Beraber Yürümeyi Beceremeyen Bebekler
Erman Bürürrım
8.3.8.8. Bscsncmersu Resmin
(C oalescere. “L. beraber büyüme” Üstüne Düşünceler)
Özal’ın alçak basanıaktan konuşmayı
reddedişinin ertesi günüydü. “Fısıltı” köşesinde kullanılabilir düşüncesiyle arkadaşların bıraktıkları bir not buldum masamda… Okurken içim sıkıldı.
“TBMM’nin açılış kokteylinde dedikoduculann bini bir para, dedikodu konusu tekti. DYP-SHP koalisyonu bozulacak. DYPANAP ortaklığı kurulacak… Inönü dedikodu_iı biliyor. bir şeyler seziııliyor. ama. konuyu henı Demirel’e. hem partisinin uyelerine açmaktan ısrarla kaçırııyor. Belki. gereksiz yere tırnıandırılnıadan, mesele kendiliğinden hallolur diye…”
Bilgi notunu yazan arkadaşı çağırdı-nı
yanıma… “Herkesin bildiği, fısıldaştığı şeyler bunlar…” dedim, “Elle tutulur, yeni bir
şeyler yok mu?”
Varmış… Inönüye yakınlığıyla (ve ciddiyetiyle) bilinen bir milletvekili, 0 resepsiyon gecesi içkiyi biraz fazla kaçırınca,
dilini tutamamış,
espri yapmış… “Deveye cilve yap demişler, dokuz dükkan devirrniş” misali bir espri…
“Sayın Inönüye
artık ‘sayın başbakan yardımcısı’ demeyin isterseniz…
‘Sayın başbakan eski yardımcısı’ deme
`ye alışmanız zaman
alır, zor olur…”
Iyice canım sıkıldı. On aydır ko
“Geleneksel Afrika siyasal düzeninde.
kararlar. azınlık görüşüne karşı çoğunluk
görüşünün üstün gelmesi şeklinde değil.
toplulukta bir oydaşnıanın (konsensüs) belimıesi şeklinde alınmaktadır. Kabileyle ilgili bir karar alınması gerektiği zaman. kabile şeti. diğer ihtiyarlarla birlikte bir ağa
‘ cın altına çekilnıekte ve oydaşnıa _yoluyla
ortak bir karara varıncaya kadar tartışma
sürdürülmektedir…”
Ondan sonra rahat uuırdunı. Koalisyonn. Latiııcederı tercümeyle beraber büyümeyi. demokrasiyi Afrikalı kabileler öğrendikten, özümledikten sonra, biz haydi haydi öğrenir, özünıleriz diye…
Peki, uyanınca ne olurdu?
Hiiççç… Gazetedeki masanıın üstünde
yeni bir pusula bulurdum. Ya pusula, ya
gazete haberi… _
“DYP`nin şahinleri Münif Islamoğlu, Coşkuıı Kırca ve Ayvaz
Gökdemir, babanın
bütün çaba ve uyarılarına rağmen, Ceza
Muhakemeleri Usûlü
Kanunu’nun çıkmasını yine engellediler.
CHP milletvekilleri,
engellemelerin bitmesi. CMUK`un bir
arı önce çıkarılarak
insan haklarının garanti alınması, koalisyonun DYP kanadının koalisyonun
protokoluna uymasının sağlanması için
Inönüye baskı yapı
alisyonla beraber
yaşamayı, beraber büyümeyi öğrenemediğimiz için… Daha önemlisi, “hayvan hastaliği” gibi bir girdi mi çıkmayan yılgınlığı,
bezginliği yenmeyi bir türlü öğrenemediğimiz için…
Sabahın körü değil. akşamın y’atnıa
vakti olsaydı, kâbus görmemek için, kitap
okurdum herhalde… Meselâ, tekrar tekrar okumaktan büyük zevk (ve ibret ders__i) aldığım Baskın Oran’ın “Azgelişmiş
Ulke Milliyetçiliği: Kara Afrika Modeli”
(1977) kitabını… Aşanti, Bakongo, Eşve,
Fang, Fanti, Fulanı, Hausa, Hutu. Ibo,
Kikuyu, Tutsi, Yoruba, Zulu ve birkaç düzine daha Afrika kabilesinin nasıl ortak
karar ürettiklerini, kendi kaderlerine ortaklaşa nasıl sahip çıktıklarını anlatan
bir ölüm var orada…
TEİPO l8
vor…
Yine içim kararır, yazmaya oturduğum
yazıyı daha önce yazdıklarımdan bir
bölümle bitirirdim.
