Başuna tank kadar taş düşsün!

übarek cuma geçti ya, “lâik
M tatil” olan pazar günü fazla

işim yoktu. Birikmiş kitap,
yazı, mektup, not ve tüyoları karıştırmaya başladım.

On dokuzuncu dönem TBMM Albümü’nün sekseninci sayfasına takılıp
kaldım. Saçı, sakalı vaktinden ewel
ağarmış, nur yüzlü, gözlerinin içi hem
güleç, hem sıcaklık ve insan sevgisi dolu birinin resmi vardı karşımda… ismine
bakmadım bile… Künyesini okudum.

Ayşe’den olma Rasim oğluymuş…
1954 ılında Düzce’de doğmuş, Ankara llahiyat Fakültesi’ni bitirmiş,
Arapça’yı bülbül gibi konuşurmuş, Istanbul Umraniye Müftüsü olmuş, evliymiş, Allah ziyade etsin, çocuğu

” vannış…

Anaların ne evlâtlar doğurduğuna
imrenip ismine baktım…

Hasan Meıarcm. l
Keyfim kaçtı. Yarım saat önce, P
latlı’dan Mehnıet Uçar’ın (hha) geçtiği
haber gözümün önüne geldi.

“RP İstanbul milletvekili Hasan
Mezarcı, devletin ve bütün kemalist
Kurthcın FISEK

Basına tank kaılai tas düşsün!

lerin kerhanecilik yaptığını, kadının
zürriyetini kesip ana olma hakkını

elinden aldığını, onlara sadece fahişe i

olma haldam verdiğini iddia etti…”

Gazetecinin üslûp inceliğine aldanmayın, “iddia etmemiş”, düpedüz
“beyan etmiş”… o

Neyse, devamı daha vahim… “Son
günlerde üzerime çok gelmeye başladılar, ama, geri adım atmam! Bu
millete ikide bir silah çeksin diye beslemiyoruz bu orduyu… Şimdiden herkesi sivil direnişe çağınyorum. Sokaklara döküleceğiz! Tanklar, toplar karargâha çekilene kadar evlerinize
dönmeyecelsiniz…”

Breh breehh breeehhhhh!

Senin gibi birini “siz” (milletvekili),
kapdaşlarını padişah, sadrâzam ve
şeyhülislam yapan 12 Eylül olduğun
‘ da neredeydin goçum?

Tankın mı üstünde? Yoksa, top
namlusunun ucunda, oranın keyfinde
mi? < Yüzündeki kızarıklığa bakıyorum, ne diyeceğini anlıyorum. Çok, ama, çok iyi anlıyonım... T' 12k' -. BAELÂ uye oımıswız... . Has hakları t ııayvaıı hakları Ll A "l'ün (Konya-hha) eğlenceli bir ha 'rine ilişti gözüm... Süt ineği besiciliği yapan Halit Canbaz, birkaç zamandır yeme-içmeden kesilen, keyifsiz görünen "Karakız" isimli l-_lolstein ineğini kamyona attığı gibi Selçuk Universitesi hayvan hastanesine götürmüş... Biri doçent, ikisi uzman, üçü pratisyen hekim, altı yetkin veterinerin nezaretinde, hiç fl If `~ bekletilmeden, iç hastalıkları bölümünde tedavi altına alınmış "Kaıakız”... Her ihtimale karşı kalp elektrosu bile çekilmiş... Basit bir grip vak'ası çıkmış, ama, doktorların ısrarı üzerine, 15 gün yatırılmış, her türlü ihtimamı görüp taburcu edilmiş... Peki, ya faturası? lnanır mısınız, para mara istenmemiş, hayır duası yetmiş... Müdavi veteriner hekim Doç. Dr. Veysi Aslan şöyle diyor: "Hastanemizde süt ineklerinin tedavisini bedava yapıyoruz. Hayvan sahiplerini hayvanlarını yılda en az iki kere sağlık kontrolundan geçinneye çağınyoruz..." ` Hayvan hakları garantide... Darısı insan haklarının başına... ALPARSLAN TÜRKEŞ Meclisin nöbetçi' OZUM TBMM'den dışarı, DYP Balıkesir milletvekili Hüseyin Balyalı'yı - eclis muhabirlerWnöbetçi şakla"ilan etmiş. ı ' ' ' Efendim, plan-bütçe komisyonunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın bütçesi görüşülüyorrnuş geçenlerde... ANAP'tan Adnan Kahveci "Ben esnafı severim!" deyince, ceviz kadar aklıyla "taşı gediğine oturtmuş" Bal alı... "Nooluyor yaaw? Burada aşk tî mi mi çevriliyor? Zaten' kimin aşkla ilgili olduğunu gazeteler yazıyor..." ı Yine efendim, Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülürken, bizimki hemen pusuya yatmış, fırsat kollamaya başlamış... RP milletvekili Zeki E en uzman doktor sayısının yetersiz, ağılımının adaletsiz olduğunu söyleyince balıklama atlamı "Sizinkiler zaten doktora gitmez, m yazdırır..." . Nasıl "seviye" ama? "Demok rasinin ve tek garantisi, sokaktaki sıradan insanların onların kıymetini bilmesi, hakkını vennesidir..." (Thomas Jefferson, 1804) ÜR, tok, inançlı ve kararlı sesini radyodan G dinleyip (27 Mayıs 1960) heyecana kapılç mıştık. Gerçi 0 zamanlar televizyon yoktu, ' gülyüzünü, gülendamını görememiştik, ama, 0 kadar kusur, albayların, binbaşıların, kolağalarının, asteklerin ihtilal inde de olur. Neyse, "Milliyetçilik esastır, din onun önüne geçemez!" demek suretiyle, paçrtindeki öbürlerine protesto çekmişsin... Daha beteri, Balat'taki Ahrida Sinagogu'nun açılışına katılmışsın... Yani, Yahudi'lerle halvet olmuşsun... Aslında, seni değil, öbürlerini bu sandalyeye oturtmak gerekirdi, ama, isimlerini bilmiyorum, sen sembolsün, onlar bir ölüp bin diriliyorlar...