Bizde çok var, size verelim (1)

ı 27 îıîıpiîıçvs, Cumartesi ı

Kurthcın FISEK

Bizde eok var, size verelim (1)

ne uyudum, ne bir yere gittim.
Şarlamasına şarlayacağım, bağırrnasına bağıracağım, ama, kime?

Kimseye!

Peki, ne yapacağım?

Ya saçmalayacağım, ya_12 Eylül
anayasasına sığınacağım… Ikisi aynı
kapıya çıkar.

Efendim, şeffaf zarf, zarfın dışına
renk veren oy
pusulası, candarma nezaretinde açık oy,
kapalı sayımla
yüzde 92 “teveccüh” edinen
anayasamızın
iki adet çok
önemli maddesi
var.

B i r i n c i s i ,
699’uncu mad
BAYRAM bitti. Ne kafa dinledim,

sûretiyle baFımsız mahkemelerin
önüne çıkartı ıp mahkûm edilir…”
***k

Dediğim gibi, saçmalamak istiyorum.

Saçmalamak istiyorum, çünkü,
herkes saçmalıyor.

Meselâ, bayramın ikinci ünü Orhan Kaptıkaçtı (pardon “A dıkaçtı”)
saçmaladı. 1216 Agagna Carta’dan

z u yana, halkoyu
ve süngü desteğiyle geçen (ve
geçen) ılk anayasanın (1982 T.C.
Anayasası) mimarı olarak, 1993
(veya müteakip
yıllar) anayasasının yazımına talip oldu.

“Görev kutsaldır efendim…”

de… Ana başlığı dedi, “12 Eylül”_Sa_çnî_alama cüler çağırdı,
hürrıy “m Me- ‘ inandığım için
tin yoruma, tartışmaya kapalı… “Her- ‘ ‘m, delinmesi mümkün oıma an
kes, kanunlar dairesinde, saçmala- ir anayasa yaptım, tensip buym m.
makhürriyetine sahiptir…” sa yenı hükümete de anlayışlarına
lkincisı, geçiğiz 91 ‘inci madde… göre bir tane daha yaparımm”
“Bu arıayasayı ırlanıış olan zevâ- sağol! Almayalım!

tın eleştirilmesine veya yargılanmasına ve a onlardan hesap sorulmasına
mâtu girişimlerde bulunanlar her
kim olursa olsun, bir dahaki gelişimizde ‘aslî fâil’ muamelesi görmek

Sipariş üzerine anayasa yapılan
bir yerde, hem anayasa çok olur,
hem başbakan…

Bizde de fazlası var. Yarın ihraç
etmeye devam ederiz…

sıze Mi sövLüyoızz. i

VAV ORTAK ı

“kra- i.

ll(l naııer
Iılrlesırse!

YANIK her yerde uyanıktır, Yer
u yatağına da, padişah döşeğine
de yatsa, “kimi nasıl tokatlanm?” diye, gözlerinden biri mutlaka
açıktır. ‘
“Türki e’de iş bol, muslu u aç,
an bal, soldan şarap ‘ diye,
80 Çavuşesku artığını toplamışlar, önce lstanbul’a getirmişler, arkasından
Ankara’ya taşıyıp ortada bırakmışlar…
Ankara’nın göbeğinde sersefil, açb^laç vaziyette dolaşıyor gariplerim…
Lâf aramızda, Samsun-hha’dan Sefa T ‘un haberine göre, tam olarak
ne en geldiği kestirilemeyen, 2 metre boyunda, 66 kilo ağırlığında, dev
bir yayınbalığı vurmuş Samsun sahillerine… Ederi kilo başına 80 bin, parayı
denkleştirene toplam 5 milyon 280
bincik…
Hemen gitmiş… Almak için birbirlerini çiğnemiş herkes…
Ne pazarlayacağını bilmen lâzım
Türkiye’de… “Balıketi” satarsan köşe,
emek satarsan yuvarlak…

ORHAN
N,, ALDIKAÇTI
SENİNLE “i B^YR^’
____ “A MIN ikinci
ş-‘ğ’ l. ” günü saba
hı, bütün

keyfimi kaçırdın… Gazetelerden
okuyorum, “Anayasayı değıştırme
çalışmalarına çağrırlarsa giderim…” demişsin, sonra eklemişsin… “Nasıl 12 E lül’e gittiysem,
ancak inanarakgi erim…”

12 Eylül anayasasını hatırladım… Meğer süngü zoruyla yazmamışsın o anayasayı… Inandığın,
doğru bildiğin için yazmışsın… Peki, yenisine nasıl inanacaksın.? Armutalan’dakiyle “ön bilimsel temas” yaparak mı?

