Bugünün küçükleri yarının büyükleri

URTHAN FİŞEK
Bugünün küçükleri
yarının büyükleri

AŞLARI 10-13 olan altı genç insan
yargıç önüne çıktılar. Büyüyünce,
biri doktor, ikisi hukukçu, ikisi mühendis, biri mimar olmak istiyordu.
Aslında, “umutlu” değillerdi. Ablalarının, abilerinin, ana-babalarının üniversite
seçme sınavlarında sapır-sapır döküldüklerini
görmüşlerdi.
Umut arıyorlardı, çıkış yolu, kurtuluş yolu
arıyorlardı.
Uç çareleri vardı. Okumak, iyi okumak, çok okumak… ş
Ama, öğretmensizlik yüzünden dersleri boş geçiyordu. Ne yapsınlar?
rk ‘A’ *k

“Baba nasihatı” aldılar.

Demokrasilerde çare tükenmez…

Aile, mahalle, il ve devlet büyükleri duyar,
ilgilenir diye, “Oğretmenimizi İstiyoruz!”
pankartları açıp mahallelerinde dolaştılar.

6 Ekim 1998 tarihinde oldu bu olay…

Çocuklar yargıç önüne çıktı geçenlerde…

“Korkuyorum, heyecanlıyım” diyen
bir ilkokul ö“rencisi… “Biz kötü bir şey
yapmadık. yi eğitim almak istiyoruz”
diyen bir başkası…

Asıl dramatiği sonrası…

“Pankartlarımızla mahalle arasında
yürüdük, sivil polisler dağılmamızı söylerken resmi polisler de geldi ve bizi
akrep dedikleri taşıtlara bindirdiler.
Akreplerle okula getirildik. Okulda
müdür yardımcısı ve polisler beni ve
beş arkadaşı daha şüpheli olarak seçti.
Karakola götürdüler, nezarethaneye
attılar. Birbirimize sarıldık, ağlaştık.
Sonra doktor getirdiler. Doktor bize
bakacağına azarladı: ‘Bu yaşta böyle haltlar karıştırırsanız olacağı bu…’ Neyse, savcı
bizi serbest bıraktı…”

‘A’ i’ i’
Daha bitmedi. O altı çocuğun ev kapıları

` ayrı ayrı çalındı geçen ay…

2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşler Kanunu’na muhalefetten, İstanbul’da, çocuk mahkemesinde yargılanıyorlar…

Altı aydan üç yıla kadar hapis talebiyle…

Altı genç, güzel insan… Yarının büyükleri…

t**

Adana Karayusuflu ilköğretim okulunun
10 cici öğrencisi de yargılanıyor.

30 yıl hapis istemiyle… Suçları “devlet malına zarar vermek”…

Ne yapmışlar? Teneffüslerde ve boş geçen
derslerde, okul bahçesinde top oynarken
okulun camlarından biri kırılmış… Muhtar
olacak herifin biri müdahale etmiş, futbol oynayan öğrencilerden birini tehdit etmiş…

“Ulan piç kurusu! Seni idam ettiririm… Söyle, kim kırdı bu camı?”

Çocuk bilmiyor. Muhtar efendinin çapraz
sorgusu devam etmiş…

“Kim kim top oynuyordunuz?”

Çocuk söylemiş, hepsi yargılanıyor şimdi… Otuz yıl hapis talebiyle…

Dersler yine boş geçiyor, top oynanıyor,
eski topçulardan bir tanesi anlatıyor. “Futboldan soğudum, takım tutmayı da bıraktım…”

Öbürü olgunlaşmış, düzene intibak etmiş,
ekliyor.

“Camlara gelmeyecek şekilde, yerden şut çekiyorum artık…”

i**

Zürriyeti kesik devlet katmanlarında, çocukları, gençleri suça itmekte üstümüze
yok… Tarihten ders almak gibi bir alışkanlığımız hiç yok…

8 Mart 1966…

Gürbüz Şimşek 15 yaşındaydı. Ankara
Namık Kemal Ortaokulu öğrencisiydi. Atatürk-Lenin üzerine yazdığı bir kompozisyonda “komünizm propagandası” yaptığı
ileri sürülerek tutuklanmıştı. Oğretmeni ihbar etmişti. Aynı saatlerde, Orhan Kemal
ve iki TİP üyesi de, aynı suçtan tutuklanmıştı.

30 Eylül 1966…

Atatürk ve Lenin üzerine mukayeseli kompozisyon yazarak komünizm propagandası
yapmaktan yargılanıp yedi ay hapis yatan, saçları usturaya vurulan, eşek yüküyle
sopa yiyen ortaokul öğrencisi Gürbüz Şimşek suçsuz bulunarak serbest bırakıldı.

savunmasını Muammer Aksoy hocamız
yapmıştı: “Kurtuluş savaşımızda, kurtarıcımız Atatürk, SSCB’nin kurucusu
Lenin’le işbirliği yapmıştı. Bugünkü anlayış içinde olursak onu da komünistlikle suçlamak gerekir…”

*t*

Marx’a sığınmak istemiyorum, ama, eblehler tarihten ders alsalardı, tarih tekerrürden vazgeçer, bugünün küçükleri. yarının büyükleri olurdu.