“Koalisyonla yaşamayı, konuşarak, tartışarak, uzlaşarak beraber büyümeyi öğreneceğiz. Türkiye’nin ‘en acil’ değil, “tek’
gündem maddesi şu anda 12 Eylül’ün bütün izlerini, pisliklerini temizlemektir. Seçime giren altı, meclise giren beş parti bu
gündem maddesinde de ‘coalescere’ yapamayacaklarsa, kak sağrılarına, rahvan gitsin!”
Görünürde alternatifsiz (demokratik
haklar açısından) olan bu koalisyonun sağrısına kakılsın istemiyorum, ama, dıştan
DYP`nin, içten CHP’nin şahinleri, ellerinde
kırbaç. alesta bekliyor.
Ben de onun için bunalıyorum ya…
TURGUT UZAL (Marangoz hatasını için.
.vi
â
HOT DEFTERİ
î”
mediği için
SEMRA ÖZAL (“MilIi Koalisyon çengeliı
şekilde ilk Cavit Çağlara attığıiçin)……….
CAVlT ÇAĞLAR (‘_’_MiIIi Koalisyon zokası
bir tekolayık göruldüğü için) ….. .. . _
rusur aozxum tlzAL (Henüz pışmg.
aşa soğuk su kattığı için)………….
MESUT YILMAZ (Kazık kadar ANAP’ın ı
umudunu MiIIi KoaIisyon’a indirgediği içi,
HÜSNÜ DOGAN (Hangi akla hizmetle (sti
kendisi de bilmediği
YILDIRIM AKTUNA (Yeşil kartın _ra
tun pantolonunu babasına beğenuırdıg. iç
HEP (Kürt varlığını ilk tanıyan Atatürkled
nin ne olduğu anlaşılamadığı için) ………… ..
CHP ……………. .. ALTMIŞ DOKUZ YILDIR RA
SÜLEYMAN AYHAN (Hayatında darağaon
sallanan adam gormediğı için) .
î E
(Haltalık Anagram Analiziniz)
i
ş ERDAL İNÖNÜ
AA! ÖNUNDEKl KRAL!
(“KAKA” Joker)
. MESUTYILMAZ İ* ‘r v’
MESUT AYILMAZ v’
i (“A” Joker) l’ ‘
t EKREM PAKDEMlRLl “İN .
KlHVEM PAK. DEMlHEl.! I ‘
, (“V’ Joker) ri”
ı YILDIRIM AKTUNA “V
ULAN, “MAD” KIYTIRIK
(“K” Joker)
AHMET KENAN EVREN
NA_NELl KAHVE, EMHET! /
(“IL” Joker) Ilj’
, AHMET KENAN EVREN
AH ZENNE. KAN VERME!
(“Z” Joker)
MUSTAFA MALAY
SAFSATA MUMYA
(“S” Joker)
MERVE lLDENİZ
DEL( ZANIYE, VERME!
_~ (“EYA” Joker)
KİM BASİNGER
“ MlNlK, BAS GERİ!
l (“I” Joker)
etli peder prostattan
ama, bütün mesele er~5, popoyu kurtaraıılar
i_ Kurtaranlardan biri de
V Mahkemesi Başkanı
~ Güngör Özden… Kasım
bıçak altına yataCak…
geçmiş olsuıılarımızı,
mızı ilettikteıı sonra,
” mjze gelelim…
hayır… Demirel şaşıramış, ilk karşılaştık’ Özden’i bir kenara çei a fısıldamış… “Endil ‘ze hiç mahal yok, içi-‘ olsun… İstersen Hous!istersen başka yerde yapaiımeliyatıııı…”
!den gülmüş… “Teşekkür
burada olacağım…
ı doktorlara itima ncisi, Houston’da
.`= sıcak bakacaklarını
İmam… Dünya
?dan biri kalkıp
diye oda ver
~ .
