Apo’nun hain planını keşfettim!

l şupur öpecek,

elektrikli sandalyeye oturtacaktım aslında… Yazısını bile yazmıştım…

“Façayı düzeltip fular, kravat
takmaya başladığından bu yana
sempati gradon yükseldi. Liderler
arasında en itibarlısının kim olduğu konusunda kamuoyu araştıması yapılsa, uzak ara birinci gelirsin… Tek taraflı ateşkes ilan ettiğinde, herkes boynuna sarılıp şapır

.ir

ABDULLAH Öcalan’ı bugün

belki üstün hiz- : Ç
met madalyası
bile alacaktın…
Ateşkesi ikinci
defa (ve süresiz) uzattığında
milliooşlaıarttı,
istiklal madalyasıyla beraber

Aııırnun hain planını keşfettim!

Kurthon F SEK

platforrna kaydırmak, aiitprop’u
orada devanı ettirmek niyetindesin

Düzgün façalı ikinci basın toplantısında, hem giydiklerinden,
hem dediklerinden çıkarıyorum
bunu… ‘

(1) Önce giydiklerinden başlayalım… lndirim mi yapıyorlar, ne
Leyla Zana’nın kostümleri, döpiyesleri, senin kravatların, fularların,
HEP grubunun lacileri, sarıları, ye
” şilleri, kımıızıları
, aynı
l dan… Denilen
doğruysa, 15
milyon Kürt var
Türkiye’de…
Konfeksiyon sanayiini içten göçertmeyi aklına
koydun galiba…

gazi maaşına ve (2) Gelelim
Nobel Barış dediklerine…
Odülü’ne aday Basın toplantısıoldun…”

Bunun neresinin elektrikli i
sandalyelik olduğunu sordum kendi kendime… Başka birini oraya
oturtmaya karar verdim.

Kan dökülmesinin durması hayırdır, sevaptır. Geçici de olsa, derin nefes alma, aldırmadır.

***k

Peki, bu apansız tornistanın sebebi ne?

Sabaha kadar onu düşündüm,
kargalar kahvaltıya inerken cevabını buldum. Bölücülüğü barışçı

“Millet can derdinde, Apo maç

nı özetleyen arkadaşlar ilginç
bir yorum yaptı:

derdinde…” Niyesini sordum, söylediklerini aktardılar: “Bileklerimi
kesseler kanım sarı-kırmızı akar…
Her şey bir yana, cimbom bir yana… Bütün Kürdistan’ı Galatasaraylı yaptım…”

Yine bölücülük…

Ama, haince planın gerisi belli…
Bugün, yarın, cimbomun vaziyetleri kötüye giderse, hep (ve HEP) bir
ağızdan, “Apo sahaya!” diye bağırttıracaksın, değil mi?

Nasıl senaryo ama?

mağaza

IJeıırem evleri
herkese dert!

HÜRRİYET dergiler grubu
nun muhabirleriyle Hürriyet Productions çekim
ekibi Erzincan’daydı geçen haf
ta… Deprem evleri meselesinin_

üstüne gideceklerdi.

Dört kişi.._.

Gazetenin İstanbul merkezinden dört ayrı oda ayırtıldı.
Arkadaşlar otele indiler, karşılaştıkları ilk talep, “Evlilik cüzdanlarınız lütfen!” oldu.

Resepsiyondaki adama evli

olmadıklarını, zaten dört ayrı ”
odanın ayırtıldığını anlattılar. g,
İkinci soru geldi: “Niye geldi- :Ç

niz?”

Gazeteci olduklarını söyledi
arkadaşlar… Hiç mecbur olma-_
dıkları halde basın kartlarını. :ğ

gösterdiler.

Uçüncü soru… “Şahidiniz
var mı?”

Kibarlığı elden bırakmaya
gelmez… Vali Recep Yazıcıoğ|u’yla randevularının olduğunu
söylediler. ‘ Valilik
“okey” alındı, bavullarını bıraktı
arkadaşlar…

Hangi memlekette yaşadığı#

mızı merak ediyorum doğrusu…

arandı,

AHMET KENAN-EVREN

BÜLENT

}

“Zaten rahatsızdı, kendisi
ne dikkat etnıesi gerekirdi, ki
lo vermesi gerekirdi, aksine

kilo aldı…” demişsin… Sonra

eklemişsin… “Beraber çalıştı
ğımız biriydi, öldüğüne çok

üzüldüm…” Pek üzülmüşe

benzeyen ifadeler değil bun
lar… Azıcık timsah gözyaşlarına benziyor. Herkesin Atatürk’e benzemeye, kendisini

benzetmeye çalıştığı bir ortamda, görev başındayken
ölen ikinci cumhurbaşkanı
olamamanın hüznünü hissediyorum açıklamada… Yanılmışlığım varsa, yarın sandalyede
yer değiştiririz nitekim…

“Çok başarılı olduğumu
söylemiyorum, ama,
başarısız olduğumu
söyleyenler, kraliçe ve Tanrı
adına yemin etsinler,
kendileri ne halt ettiler?”
(Benjamin Disraeli, 1888)