ankaya’daki virüsler temizleniyor! (1)
ı22“M2ı’r’ı’ı9’ö`5Ç Pazaîêği”
Kurihcın FISEK
canlıavdıialıi virüsler temizlenivor! (1)
Mayıs 1960 ihtilali oldu2 7 ğunda, rahmetli Burhan Fe
lek üstâdımız, hem Milliyet
refikimizin köşe yazarı, hem köşe yazarlarının en kıdemlisi, en tecrübelisiydi. Yani, “şe hülmuharririn”!
1908 yılın a “İkinci Meşrûtiyet”
ilân edildiği sıralarda bile “köşe” yazardı.
Elli iki senelik 0 zaman aralığında,
bazen cuk oturdu yazıları… Bazen
olayların iki-üç saat gerisinde kaldı.
En hoşuma giden yazısı 27 Mayıs
1960 sabahı çıkanıydı.
“Karadeniz’den Uskumru Akını
Var!”
***k
Gazetelerin baskıya giriş saatleri,
askerin ayranının kabarması saatiyle
uyuşmuyor. Biz dokuza doğru baskıya giriyoruz, onlar kargalarla kahvaltı
edip müdahale ediyor.
Yani, günün mânâ ve ehemmiyetine, anlam ve önemine uymuyor, uymayabiliyor yazılar…
Bugün Newroz… Nevruz, nevroz,
nasıl_ telaffuz edersen et!
Oğleden sonra üçe kadar sürem
var.
Olay olmamış, kesilecek ahkâm
yok…
Uskumru mevsimi de henüz gelmedi.
Iyisi mi, bilgisayardan bahsedeyim…
***k
Hürriyet Ankara bürosunun istihbarat notu, en şeffaf, en “nötı“’ olanı.
“Bilgisayara büyük__ ilgisi olan
Cumhurbaşkanı Tu Ozal, bilgisayarların en büyük üşmanı olan virüsleri Çankaya K_öşkü’ndeki sistemlerden temizledi. Islam” Araştınnalar
Deagisi tarafından verilen iftar yemeğin e konuşan Ozal, Singapur ve Taiwan’a giden eşi Semra Ozal’dan
ni bir bilgisayar istediğini ağzın an
kaçırdı. Semra hanım sinirlendi, ‘Evdekiler yetmiyor mu?’ dedi. Ozal,
‘Bendekiler laptop, yani kucağa oturtma cinsinden’ dedi. Sonra ekledi:
‘Renklisini istiyorumE..”
Peki, kuçağa oturan bilgisayarı ne
yapacak cumhurbeyimiz?
Gensekliğine (tam adıyla “genel
sekreterlik”) sipariş ettiği “Başkanlık
Sistemi Anayasası” namlı metni ya
inceleyecek, ya kontrol edicek, ya
yeni baştan yazacak…
Karadeniz’den uskumm akımı zamansız başlamazsa, yarın devam
ederiz efendim…
V
HASTAMâı/_LEAYAJÂRSAIU
@duâ
BELiHi Hiç Doéızuurmrzsııı! ,,
0.8. sustu sustu
yine konuştu…
ABAYA yakınlığıyla bilinip ba
baya nisbeten uzak parti çevre
lerince “sahibinin sesi” olarak
anılan (arkasından) Cavit Çağlar sustu, sustu, yine konuştu.
“Baykuş gibi Çankaya tepelerinden öten birisi, Türkiye’nin seksen
öncesindeki ibi döviz darboğazına
ireceğini, ü keyi karanlık günlerin
klediğini söylemişti. Döviz rezervlerini yüzde 60 artırıp 16 milyar dolara çıkarmakla kalmadık, arada 8
milyar dolar kredi ve faiz borcu ödedik…”
lki cümleyle iki mesaj iletmede üstüne yok ÇağlarHn…
‘0 Başbeyimiz cumhurbeyimizi
sevmemeye devam ediyor.
9 488 gün sonunda hiç değilse kötüye gitmemiş memleket ekonomisi.
(Anadolu özdeyişi, on beşinci
yüzyıl)
TANSU ÇILLER Yavuz Gökmen
arkadaşımızın dünkü haberini
okuyunca şaşırdım: “Dünya Bankası, KlT’lerin özelleştirilmesi konusunda kendisinden destek isteyen Çi|ler’e bir rapor göndererek,
özelleştirme projesine karşı çıktı…” Şaşırdım, çünkü, iki gün öncesinin gazetelerinde başka şey yazılıydı: “KlT’Ierin özelleştirilmesi
konusunda, Dünya Bankası Çil|er’e tam destek verdi…” Meğerse,
orijinal raporu Sümen altı edip kapak yazısının “nezaket ve teşekkür” bölümlerini tercüme ettimıiş,
sonra da basına dağıtmışsın… Haydi, profesyonel politikacıların ve
politikacılığa özenenlerin kendi çıkarları için basını dolduruşa getirmeleri normaldir diyelim… Ama,
babayı iyi tanımıyorsun galiba…
Böyle şeylerden hoşlanmaz… Elimi
çabuk tutup seni elektrikli sandalyeye ben oturtayım bari…