ı
i n»
nUtfftLAıV FLŞEK
ERSİN’İN SEVENİ DE VAR iSElIMEYENİ DE
12 Eylül`ün iki numaralı mimarı Nu- ‘
rettin Ersin, Gümüşlükte geçirir yaz tatilini… Evinin bulunduğu güzelim koyu
babasının malı gibi kullanır. İsmi lâzım
olmayan bir cuntadaşından farklı olarak,
devamlı boy göstermez, zırt-pırt ağzını
açıp polemiğe girmez. bu yüzden de keyfi
kaçmaz…
Ama, bizim çocukların “Gümüşlükte
Asayiş Berkemâl” haberini okuyunca bozulmuş, tadı kaçık vaziyette yakınlarına
homurdanmış… “Bu millete iyilik yapmaya gelmez!”
Paşanın “iyilik” dediği, yazlığının bulunduğu koyun ağzına halat çekip. yelkenli-yelkensiz hiç bir tekneye giriş izni vermemesi…
Neyse, uzatmayalım, Gümüşlük sakininin sevenleri, tapanları da var. Yazımızdan hemen sonra,
20 yıldır Gümüşlük’te oturan Bora Gürsoy telefona
sarılmış, paşamızı savunmuş… “Paşam olmasaydı
burası çöplük olurdu…” demiş, “Buraya hayat verdi,
can verdi, her derdimize deva buluyor.
Deniz kirliliğini, gürültüyü tek başına
yok etti. Sayesinde cennet oldu Gümüş Allah ondan razı olsun…”
Bora Gürs0y`un telefonu kapanır kapanmaz, “Ağzınıza, elinize sağlık!” diye
çalmış telefon, “Az bile yazdınız… Bir de
benden dinleyin…”
Dinlemiş arkadaşlar… “12 Eylül bitti, kalıntıları yok edildi diyorlar, ama,
inanmayın… O rejim bütün şiddetiyle
devam ediyor burada… Paşanın evinin
inşaatı biter bitmez, bizim tapulu arsalarımızın da bulunduğu bütün bölge SİT
alanı ilan edildi, çivi çakamıyoruz, taş üstüne tek
taş koy/amıyoruz. Bu yasaklar sadece bize… Muhtarla anlaştı paşa… İki katlık yazlığının üstüne bir kat
daha çıktı…”
Sonra eklemiş… “Ama, bunların uğurlu rakamı
beştir. Yakın vakte kadar iki daha ekler, beşe tamamlarlar…
YÜCE DİVAN’A GEREK KALMADI MI YOKSA?
Anayasa Mahkemesi’nde ilginç bir “iç dekorasyon” düzenlemesi yapıldı geçenlerde… Kapısında “Yüce Divan” levhası asılı duran büyük salon uzun zamandır
ilk defa açıldı, yerler arap sabunuyla yıkandı, tozlu sıralar, kürsüler bir güzel silindi, ışıklandırma kontrol edildi, bozuk ampullerin yerine sağlamlan takıldı.
Tabii, Ankara’da da yer yerinden oynadı. “Hayr0la, bilmediği
miz bir gelişme mi var? Turgut
beyi Çankayadan indirecek, Yüce
Divan`da yargılayacak formülü
buldular mı?” diye sorınaya başladı herkes…
Neyse, Yekta Güngör Özden
açıklama yaptı da, mesele anlaşıldı.”Biliy0rsunuz, Yüce Divan diye
ayrı bir kuruluş yok… Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan yargılamak için 0 sıfatı alır Anayasa
Mahkemesi… 12 Eylül dönemin
den beri o sıfatla toplanmadık, en
son Tuncay Mataracı ve Himli Işgüzarı yargılamıştık. Inşallah bir
daha olmaz. Boş ve işe yaramaz
vaziyette duracağına, sevimli bir
konferans salonu haline getirdik…”
Yarım saat sonra da kapıdan
“Yüce Divan” levhasını indirtti
Özden… İsim verıneyelim, ama, 0
ilk telaştan sonra birileri rahat
nefes almıştır herhalde…
DOSYALAR DOSYALAR BOZIILMASIN ARALAR
Onca nefretlisine rağmen İhsan D0ğramacı`mn
niye görevden gitmediğini, kapıdan atıldığı zaman
nasıl pencereden girdiğini hep merak etmişimdir.