Neyse, bayramın ikinci gününün ilerleyen saatlerinde biraz rahatladım… Sanıyorum, açıklaman
üzerine, ikinci bir açıklamayı da
Erdal bey yapmış… “Ikinci Abdülhamit’in oğlu olmuş, adını Ertuğrul
koymuş… Şair Eşref tepki göstermiş, yine başa dönüyoruz galiba
diye…”

Duyan güler, söyleyenin, güldü#
renin ar damarına by-pass yapılır.

‘ ‘ U z latkışma a n
a h lâ k): z ı ,
her zaman,
bağnaz ahIâkçıya tercih ederim…”

(Jean Baptiste Moliere, 1666)

500 yün
destanı

RKAL Zenger’in adını duymuşEsunuzdur herhalde… Haydi, di
yelim adını duymadınız, miting
meydanlarına döşediği mikrofonların
cayırtısı, cazırtısı mutlaka kulaklarınıza gelmiştir.

Neyse, on pannağında on marifet
bulunur Zenger’in… Dilindeyse elli
çeşit zehir… Haberiniz olsun, 7 Nisan’da otobiyografısi çıkıyor. “Siyaset
Cambazhanesinîn Caz n…” Herkeste bir merak, bir mera Kime nasıl
kılçık attı diye… Okuyun, öğrenirsiniz…

Yine neyse, nasıl da boş vakit bulup, bir de “S00 Gün Destanı” attırrnış…

Hurda bakır aldı, altın suyun daldırdı _

Beşyüz palavrayla beşyüz koldan
saldırdı

Mutluluk çubuğu perişan, baba
duman

Ar-ı namus perdesin tedavülden
kaldırdı ‘

Beşyüz gün tükendi ansızın biliyorum

“Dokundurdu” ancak dertlerin kabuğuna

Daha nice beşyüz günleri diliyorum

Babaya ve onun mutluluk çubuğuna

NEIGIİE 0 ESKİ
Iıavramlasmalar?

NTALYA’da “altematif nevruz”
Avardı. Bizimkilerin hepsi tam
tekmil oradaydı, örste kızgın demir döverek, ateş etrafında halay çekerek kutladılar. Günün mânâ ve
ehemmiyetine uygun olarak, öpüşmek (ve barışmak) üzere Antalya’ya
gelen cumhurbey, başbababey ve
mahdumbey, ortak bir sloganla,
“Başbuğ Türkeş” sloganlarıyla karşılandılar.

Antalya-hha’dan Hüseyin Demir
kardeşimiz perde arkasına kulak misafiri oldu. Antalya’yı acilen terk edip
Galatasaray-Beşiktaş maçını seyretmek için Istanbul’a giden Derviş
Eroğlu’nun yokluğundan bilistifade,
Azerbaycan’ın 35 yaşındaki başbakanı (“yükselen değer’ ‘) Ali Mevsimov,
biri 10, öbürü 8 yaşında iki çocuk sahibi olmasına bakmadan, TURBAN
görevlilerinden Nurdan Erdoğan’a
evlenme teklif etti. “Sizi çok beğenmişemdir. Benimle evlenir misin?”

Genç kızımız kibar, vazifesinin idrakinde… Mesele yapmamış… Azeri*
bürokratlar bozulmuş, bizimkilerin
umurunda pek değil…

ı Gelenelcel misafirperverlik bu deği
Adam “Sukharno” değil, Türkiye’nin insanı da ellilerin insanı değil…
Devlet parasıyla cenaze ilânı vermeye benzemez bu işler…