Arkeoloji mi, antropoloji mi? I-ııh! Zoolojik takılıyorum

Arkeoloii mi, antropoloji mi?

– l-ıhh! Zoolojik takılıyorum

RKADAŞLAR benden ne
Aîaman “merkez solun azıık sağı” konusunda yazı
yazmamı isteseler, iyi bilirim, gaza
getirmeye çalışıyorlar.

Ya DSP’ye, ya CHP’ye bulaştıracaklar…

Yazılı ve sözlü küfürleri ben yediğimde, gevrek-gevrek gülecekler…

Böyle tulalara gelmem…

Hemen cevap veririm… “Kusura bakmayın! Şu anda, antropoloji ve arkeolojiyle değil, zoolojiyle
ilgileniyorum…”

Benzetmek gibi olmasın, ama, ağaçkakan, kanguru ve dinozorlar üstüne yoğunlaşınm…

i**

“Dinozor” tabir edilen, tam tercümesi “korkunç kertenkele” olan,
“Archosauromorpho” üst sınıfından
gelen hayvanın, 180 milyon yıl yaşadıktan sonra, birdenbire, neslinin nasıl tükendiğini, niye tükendiğini öğrendim.

Vizyon sahibi değildi o hayvan…

Çağa ayak uyduramadı, tükenip gitti.

Peki, tükenmek için niye 1-2 milyon
yıl oyalandı?

Hep onu merak ederdim, David
Feldman’ın “Ahiret Soruları” kitabından cevabını öğrendim…

“Olmek, beynin vücuda verdiği
bir emirdir. Tepeden kuyruğunun
ucuna 26. metre uzunluğunda olan
bu hayvana, kuyruğunu son defa
titretmesi emri, ancak o kadar zamanda ulaştı…”

Bu anlatımın özel ve tüzel kişilerle
hiçbir ilgisi yoktur. TBMM’de temsil edilen partilerin yaş ortalaması 58.8 olan
liderleri alınmasın…

***k

Sevdiğim, daha yakından tanımak istediğim hayvanlardan biri ağaçkakandır.

Başını duvardan duvara, ağaçtan
ağaca vurur, bıraktım migren tutmasını,
beyninde zonklama bile olmaz…

Niyesini Feldman’dan öğrendim.

“Bir kere, taşkafa, kaskafa dedirtecek kadar kalındır kafatası…
İkincisi, gagasıyla kafatası arasında süngerlmsi bir boşluk vardır.
Yani, kafa, gaga (ağız) ve beyin
arasmdakl o boşluk `suspansiy0n etkisi’ yapar. Birinde olan, öbüründe
hissedllmez… Uçüncüsü, gaganın

‘ý 7 ,

ucu dar ve sivri. burun delikleri .

altta ve geridedir. Vurdun mu,
uçuşan kıymıklar içeri girmez, acı
ve rahatsızlık vermez…”

i**

Kanguru talihsiz, kadersiz bir hayvandır.

Doğar doğmaz annesinin önündeki
keseye girer, 7-8 ay orada kalır, yer,
içer, semirir, büyür, altını pisler.

Biraz palazlanmaya yüz tııttuğunda,

o hooopppp, anasının kesesinden dışarıya

fırlar, gezinir, yiyecek bir şeyler arar,
bulamayınca anasının kesesine döner.

Tuvalet terbiyesi verilmediği için,
oraya da pisler…

Anasının kesesini ne zaman terk
eder?

Oraya sığaınayacak kadar büyüdüğü
veya büyüdüğünü zannettiği zaman…

Peki, kanguru yavrusunıın pislediği
yer nasıl temiz tutulur?

Efendim, San Diego hayvanat bahçesinin memeli hayvanlar sorumlusu
Rick Barongi kadim dostunıdur. Ona
sordum. Söyledi.

“Anne kanguruların kolları kısadır, sadece keseyi aralamaya yarar. Keseyi araladıktan sonra, kafasını oraya sokar, birikmiş yemek
artıklarını ve bebek dışkılarını yaIar, başını çıkarıp tükürür, sonra
akan su arayıp yüzünü yıkar. Yani,
talihsiz, kadersiz bir hayvandır
kanguru… Burunlan atıktan, boktan kurtulmaz…”

*i*

Kafasını ağaçtan ağaca, taştan taşa
vurduğu hâlde başı ağrımayan ağaçkakan… Beyniııden kuyruğuna “öldün”
mesajı gidene kadar 1-2 milyon sene
daha yaşayan dinozor… Bumu boktan
kurtulmayan kanguru…

Arkadaşlar benden sosyal demokrasi
ve demokratik sol üstüne yazı yazmamı
istediler. ›

Bu abuk-sabuk zoolojik yazı nereden
çıktı acaba?