Belki biraz fazla “polisiye”, ama, “tayin amiri” vaziyetindeki devlet büyükleri hakkinda dosyalar tuttuğu, “Beni görevden alırsanız, sizi rezil ederim!”
şantajını yaptığı lâfını duymuşumdur, inanımşımdır. Adalet bakanlığının eski müsteşarı Arif Yüksel için de aynen öyle… Attık, atıyoruz dediler, hiçbir halt edemediler, kendiliğinden gitti. Var olduğu söylenen dosyaları, gizli belgeleri Çankaya’ya götürmemiştir
inşallah!
Neyse, onların dosyaları dürüldü, ama,
siyasi ufuklarda dosya tükenmez…
Kuracağını söylediği yeni partinin hazırlıkları için gittiği her yerde coşkuyla karşıla
5
m’
nıyor Aydın Menderes… Bütün sağ partilerde panik… “Oylarımız bölünecek!” diye… Tek umursamaz, heyecanlanmaz, işkillenmez adam Süleyman
bey… “Babayı kurar!” der gibi havası var.
Ben merak ettim, sayın muhbir vatandaşlarımızdan bin’ fisıldadı: “Babanın elinde iki dosya var.
Birinin içinde ne olduğımu ben de bilmiyorum, ama, ikincisinde tarım eski bakanlarından Bahri Dağdaş’m yeğeni Gürcan beyle Aydın beyin yaptıkları bazı işler varrruş… Hem de, paylaştıkları ortak büroda…
Parti işi ciddileşirse, dosyaların hem birincisi, hem ikincisi ortaya çıkanlacalımış…”
Doğru olduğunu sanmam, “Baba”
mahremiyete karışmaktan hoşlanmaz,
ama, siyasetin sonbahar tırmanışıru beklemekten başka çaremiz de yok galiba…
(Jul I IcIİI uncu ıı ,yen “ucu- .~
İfotovsqku foto-sulu:
‘İOİO’SIII(II
FOTOĞRAFLAR: RECEP TANITKAN
NE DlYDN LAN SEN? EVDĞKİ HUZURUMA DA Ml GUI DlKTlN?
TENPO20
OLMADI SAYI
Aziz NEsİN
(Seyh-ül-mııhaniıin. TDK: Yazar haşeskisi) t ğ
&kk; İ*
İ
İzmir Fuanııdaki muhtelif rey0nlar~ z ‘~
dan birinde. Türk nıilletiniıı eski cesur }
tavrını kaybettiğini belirterek. “Çok ”
sevdiğim halkını korkak. içine kapanık
larıyla bile uğrasmayan bir toplum olduî’ de::
En öııemli özelliğinizin “toplumsal gözlemtı ;r
gunu bildiğim için. doğıiısu. fena bozuldum.
“Vallaa, biz ettik. siz etmeşin. hatalannıız 01;;
bilir. dilekçemizi kabul bunınınî” diye, nıesıiiiıt:
hataralı bir nıakaıııa arzuhalde bulunmadı 0 Tim-i,
leti”…. Bazı şeyleri sineye çekti, sonra. sırııcıı-ia
1950. 1957. 1965. 1973 ve 1983’de topliıt r – i
gitti. demokratik hissiyatını oya çeıirdi.
balığın alternatilini. demokrasiyi çıkardı
Tanıani. ferden pek “akıllı” sayılmayız… .tm-ı
dık başında bir araya geldik mi, “külliyen dahi’ Gri
rindeııiz…
“Türk nıilleti” dediğiniz etnik potadan ne anlaz.
zı. ne beklediğinizi de pek kestiremedim. Panııık el»
cepleıine daldmp 100 bin lira çıkmalarını. geldi. _Er_
oldu. olacak denilen nıüıiewer dergisini. gazete::
kaıanasını mı?
Gelelim Şırnaka.. Korkup kaçtık.. .ı . deme;
tiımişsiniz… Küçük bir hatırlatmaın var. Oylarır; v.
elleriyle değil. ayaklarıyla verir halklar… Ben d::
rum, Lenin demişti.
:ıkı:
iığmgrlğîkiêfal kill. ‘ m
“Seçıneıılenn cnıekliye sevk cı› .. eskı
politikacı. gençlere akıl rerıneye bu) ılı:
Başkalarına anık kötü örnek olanıayacak dıırr.
düşmesinin tek tesellisidir bu…”
(Albert Einstein. 1944)
El
Kırk yıllık etnik fıkraların paylaşınııııcla
zımni işbölümü-yaptık galiba… O kuze,’50._`l“ i. `
mellere, Dursun`lara yakıştirıyor, bense dûtîkçü.
