Benimle alay mı ediyorsun?

Kurlhan FISEK

Benimle alay mı ediyorsun?

iyarbakır Gazeteciler Cemiyeti’ne telefon geliyor. PKK adına
konuşan birinden… Sekiz gazetenin temsilci veya muhabirlerinin cemiyette toplanması isteniyor. Cemiye
tin telefonları harıl harıl çalışıyor, çağrılanlar toplanıyor. Malabadi köprüsüne topluca gidiliyor, sadede geliniyor.
“Gazetelerinizin bürolarını kapatacaksınız, ayrıca
ğazetelerinizin
undan böyle de
bölgede dâıîıtımı
yapılmaya …”
Buraya kadar
normal… Dehşet
verici, ama, normal… ‘
Bundan sonra

lizmsai NEYSE ve
GOPAYI COK yuıuıızıoııu
s ıııyoıı…

nıdır, basın piyasasında “Deli Ünal”
olarak bilinir, ama, sakin insandır.
Yine de, sinirlendi mi sinirlenir, babasından lâf sakınmaz… Patlıyor.

“Sayın bakan… Olağanüstü hâl

bölgesinde bütün gazetelerin telefona

larının kesintisiz 24 saat dinlendiğini
siz de biliyorsunuz, biz de bil’ oruz…
İnsaf! Anında öğrendiniz mese eyi…”
Bakandan
kemküm…

ediyor: “Diyelim,
haberiniz yoktu.
Olsaydı, operasyon düzenlemeye kalkar, yüzünüze gözünüze
bulaştırıp sekiz

sı anormal… arkadaşımızın

H* ölümüne sebep
En zor Zaman_ olurdunuz…”

larda bile yüzün- . Baka” SUS’

den tebessümünü, r’, pusm

cebinden leblebi- ` ` i**

sini eksik etmeyen içişleri sınırlı-so
‘ rumlu bakanı Mehmet Gazioğlu basın

toplantısı düzenliyor.

“Devlet ne yapsın?” diyor, “Gazetecilerin ellerinin altında telefon var.
Polise haber verselerdi…”

Unal Inanç arkadaşımız Güvenlik
ve Yargı Muhabirleri Derneği başka

Hep söylüyorum… Osmanlı’nın
dört temel kuruluşu vardı. Hariciye,
dahiliye ve maliye nezaretleriyle yeniçeri ocağı… Halkın sağlığı, çevrenin
temizliği, tapu-kadastro derdi yoktu.

Ama, o dördünü bir doldurur, pir
doldururlardı.

Şimdiki gibi “hasbelkadeW değil…

TüzKivgwrsjiu
ÇoK BuYuK
BUNU

UZAKTAN
._ _ HERSEY ç_
KuÇuK eöızuuuız
TAßır A.

İnanç devam’

ı

“Başbakanlık
basın bülteni”

aşbakanlık Basın Bürosu iyi çalıBşır. Daha doğrusu, pösteki sayar.

Başbakan kaç el sıktı, kaç heyet
kabul etti, kaç iç, kaç dış görüşme
yaptı, kaç yurt içi ve dışı geziye çıktı?
Her ay sonunda yayınlanan bu bülten, başbakanlık koltuğunda oturanların hayatlarının ne kadar zor olduğunu hem seçmene, hem tarafsız kamuoyuna, hem muhalefete anlatır.

“Muzır karakterli” (muhtemelen
ANAP’Iı veya RP’li) biri faks göndermiş bana… Tansu Çiller’in bir aylık icraatini özetliyor.

“Sayın başbakanımız, son ay içinde, 37 kere elbise, 23 kere pabuç, 14
kere broş, 44 kere eşarp değiştirdi.
Kuaförünü aynı bıraktı, ama, 16 kere
berbere gitti, 51 kere kendi saçını
kendisi yaptı. Avusturya’daki talihsiz
tesadüf dışında, kimseye elini öptürmedi, onda da öpülen elin başa gitmesini engelledi. Artan zamanlarında
351 proje üretti, 312’sinde Çankaya’ya ters düştü, 12’sinden vazgeçti,
Feri kalanların yürüyeceğini, yürütüeceğini söyledi…”

“Başkasını
yargılayan,
ergeç kendisi
yargılanır…”
(Ahd-ı Cedit)

BILL CLINTON

_ aiti’ye doğru Amerikan
H savaş gemileri yola çıktı.
Soma|i’de ne işlerinin
olduğu pek bilinmeyen (“petrol
meselesi” olabilir) Amerikan
askerlerini korumak için ek
birlikler gönderilecek…

Yani, sıcak bölgesel savaşlar
gündemde…

Oval Oftîce’de (Yumurta
Biçimli Büro) neler ,.
konuşulduğunu bilmiyorum,
S0mali’den sonra Haiti’ye de
asker sevk eder miyiz,
kestiremiyorum.

Ama, bildiğim bir şey var.

Amerikalı Dem0krat’ların
klasik taktiğidir, 0 zamanın
yükselen değeri Iohn Fitzgerald
Kennedy de aynını yapmıştı.
lçte işler sar a sardı mı, dışta
savaş çıkartıllr. ‘

Bill Clinton’un kaval
çaldığına; barışsever 68’li
kuşağından geldiğine
aldanılmanwası gerektiğine,
tam on ay önce dikkat
çekmiştim.

Ekonomisi iyiden kötüye,
kötüden betere, beterden
berbata gidenler savaş çıkartır.
Ya çıkartır, ya bulaşır.

Kavalcım sana söylüyorum,
ğitarcım sen anla!