Ayşe’nin yaşmağının öbür yüzü (1)
YŞE tatile çıktığında tank as
keriydim.
Akşam telefonum çaldı. Askerliğini başbakanlıkta yapan bir
okul arkadaşım arıyordu. “Rakını
yudumluyor musun bakiiim?” diye
sordu. “Evet” dedim. “İyi” dedi,
“T adını çıkarmaya bak, çünkü, Ayşe yann tatile çıkmış olabilir…”
Ankara.matrak yerdir. lki kişinin
paylaştığı sırrı üç ~ _ _
kişi bilir. Sen,
ben, efl<âr-ı
umûmiye... g; .
Ertesi sabah
kör karanlıkta
Ayşe tatile çıktı,
biz nöbete gittik.
t**
En azından
on sekiz yıl oldu
Ayşe'yi görmeyeli... ?Ayşe'nin
yaşmagı" yazım
yüzünden sitemli
mektubunu aldım. Hani, Deniz Baykal'ın BosnaHersek'e götürdüğü yaşmakla ilgili
dedikodular vardı ya, o konuda...
Aynen yayınlıyorum.
i**
Sayın Deniz Baykal, bir sohbet
sırasında, Bosna gezisini ve
yapmak istediklerini anlatırken,
oraya götüreceği yardım amaçlı
malzemelerin yanında, ortak kültürün ürünü olan, Bosna'da yaşananları anladığımızı, onlarla dayanışma içinde olduğumuzu österen
birkaç sembolik hediye götürmeyi düşündüğünü söyledi. Biliyorsurıuz, bir süre önce, CHP'li kadınlar Bosna'da kadınlara yapılan
tecavüzleri duyuran bir kampanya
Ayşe'nin yasmağının ülıüı yüzü (1)
. Kuıthan F SEK
başlamıştı. Bu yaşmak lîkri, o kadınlarla dayanışmanın ve kültürel
ortaldığın olarak gelişti.
Bu örtüler, ' i, tülbent, yaşmak 'bi adlar& bütün kızların çeyizi bulunur. Geleneğin yanında, göznurunu, emeği, sabrı anlatır. Ayrıca, Rumeli kültürünün de
bir parçasıdır. İşte, yaşmak ötür
me fikri, kadınların birbir erine
sundukları bir
nevi kültürel
mektup olarak
düşünüldü. Hatta, bu sohbet sırasında, dünyada kadınların
zulme karşı be
az eşarp-fularbaşörtü kullanmasına dikkat
çektik, Arjantin'de çocukları
kaybolan kadın
lann Ma o meydanında i pro
testo gösterisinde bunu kullandık
larını, 8 Mart'ın Dünya Kadınlar
Günü ilân edilmesini sağlayan kadın işçiler yürüyüşünde aynı protesto simgesinin kullanıldığını söy:
ledik.
Demek istediğim açık... Yaşmakta olsun, ve eşarpta olsun, ikili bir sembol söz konusudur.
Hem ortak kültür ve dayanışmayı,
hem enterrıasyonal kadın protestosunu simgeler bunlar... '
t**
Rahmetli Turan Güneş hocamızın kızı Ayşe Güneş-Ayata'nın sıcak mektubunu kırpmaya, özetlemeye gönlüm gitmiyor. Yarın devam ederiz...
BENİM OLGUN
İLK CALACAĞI PARCA
BAKALıM... ŞAMSıMA...
ııasamşıı eoıı
ııahalı ıs!
ALAT Devrimci SHP'lidir, müT teahittir, işlerini devletle görür.
Bütün SHP'li işadamları gibi,
ANAP döneminde, işleri bozuldu,
sürüm sürüm süründürüldü. Derken,
1984 yılında kalp krizi geçirdi, Ankara Yüksek Ihtisas Hastanesi'ne kaldırıldı, müdahale gördü, ayağa kalktı.
Müdahaleyi yapan Cevat Yakut'la
Yalçın Sözütek'e bin kere şükretti.
Derken, tekrar rahatsızlandı. _
Şefkat gördüğü, şifa bulduğu Yüksek lhtisas'a başvurdu, özel oda, özel
bakım için gereken bir buçuk milyonu peşin yatırdı, 2 Ocak 1993 günü
kendisine tahsis edilen 109 numaralı
odaya yattı, dört gün sonra anjiyoya
girip çıktı.
Odasına dönemedi. Başkası yerleşmiş odaya...
"Anjiyodan sağ çıkabileceğinizi
düşünmüyorduk, odanızı başkasına
verdik, sizi altı ldşilik koğuşa alalım!"
demiş doktorlardan birisi... lsminin
baş harfleri A.E., tamamını Türk .Tabipleri Birliği'ne duyurdum. Yüksek
Ihtisas'ın "yatış doktoru" oynıuş...
Dostum Raffi'nin yaptığı gibi, özel
odaları müzayedeye çıkaıtırmış...
Siz siz olun, böylelerine düşmeyin! Ölürsünüz... Ölmeseniz bile, öldürürler.
IIIhIISîI taktı!
ll Dll düzen, acil düzeıı" va
A ziyetleri, belediye seçimle
rinin gazına gelen Refah
Partisi, alkol, fuhuş ve kumara karşı
"cihad" ilan etti.
Hatları değil, satıhları müdafaa
ediyorlar.
Bursa-hha'dan İsmet Acar arkadaşımızın haberine göre, 90 günde kapatılacağı söylenen Bursa genelevinin
henüz kapanmadığı gerekçesiyle, vali
Necati Çetinkayayla_ büyükşehir be
lediye reisi Teoman OzaIp'i, ha mahkemeye vermişler, ha vereceklermiş...
Ama, önce yetkilileri aramışlar...
Bölge idare mahkemesince alınan
"kapatma" kararını hatırlatmışlar,
"İdare mahkemesi karannı dinlemeyiz, ticaret mahkemeleri karar versin, genelevlerie 6 yıllık sözleşmerniz
var!" cevabını almışlar.
Cavit Çağlar'a yine iş düştü demek...
Sahi, Çetinkaya da az bir süre olağanüstü hâl bölge valisiydi galiba...
Tavadan atlayıp ateşe düşmek dedikleri şey bu galiba...
"Kumru kargaya ahbap olursa 'tüylerinin rengi beyaz kalır, ama, yüreği karalaşır. Siyasi ortaklıldann
altın kuralıdır bu..."
(Cardinal de Richelieu, 1614)
YAŞAR TOPÇU
Elektriklisandalye "makam koltuğu"
gibidir. Ustüne oturdun mu, tadına,
keyfine varır, kalkmak bilmezsln...
Yine misafirimsin... Denizler ve
denizcilik hiç üzerine vazife
olmadığı halde, baskın yaparcasına,
Deniz îîcaret Odası'nın toplantısına dalmışsın... Seni zaten
sevmiyorlar, biliyorsun... Bakanlık sıfat, makam, sandalye ve kırmızı
plâkasına sığınarak kürsüye fırlamışsın... "içinizden yalnızca birini
seviyorum, ötekilerinden nefret ediyorum!" demişsin... Yetmiyormuş
gibi, toplantıya katılanların hepsini, ihalelerde "fazla fiyat vermekle"
suçlamışsın... Daha da yetmemiş, toplananlara "savunma hakkı"
vennemişsin... Karşındaki, eli tutuk, ağzı tıkalı işçi, memur, dar gelirli
değil... Ceketlerini çıkarıp üstüne yürümüşler, toplantı salonundan
atınışlar... Dövdüler mi, bilmiyorum, ama, öyle olsaydı, gam
yemezdim...