aşkınlığımı bağışlayın, ammaaa…

2 Aralık 1993
PERŞEMBE

.l

nin aüuüuııiııâıııasi
KURTHAN FİŞEK

azca yayınlanan “Ogni: Skani NeI-na!” (Kendi Dilini Duy) dergisinin

toplatıldığını, hem de Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin oybirliğine dayalı
kararıyla toplatıldığını duyunca fazla şaşırmamıştım.

DGM’nin kararları istikrarlıdır bu konuda… Kendini “etnik” sayanlar kendi
dillerini konuşmaya kalkışırsa, memleket curcunaya, rşembe pazarına dö
ner. Ayrıca, bö ucü

lüğün ta kendisidir. r
Sonra şaşırdım. . wköşeg;
Temel’in atası önünü
Nuh Reis’in takasının şaşkma,
Ağrı Dağı’nın tepe- T” k ~
sinde karaya otunna- m’ “ile y’

sından bugüne, 0
bölgede konuşulurmuş bu dil…

***k

Şaşırmalara devamlı gebe bir ülkedir Türkiye…

Jırki aşiretinin reisi Tahir Adıyaman
devletin televizyonuna çıkınca şaşırdım.
Hatırladığım kadarıyla, Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde 1975 yılında yedi askerle
bir savcıyı öldürmek suçundan yargılanıyordu. Dosya numarası 1988/22’ydi, adresinde bulunamadığı için hakkında gıyab’ tutuklama_ kararı vardı.

Şaşırrnaya devam ettim. Emniyet genel müdürü Mehmet Ağafla Olağanüstü Hâl Bölge Valisi Unal Erkan oradaydı. Konuşmacı olarak, tebdil-i kıya
Sasınlığımı Iıağıslavın, amm…

göreceksin…

fetle oraya geldiklerini, oturum bittikten
sonra Adıyaman’a kelepçe vurup ‘dâvânın görüldüğü Isparta’ya götüreceklerini
sandım. Yanılınca büsbütün şaşırdım.

Şaşkınlığım ertesi gün biraz daha arttı. DEP’li milletvekilleri, hükümeti ve
TRT’yi çapraz ateşe aldılar. Adıyaınan’ın devlet televizyonlarından kürtçe
konuşmasına çok kızmışlardı. Şaşkınlığım geçti. Meğerse, DEP’lilere ve
PKK’ya, kürtçe, “AIçaklar, namussuzlar”
demiş…

*f*

Gelelim son şaşkınlığıma…

Ankara DGM başsavcısı Nusret Demiral, TRT’deki kürtçe
açık oturuma tavır
koydu:

“Kürtçe konuşmuş, ama devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğü aleyhine bir şey
söylememiştir. Yani Kürtçeyi bu maksatla kullanmamıştır. Derdini anlatmak
için kullanmıştır.

Kürtçeyi kullanırken maksat ve niyet
önemlidir, bölücülük niyeti yoktur. Bu
nedenle bize yapılacak suç duyurularına vereceğimiz karşılık bu olacaktır.”

Şaşmamaya artık yeminliyim…

Radyo ve televizyonda, okullarda ve
üniversitelerde, “dil serbestliği” geliyor
galiba… Fetva yüksek yerden…

BORDROMAHKUMUMUN
vakası YUZDE 15’&
DuŞECEK…

İNÖNÜ-KARAYALÇIN VERGİDE TERS DÜŞTÜ…

l

ONuRsAL vıaızeisi ise
YÜZDE 3? OLABiLiE

Ya dayak vememis
ya savı savamıvur

aşbakananamız son kongrenin DP-AP DYP çizgisinin 19’uncu kongresi oldu
ğunu, ilk defa tulum liste çıktığını söyledi. Tepki yağdı. Eski Senatör, babanın en yakınlarından Yiğit Köker serzeniş (ve eleştiri)
içindeydi.

“DP’nin toplam 3, AP’nin ise 9 kongresi
olmuştur. DYP’nin 4 kongresiyle birlikte gerçek sayı 16’dır. Ayrıca Başbakan’ın GIK listesinin Menderes’ten bu yana delinmeyen ilk
liste olduğu olundaki ifadesi de anlıştır. Sayın Demıre ‘in katıldığı kongre erin büyük
çoğunluğunda liste delinmemiştir.

Sayın Başbakan, tarihi tahrif ederek, nereye vamıak istiyor, bunu anlamak mümkün
değildir…”

Köker yumuşak huylu, yumuşak sözlüdür.
Savaş asıl şimdi mi başlıyor acaba.? Başbakananamızın en kuwetli göründüğü anda?

“Nefret etmeyi
bilmek de
hünerdir…”
(Ben Johnson, 1624)

Dünkü misafirim Meh
zi0ğlu’ydu, bugün sensin…

Bakanlık koltuğu ve kırmızı
plakalı araban altından çekilmeden üç gün önce, dört büyük hastanenin başhekimini görevden aldın. Hem başhekimler şaşırdı,
hem doktorlar, hem Türk Tabipleri Birliği… Olanları protesto ettiler,
protestoları devam edeceğe benzer…

O doktorların hiç birini tanımam, ama, “işlerinin ehli” oldukları söyleniyor. Doktorun doktoru
sevmediğini bilirim, birbirlerinin
arkasından yaptıkları tezvirata çocukluğumdan beri “kulak misafiri” olmuşumdur.

Ama, “giderayak” dört kişiyi
işinden etmenin tek anlamı var:
“Ohh olsun! Yerime geldin, pislettiğimi sen temizle!”

Nasıl “devletin devamlılığı”
ama?

Yoksa, “gidici” olduğunu bilmiyor muydun?