ı!
tandaşlarımıza, Rıeşdlara, Memdlara u)’d_UT“«` l
Geçenlerde bir tanesini okudum. “şiire &Sg
davranmadım?” diye içim cız etti. Neyse. ?mk *
herkese yakışır, yakıştırılır. l
Reşo ölmüş…
Sırf kadirşinaslığından, gazete’
mek istemiş karısı… Yazmış, yollanan .
“Reşom Ölmiştir!” _ _
Gazeteler “Yayınlayamayızß demıâden az ilan kabul etmiyoruz…”
“Tamam…” demiş kadıncağız..
yapıp ilanı tekrar göndermiş… . .
“Reşom Ölmiştirl Kelepir Satilik Kalaêmg’ ‘
lum W’
5d
. Gerekli
‘ RU 3. Ses kirlen’duyarlrvız, önle
Önce kes” iardı. “İnsan mı olsam,
memiş olan bazı mahlıikat, “Ahh “,, “Inghlı/ “,
‘gbısideıı bazı sesler çıkanr. İletişim kurar/ardı.
-_ Sonra %2” geldi.
-e Shakespeare ‘le çıktı ‘söz söyleme zenzıati “…
;yla çıkış/atıyla. bugünü buldu, insanoğlunun,
medeniyetin parçası oldu.
RU 1. Aptallar tarihten ders alsalardı, tatili
‘ni tekrarlaıııaktan vazgeçerdi. Gürültüara_’ı,Cn_’11`t1_1 kesmek için. önce II. Abdül` sonra cumhuriyetin ilk hükümeti neyi ya7
içki içnıeyi
Toplantı ve gösteri yürüyüşünü
._ ‘Kurdara azadi!” demeyi
_Tophane rıhtımında nâra atmayı
.RU 2. “Ortaköy’de
‘güneş aklına estiğı’
_ doğuyor. Sabah
ym saatte okuna
clsiıı Afşar
(Muazzez Abacı
r”.
_A elimizde bir sü
tüzük, yönet
Birinci derece olan “belediye
‘ . ‘ı mevcut mevzu “domates, biber, patlıcan” diye bağıran’ißülrmak için ne yapabilir?
çağırır
3’i.’ unlan!” diye bağınr
E’ ‘- lörü müsadere eder
4- Ankara’da “Çewe Kirliliğini Önleme
l _ lGenel Müdürlüğü” var. Gürültüyü, ya” @nrnesini önlemek için bir sürü genelge
” Yonetmeliklere göre, duyduğunuz
_ ` _e şikayet edeceksiniz?
‘ Ye başkanı b. Vali
g ‘ _am d. Muhtar
milyar heyeti f. Hepsi
”l 5′ Çêýre Bakanlığı’nın 19 Ağustos 1922
İ’ ‘ Eeslne uygun olarak, bundan sonraki
‘ müşterek…
bahçeli gazino, kahvehane, diskotek,
* , lunaparklar, piknik yerleri, düğün
N ava Sinemaları, kulüpler, lokanta
.dukkanlar gibi kamuya açık yerlerde
r bahçe ve balkonlar, avlular gibi özel
nıay ıııun mu kalsam?”karaıını henüz
TEST .
, uıııu nüsmANıAııı, YEITİ ARTIK ımâııııvııııııuı
Derken efendim, sesle sözün sentezi olan ‘jgıîıültü” çıktı
meydana.. Aıtık, ondan sonra, “iletısmek”bahaııe…
Gürültüyle (yani, gaynmedenıyetle) nasıl mücadele
ederiz? Onun üstesinden nasıl gelir,
kafamızı nasıl dinleıız?
