Bir gensorunun ardından aklıma bir fıkra geldi

17 Ekimİf1996 1.

Bır gensoryulıun ardındaçıı, ; ,î
aklıma bir fıkra geldi i o

› ‘t’ ç güzide muhalefet

< partimizin "Reİî_ fahyol Hükümeti" hakkında ver dikleri gensoru önergesinin meclis görüşmelerini bir sü.re izledikten sonra, aklıma bir fıkra geldi. Mavi üniformalı, uzun kılıçlı süvariler, büyük Kızılderili şefi Oturan Boğa'nın kabilesini (ve yandaş kabileleri) yok etmişlerdi. Geriye birkaç kadın, birkaç ihtiyar, birkaç Kızılderili bebesi kalmıştı. i Ne olur, ne olmaz, devriye geziyordu Amerikalı süvariler. .. Her tarafta dumanı tüten çadırlar, zırlayan bebeler, yanık cesetler, sönmüş ocaklar... Ortada bomboş bir alan... Onun da kenarında, bağdaş kurup oturmuş Oturan Boga... Süvari komutanı, at sırtında, bir yukarı bir aşağı volta atıyor. **x-Komutanım her önünden geçişinde, yumruğu sıkılı sağ kolunu, dirsekten doksan derece kırık vaziyette havaya kaldınyor Oturan Boğa... Serçe, yüzük, işaret ve baş parmakları avucuna yapışık vaziyette, orta parmağını havaya kaldırıyor. Bizim mâlûm el hareketinin Amerikancası... Buraya kadar normal... Ama, süvari komutanının her geri dönüşünde, kolunun pozisyonunu değiştiriyor Oturan Boğa... Dirsekten yukarısını (ve dolayısıyla orta parmağını) yere paralel duruma getiriyor. Alışmadığı bu ikinci pozisyona şaşınyor komutan... “Tamam, birincisini anladım, beni sevmiyorsun..." diyor, "Ama, ikincisinin anlamı ne?" Bizim Oturan Boğa mırıldanıyor. "Atını da sevmiyorum..." *i* Üç muhalefet partisinin hükümet hakkında verdikleri gensonı önergesinin gündeme alınıp alınmaması mecliste görüşülürken, aklıma bu -J «ıs fıkra geldi. Nereden geldi? Niye geldi? Ne alakası var? Hiiçççç! Geldi işte... Hükümet ortaklarından birinin sözcüsünün muhalefet sıralarına dönüp, "Tamam, anladık, hacıyı da, bacıyı da, yani bizi sevmiyorsunuz. Ama, bu yaptığınız neyin nesi?" demesini çok bekledim. ı Tam uyardı. Benim aklıma gelen fıkra da yerli yerine otururdu. i*** Gensorunun öngörüşmeleri beklendiği gibi bitti. Gensorunun gündeme girmesinin çok zor, hatta "mümkünsüz" olduğunu bilmişçesine, gensorunun kendisi görüşülüyorrnuş gibi, muhalefet sözcüleri estiler, gürlediler, eteklerindeki bütün taşlan döktüler. "Darbe çığırtkanlığı" olmasa bile, "darbe ihsasçılığı" yapıldı. Daha daha ne oldu? Muhalefetin, yalnızca hacıyla ba- . cıyı değil, hükümeti de sevmediği anlaşıldı. ` .__-________ _,_ ______, _____;-___ -ggıf ›g__` I _,_< ı . - Iİ`A ,_'_____`4;_-*4_~_ w **ki Cumartesi günü CHP'nin Küçük Kurultay& var. Parti_ içi bazı muhaliflerin dediği . gibi, "Adet yerini bulsun, tüzüğün gerekleri yapılsın!" diye toplanıyor bu kurultay... ı El işaretleri mutlaka yapılır, yapı- . lacak... ; Ama, yenik Oturan Boğa'nın ı ölümsüz sözleri tekrarlanacak... ` "Seni de sevmiyorum, atını * da sevmiyorum..."