Baskın basanındır!

ASMAYA oldum olası meraklı
milletizdir vesselâm! Meselâ,
hayatımdaki ilk basmaya
“devletçilik” döneminde şahit
oldum. Rengârenk basma etekler
vardı, yerli malıydı, yurdun malıydı,
her T.C. vatandaşı kullanmalıydı.
Kul_lanı|ırdı.

Ikinci basma- mak, öbürü payı, babamın ver- muklu kumaşın
diği harçlıkla, üstüne renkli de- _
kırk paralar, yüz sen yapmakparalarla tanı- mış… Renkli ku
dım. Ortalarının
delik olmasını
önceleri yadırgamıştım, “darplıane” denilen bir
yerde, devletin
hem bastığını,
hem ortasını deldiğini öğrendim,
aklım yattı. ı
Büyüyüp alfabeyi söktükçe, önüme sürülen kitapların da basıldığını öğrendim. Meğer, onları ilk basan, Ibrahim Müteferrika diye biriymiş… Sonradan çağ
atlamışız, Ibrahim beyefendinin ahvadının bastıklarının toplandıkları
yerleri (galiba “kitap fuarı” diyorlar)

‘ devletin güvenlik kuvvetleri basar

olmuş…

Basmaya başladın mı durulmaz
elbette… .

Aklımın kemâle ermeye, yani kumar ve cinselliğe basmaya başlamasıyla birlikte, başka şeylerin de basılabileceğini anladım. Meselâ randevuevleri, daha meselâ zina halinde

‘ Kurthan-FISEK

Baskın hasanınılır!

ki çiftler, daha daha meselâ bitirim
kahveleri…

Işte, 0 zaman, memleketimizdeki
basma kargaşasına bir son vermek,
birson sınır çekmek için, Türk Dil
Kurumu’nun lûgatını çektim önüme…

Yedi çeşit basma varmış… Biri bir
şeyin üstüne bas
maştan yapılana,
matbaada basılana basma denirmiş… iskambil
oyunuymuş, basılı esermiş, gübre-tezekmiş…
TDK kibardır, yedide kesmiş,
öbür basım, baskı, basmaları lûgat dışı bırakmış… ~

Yaşım daha da ilerledi, demokratik rejimde basmanın tükenmediği
kafama dank etti. Celalî isyanlarının
devamı olan PKK’nın köy ve mezraa, güvenlik kuwetlerinin örgüt evi
basmaları başladı. Bu arada tombalacılığa devam… Bas parmağı, bul
karayı, al parayı…

Dün ANAP kongresi vardı. Refiki_r_niz Sabah’ın başlığını gördüm:
“Ozal Kongreyi Basacak Mı?”

Dünya dönüyor, devrola! Basmanın, basılmanın mâkus talihimiz
olduğuna, ya basacağımıza, ya habire basacaklarına karar verdim.

YOLCU

Çımız Diva
BEKLiYotaız
As:

A_ı_ıAı>”_rA üzAL
TURK-ISTE BABA

ERKES ANAP’taki hayhuya dalHdı, iki haftadır papatya falları

açılıyor. Ozal katılacak mı, katılmayacak mı? Katılırsa tarih (ve
köşk) penceresinden seyretmekle yetinecek mi, yoksa epey hallice olan
ağırlığını koyacak mı? Koysa kaç yazar?

Dedim ya, ‘milletin kafası
ANAP’taydı. Çok önemli bir kongre
gözden kaçtı. 12 Eylül sonrası dönemde (ve alternatif yokluğunda)
Türkiye işçi_ sınıfı hareketine ipotek
koyan Türk-lş’in kongresi…

Ebedi başkan Şevket Yılmaz artık
gidici… Mevcut 32 sendikadan 23’ü,
kendilerine “Değişim Grubu” adını
vermişler, çok önemli bir uzlaşma
noktası bulmuşlar… “Şevket Yılmaz’ı
alaşa ıetmek…

Pe i, Yılmaz gider mi? Tedbir almaz mı?

Almış… Allem etmiş, kallem etmiş, uzun süre milletvekilliğini yaptığı AP’nin o zamanki, Doğru Yol’un

imdiki babasını, “Gel, Türk-İş başnlar kumlu üyeleriyle bir yemek

_ ye!” diye ikna etmiş…

Demirel teşne, “olur” demiş…
Ama, bu sefer, Değişim Grubu sendikalarının başkanları isyan etmiş, “ba”ımsızlık görüntüsü zedeleneceği,

aksız rekabet doğaca” ” için yemeği boykot etme kararı a mış…

Neyse, babanın gelişmelerden haberi var. Verdiği sözden dönmenin
yollarını arıyor. Bizden söylemesi,
Singapur-Japonya resmî ziyareti imdada yetişti, yemek ertelendi.

Baba iki arada, bir derede kalmaktan kurtuldu. Şevket Yılmaz da,
tam dereyi babanın salıyla geçecek
l ken, düştü, boğuldu.

“Dünyanın en namuslu, en
dürüst, en erdemli adamına altı
satır yazı yazdırın, onu giyotine

önderecek en az bir açığını yalarım…”

(“Kızıl Kardinal” Richelieu, 1639)

ANAP’ın doğusunda
neler oluyor?

ÜN ANAP’ın “kader kongresi”
Dvardı. Meclis binasının iktidar

mensuplarına (DYP-SHP) tahsis
edilmiş kulisleri yoğun meraktaydı,
dedikodu vardı. Daha önemlisi,
“kuwetli tahlil” vardı.

Yanlış anlamayın, siyasî boyutları
olmakla beraber, ağırlıkla etnikti tahliller… Derin diyalogdan kesitler vereIim…

“Yahu, bu Özalcrların hepsi
Kürt…”

“Nereden çıkardın?”

“Nereden çıkaracağım? Keçeci- l

ler’in annesi bizim oralıdır, Cihanbeyli Kürrüdür…”

“Bir tek o mu? Sıkı Keçecilerci
olan Mehmet Altınsoy’un kendisi ha
_ Iis Kürftür. Babası meşhur eşkiyadan

Hacı Esen’dir. Kime sorarsanız söylesin, bizim oradaki dar geçitte durur,
yol keser, kafa koparırmış…”

“Ehh, olacak o kadar… AğababaIarı annesinin Kürflüğüyle övünür,
durur zaten…” i _

Ana muhalefet partisi kongresinde
ne olup biteceğinin tahlilini iktidar

(pardon, “hükümet”) mensubu parti-
lerin güzide Üyeleri böyle yapıyorsa,
vallaaa da billaaa da, bu hükümetin
bir yıldır nasıl ayakta durduğuna şaşıyorum…

YAHYA USLU

On dokuzuncu dönem meclis
albümündeki bütün isimleri
aklımda tutmam mümkün
olmadığı için, DYP Manisa
milletvekili olduğunu yeni
öğrendim. Millet kabul etsin!
Antalya’da yapılan kuyumcular
toplantısında, “lzmir’de u
kuyumcu uk y tığım yı arda
ben de çok veragli kaçırdım…”
demişsin, “Her şeyi deftere
işlesem iki yılda batardım…”
Aslında, sana kızgın da değilim,
kırgın da… Kuyumcular
toplantısının “şeref misafiri” (ve
vergi yüzsüzlerinin hâmîsi) olan
maliye bakanı Sümer 0ra|’ın seni
çılgınca (ve ayakta) niye
_alkışladığını anlayamadım.
isterseniz, sandalye
değiştirebilirsiniz…