Belediyelerde “Kenef Krizi”…

ııiıı üııııivssi
KURTHAN FİŞEK

efah Partisi’nin belediye başkan
larından biri, “Milyarlarca liraya

âlolan umûm^ tuvaleti, kıbleye
bakıyor diye yıktırdı!” (Gazeteler)…

Herkes haklı…

Belediye başkanı haklı… O istikâmette l<ÜÇülGU dökülmez... Mimar haklı... Mezun olduğu fakültede "pusula kullanma" dersi yok... Belde sakinleri haklı... Sıkışanın, nereye, ne zaman, elivalertte *ııeııeı Krizit.. "Halkımın çoğunluğu, tuvaleti kapatmamı veya yerinideğiştinneıni istiyor... Ayıptır söylemesi, sıkışırsam ben de buraya gitmem, altıma yapanm daha iyi...” ' fobi. Farkında mısınız.? "Ucuz ekmek, ucuz su, ucuz toplu taşıma" sloganıyla çok yerde malı (ve oyu) getiren RP'li belediyeler, beldebaşına gelir gelmez, ekmeğe, ne edeceği bilin- Sular OİOÖÜSE, mez... arabaya, minibüse H* zam yaptılar. Aklıma aynı Ama, Bursa- fıkra geliyor. hha'mızın haberı Adamın de ilginç... "Türkiye'nin üçüncü cumhurbaşkanı olan Celal Bayar'ın doğum yeri Bursa Gemlik'e bağlı Umur ' arabasıyla köy yolunda giderken sıkışmış... Tuvalete benzer bir yer bulmuş, koşarak içeri dalmış, koşmasa altına edecek, gör bey beldesinde, DYP'li eski belediye tarafından yaptırılan umûnı^ tuvalet, siyasî partilerimizi birbirine düşürdü..." Niye düşmüşler? "ANAP'lı yeni belediye, üçüncü cumhurbaşkanı Bayar'ın anıt mezanna yüz metre mesafede küçük (ve büyük) su dökınenin 'ölüye saygısızlık' olduğu gerekçesiyle, tuvaletin kullanılmasını yasakladı. Tuvalet s0rununun 'vatandaşın istek ve ihtiyaçları doğrultusunda' hâlledileceğine dair güvence (teminat) verildi..." Ne gibi bir teminat? _ düğü ilk ibriği kapmış... lbrikçibaşı kolundan tutmuş, "Onu bırak, öbür ibriği al!" demiş... Alana kadar altına etmiş adam... Çıktığında bağırmış... "Ha o ibrik, ha bu ibrik, ne farkı var..." Cevap... "Buraya ibrikçibaşı olduk. Bırak da, hangi ibriği kullanacağına ben karar vereyim..." . f** Bazı insanlar bazı şeylerin farkında değil... Lavman (dışarıdan müdahale) yapılmazsa, isteyen, istediği yere eder. seçimden seçime olsa bile. biri v DAYAK isLeızıme ARTIK VEKiLiM BAkıYOI2... . ` gıy,, r Birleşme kaldı baska bahara! emokratik Sol Parti'nin genel başDkanı Bülent Ecevit, eski partidaşla rından en çok Ali Topuz'u, yeni partidaşlarındansa Mustafa Sarıgül'ü sever. Cidd^ sever. "Elçiye zevâl olmaz", 27 Mart seçimlerinden hemen sonra, Bülent beyi ziyarete gitti bizim "garaidaşlafî" "Sizi başımızda görmek istiyoruz!" dediler. DSP-CHP birleşmesine ilk defa ılık bakar gibi oldu Bülent bey... Düşünmek için zaman istedi. Ama, çabuk sürmedi bu... lki habere sinirlendi. Ozel radyo-teIevizyon yasası için Bülent beyle Deniz Baykal'ın gizlice anlaştıkları haberini CHP'liIer basına sızdırdı. Arkasından, CHP'linin biri espri yaptı: "Kredi borcu olmayan 226 kişi bulursak, Bülent beyi bilem ya rız..." Bülent bey siyaseti cidd* ye alır, şakasından hoşlanmaz... _ ' Sarı "I telefon edince kestirip atmış... "Artık îuesin bu' birleşme, birliktelik işini... İç ve dış sorunların bu kadar cidcî boyutlara ulaştığı bir dönemde akıllannca 'komiklik' yapanlarla yağmurlu günde su aramaya bile gidilmez..." OZER ÇILLER _ Hürriyet'in haberini ceviz aklınca tekzip ettin... "Yat almasına aldım da, 25-30 milyar etmez... Azıcık abartmışlar rakamı..." Gazeteler bunu yazdı. Kimi açıkça, kimi üstü örtülü... Oradaki gazeteci dostları kınıyorum. "25-30 milyar etmez, peki, kaç para eder?" diye sormadılar, _ Bankaları ailecek paylaştınız... lstanbul Bankası'nı sen "götürmüştün", muhterem refikanız "altta kalmaz", üç tane götürdü, ikisi sırada... Para yatırdıklarıma değil, oy verdiklerime güvenmek gibi bir huyum var. insanların dostlarına ”güvenmek" gibi huyları var. Osman Unsal, Osman Birsen, Bülent Şemiler, "Lapis takımı", âyan-beyan (nurlu efrâdı), isimlerini unuttuğum öbürleri, o 7-1 O ayın hesabı sorulacak.. Oyla değil, kerhen tâyinle eldiler, "Mehterem refi para hesabından anlamaz, ev paralan benden s0rulur!" dersen, o senin bileceğin iş... Yüce Divan'da değil, sıradan mahkemelerde yargılanırsan hiç şaşmam... "Silah çatmaktansa çene çalmayı tercih ederim..." (Winston Churchill, 1933)