Bakanı sev, yeşili koru…

BİR GÜNÜN HİKÂYESİ
KURTHAN FİŞEK.

y ı,

°° dül almak çok önemlidir. Gurur
duyar insan…
Ödül vermek daha önemlidir.
İşin sonunda, makara olmak da vardir.
“Hüdâ-i zabit” (12 Eylül) kuruluşlarımızdan bir tanesi, Uluslararası Atatürk Barış Odülü’nü, Kenan Evren’e
vermişti. Kimse gıkinı çıkartamadı, ağzını bırakıp arkasıyla

~ neği’nin 1993 yılı büyük ödülü, “yeşile

. ve tabiata katkılanndan dolayı”, Hasan
Eldnciyeverilmiş…

~ Duraladım, aynı adamdan mı bahsettiğimizi düşündüm.

Benim tanıdığım tek bir Hasan Ekinci var.
0 Orman bakanıdır kendisi… Kaç
zamandır o koltuğu ısıtır.

9 “Milf Park” statüsündeki bir sürü
yeri inşaata açmış, ağaçları .kökünden budatmış, oralara tatil sitelerinin
yapılması için inşaat ruhsatı vermiş, birkaç ruhsat da kendine almıştı.

Samsun’daki kuş cennetini avlan
maya açmış, nesli tükenmek üzere olan 8 çok özel kuş türünü avcılara
hedef göstermişti.

Bakanı SEV, VBŞİİİ llllfll… ı

Cııt-pırt, ya kendisi telefon eden,
ya müsteşanna telefon ettiren de
aynı ismi taşıyordu. Aynı şeyi söylüyordu: “Vallaaa benim haberim ok… Her
gün yüz küsur evrak imza ıyorum…

Aradan kaçmış olabilir…”

*f*

“Isim benzerliği” yokmuş… lcraatı yukarıdaki dört maddede

sessizce güldü. _ ~- ed “ö” Hd Gel zaman, git za- hmm:
man, aynı ödülü insan v ‘ – – öd–ı lâ kgön”,
Sâlğları savaşçısı :AT:- / ;duyarım ta
o r kem-sini»
net konuştu: “Benimle k H k’ D
alay mı ediyorsunuz? Q°FU a a” er’
Ah” o ödümnüzü mü_ neğı ni soruşturdum.
, .. . ,. . .
nasip bir vitrininizev Humyet ‘n @kala llfayeİ
çyedeşürinizuııı sinde, tertemiz yuzlu, iyi
i** niyetli, 14 yaşındaki bir
Önümde bir ”Basın genğig haberini manşetN t . .. _
bülteni” var. E85.’ um ı ba _
Çocuk Hakları Der- kan n genç gene Ş

Yaşı tutmadığı için Cengiz Kaplan diye
biri başkan görünüyormuş, ama, 14 yaşındaki Emre Emıan işleri yüıütüyonnuş…

Küçük Erman’ın söylediklerini okudum. Aklı başında biri… Uçte birim yaşında olmasına rağmen, benden üç misli daha akıllı lâf ediyor.

Peki, Hasan Ekinci’ye o ödülü kim verdi, verdirtti?

Neyse, yaşı küçük, büyüdüğünde “büyük”lerinin gazına gelmemeyi öğrenir nasil olsa…

“lhtirasınız x. î›
sınırsızsa, .
ka ve
koaalîînm i
da öyled’
(Thomas Fuller, 1651)

au .resım
CÖPL UBUMDÜ .’..

SERDAR GUREŞ

orpille sınıf geçen ne ilk
Töğrencisin, ne son… Kiz
mıyorum, eleştirmiyorum, geçirenlerin yüzü kızarsin…
Ama, sana kızdım. Kendini
savunurken çirkin bir suçlama
yapmışsın… “Beni eleştirenler
aslında orduyu eleştiriyor, ona
saldırıyor, bu da güneydoğudaki mehmetçiklerimizin moralini bozuyor. ordu
düşmanlığı yapıyor bunlar…”

Arkasından çirkin bir tehdit
savurrnuşsun… “O kadar üzerime geliyorlar ki, bir gazeteciyi öldürebilirim…”

Yapma yaavw!

Askere gideceğin günü iple
çekiyorum kardeşim… Tabii’,
mahrem bölgendeki varis durumu şifa bulursa…

sııırge sgsıiınıııi
IIEIIIİQG Illlllßfllßll…

ONAR’ın il bazında yaptığı kamuoyu
Saraştırmasinın sonuçları açıklandıkça,

SHP’deki şaşkınlık da artıyor. Şaşkinliğın sonrasi da panik…

Hazırlıksiz yakalanmanın getirdiği panik…

“Aslında kötü belediyecilik yapmadık…”
dedi bir parti meclisi üyesi, “Ama, reklamımızı da yapmadık, bizim hakkımızda öbür partilerin söylediklerine fazla kulak astık, en kuvvetli olduğumuz bölgelerde bile seçimi kaybedeceğimizi düşündük, kendimizi koyverdik…”

“Peki, toparlanamaz mısınız?” diye sordum.

“Çok zor…” dedi, “Şunun şumında üç
ay kaldı seçime… Daha doğru-dürüst hiçbir
aday belirlemediğimiz gibi, herkes birbirinin gırtlağında… O kııgınlıklarla seçime gidersek, sandıktan ne çıkar, bilmem…”

Bazı yerlerde birinci parti SHP… Bazı
yerlerde ANAP’la, DYP’yle başabaş…
“$HP’li SHP’Iinin kurdudur!” dediğim kadar var galiba…