
ki, terazisi elinde, tazı önünden
tavşan döner gibi döndü.

Bütün üstadlar yürekten
“aleyke avrıullah ya pehlivan!”
deyip, seyredenlenh pannaklan
ağzında kaldı. Meğer, cambazlar
arasında böyle, yıldınm gibi giderken, ip üzerinde kimse geri
dönemezmişl

Netice, üç kere bu şekilde marifetini gösterip, hayır dua ile
inip, çadınnda durdu. Yardımcıları parsa toplamaya çıkıp akça
devşimıeye başladılar.

***k

Durun, durun, Evliya Çelebi
Seyahatnamesi henüz bitmedi. Gerisi var.

[spartalı Civelek Ali geldi
Ankara’ya…

Hayret bişi! “Ankara” derken, “ip cambazlan” (farsça.
“canbaz”) geliyor akla… “Ankara” dediğimizde, “seller-sular
mevsiminde kuraklık” korkusu
başlıyor.

Ankara’ya gelen lspartalflara,
Ankara’daki “mücavir alanlara”
haftaya bakanz…

-a -`