Bizi bin yıl daha götılreceğini. varsa ydığımız koalisyonun
‘ğüniltîicü ” taitêsıyle nasıl mücadele edeceğinin
programını venyoııım size…
yerleşim alanlarında elektronik olarak yükseltilmiş nıüzik seslerinin ses sexiyeleri kontrol altında
tutulmazsa
(6) Kapalı iş yerlerinin dış kapılarinın üzerine
“Dikkatf lçerideki ses düzeyi devamlı duyma bozukluğunayol açabilir!” şeklinde ikaz levhaları
asılmazsa;
(7) Yetkili kurumlarca saatleri belirlenerek
gösterilen yerler dışında, oturma veya ticaret
alanlarında, yüksek sesle
haykırarak veya ses yükseltici vasıtalarla satış
yapma yasağına riayet
edilmezse;
(8) Radyo, televizyon
setleri, müzik aletleri,
oturma alanları ve yakın
çevresi ile gürültüye hassas bölgelerde gürültü rahatsızlığı verecek şekilde,
24.00-07.00 saatleri arasında çalmak, kamuya
açık sulardaki bir deniz
aracı içinde veya kamuya
açık diğer alanlarda ve
kamunun geçit hakkı
olan alanlarda 15 metre
mesafede dahi gürültü rahatsızlığı meydana getirecek şekilde çalmak, toplu taşıma araçlarında gürültü rahatsızlığına sebep olacak şekilde çalmak
yasaklarına riayet edilmezse;
(9) Oturma alanları ve yakin çevresi ile gürültüye hassas bölgelerde rahatsız edecek şekilde deniz motoru, motorsiklet veya herhangi bir motorlu
aracın imal edilmesi, üzerinde değişiklik veya deneme çalıştırmalarının yapılması yasağına uyulmazsa;
(10) Oturma alanlarındaki yapılar biçinde ve
dışında, gürültü rahatsızlığına neden olacak içimde mekanik güçlü dikiş makinesi, matkap, testere, Öğütücü, çimen biçme makinası veya benzeri
araçlar 20.00-08.00 saatleri arasında çalıştırılırsa,
“Gürültü Kontrol Yönetmeliği” ihlal edilmiş olur.
Şahsi cezanın kaç para olduğunu söyleyin…
a. 750 bin b. 1 milyon 500 bin
c. 2 milyon 250 bin d. 3 milyon 450 bin
CEVAPLAR
l) a, 2) c, 3) a, 4) f, 5-6-7-8-9-10)a.
KURTHAN FİŞEK
FISILTI
__cup Kuıııııııııı
ııuıı nın. BUGUN ııd
Dün bir, bugün iki, Cumhuriyet Halk Partisi`nin yirmi beşinci kurultayı toplandı. Sondan
bir evvelki (12 Eylül’ün hemen
öncesi) kurultayda 6 hizip vardı,
şimdikindeyse, maaşallah, sayıları 7’yi bulmuş… Havadaki boğucu sıkmtı da bundan kaynaklanıyor zaten… CHP hizipler- ,
den, hizipçilikten nasıl kurtu- l
lur?
Emin Özgönül arkadaşımız
kurultay hazırlıkları faslından
anlattı.
Eski CHP’lilerle delegelerin
içkili-yemekli bir toplantısında, ~
“Peki, ama, CHP açılmca bu es- l
ki hizipler, eski kavgalar olacak l
mı?” diye sormuşlar Erol Tuncer’e…Cevap vermek için ‘Iîıiıcer ‘
tam ağzını açarken, karayollarından emekli olmuş eski bir arkadaşı, “Bir dakika, bu soruya
ben cevap vereyim!” diye araya
girip fıkra anlatmış…
Temel sinemaya gitmiş…
Film kovboy filmi… O kadar beğenmiş ki, seansları kaçırmadan, arka arkaya 17 kere izlemiş, sonuncusuna da Dursun’u
götürmüş…
Filmde bir sahne var. Kahraman kovboy atıyla doludizgin
duvara yaklaşıyor, aşması
mümkün değil, ama, deneyecek… Dursun dönmüş, “Adam
K4(
t_ ı ;y `
hisar-sweet?
“L ı”. m& _L ` v
duvara takılacak!” demiş…
Temel rahat… “Korkma, takılmaz!” demiş…
Ama, saniye sonra duvara çarpnuş kovboy… At bir yana, kendisi bir yana… Dursun,
Temel’e pis pis bakmış, “Hani
çarpmazdı?” diye sormuş…
Olup bitenlere bir türlü akıl
erdirememiş gibi, başım iki yana sallamış Temel… “Daha önce
17 kere çarptıydı. Artık akıllanır
.zıravpo