AKLIN YOLU BRİ”!
Kurlhcın FISEK
AKLIN YOLU “BRİ”!
ncyclopaedia Britannica’yı ilk
E tanıdığımda on iki yaşındaydım.
Ortaokula yazıldığımın gecesi
rahmetli peder hediye etmişti. Verdiği bir de nasihat vardı: “Kıymetini bil,
gözün gbi bak, oku, öğren, öğrendiğini ku n…”
Çok minik yaşta yabancı dil bil
doktor, doçent,
_profesör oldum bu
memlekette… Yanımdan, karşımdan
eksik olmadı Britannica… Sabahın ilk
saatlerine kadar kitap yazdığım, açık
kütüphane olmadığı için tıkanıp kalabileceğim günlerimde, aramam, bul
_ mam gerekenleri onda buldum…
Yani, bilim yoldaşı oldu bana…
‘A’ ‘A’ i’ _
Çok kitap yakılmıştır benim
evimde… .
Ne zaman “ara rejim-kara rejim”
olsa, en büyük düşman kitaptır, kütüphaneli ev basılır, kitaplara, ansiklopedilere, gazetelere, dergilere el
konur.
l
l barlık ve uygarlık… İlki
12 Mart günleriydi. En çok toplatılan kitap, Yaşar Kemal’in Ince Me
med’iydi. Ne biliiimmm? Askerî idareye o tarihlerde “misaür” olan Yaşar
Keınal’in hangi kitabı varsa, “suç delili” diye el koyarrnış muhteremler…
~Sonra da, cezaevinde yattığı koğuşa
gidip imzalatır, kendi kütüphaneleri
menin avantajını nin baş köşesiBritannica saye- ne l<0Y3flâT-`
sinde iyi kullan- mış...
dım. O tarihlerde "İkinci en
Türkçesi olmadığı çok aranan yaiçin, dilbilmez ar- yın" Olduğu
kadaşlarımın ev için, baba yadiödevlerini oradan gârl Brîîannîca
yazar, giderek ciltlerini yakyülGelen rayiçlerle mayı, yok etavantamı alırdım... meyi Çok düGel zaman, git şündüm. Vaz› zaman, asistan, geçtim. "Bana
yarama acakŞa, belkı onların çocukları
' bakar, okur,
öğrenir!" dedim. Bıraktım. Hâlâ kütüphanemde duruyor.
'A' *k *k
Bana bir şey daha öğretti Britannica...
Daha doğrusu, Albert Einstein'in
meşhur lafının ne anlama geldiğini
kafama soktu.
"insanlık iki aşamadan eçti. Barinşaat,
ikincisi teferruattır. Derinliktir, zevktir, iç dekorasyondur, mobilyadır..."
Britannica'dan medeniyeti öğren
dım.
_ ı
Dçvletin şögü
devletin ıizu
EVLET İN verdiği bir söz vardır:
D "Benim hesabıma çeyrek asır
çalışın, pişman olmazsınız..."
Çalıştılar, fazla mesai yapıp paralarını bazen aldılar, bazen alamadılar. Sonunda, gülhakları olan "emekli maaşı" için kuyruğa girer oldular.
Yani, yaşlarına, başlarına bakmadan,
sürünür hale geldiler. "Vergi iadesi"
sürünmesi de cabası...
"Dövlet" (tabirin mucidi Bekir
Coşkun'dur) kuyrukların uzayıp
gitmesini önlemenin çaresini buldu
sonunda... Emekli numarasının son
sayısı "tek" olanlar ayın 21'inde,
"çift" olanlar ayın 23'ünde alacaklarrnış paralarını...
Trafik tıkanıklığını önlemek için '
"tek-çift plaka" uygulaması sanki
Neyse, 21 Kasım 1992 günü cumartesiye denk düştüğü için, pazartesi
günü gidip kuyruğa girmiş "tek numaralılar”... Paralarını almışlar... Peki,
ya 23 Kasım 1992 günü paralarını
alacak olan "çift numaraIılaW? Onlara da, "Iki gün sonra gelin!" denmiş...
Olurdu, olmazdı, kavga, kıyamet...
Bankadakilerin kuyruktaki
"çift"lere dediklerine bak, süngüye
sarıl! "Hangi gün geleceğinizi bana
mı sordular? Evinizde takvim de mi
ok?"
Emekli olduğumda çok boş zamanım olacak, süründürenleri süründürmezsem, evlerine keyifle dönerken izbe-karanlık bir sokakta sıkıştırıp becermezsem nâmerdim!
"Biraz
sonra
hepimizi
beraber
asacaklar... Sırf birlikte
düşündüğümüz, birlikte hareket
ettiğimiz için..."
(Kont Helmuth James von Moltke,
Eşine Son Mektup, 1943)
FİKRİ SAGLAR
ükümetin birinci yaşgünü pastalar
kesilerek, şampanyalar patlatılarak
kutlandı. Ama, bu coşkulu ortamda,
kitap fuarları basılıyor, kitaplar cayır 'cayır
yakılıyor, sanat galerilerinin duvarlarından vali
emriyle nü fotoğraflar indiriliyor, konserler yasaklanıyor, etnik şarkıcılar
tutuklanıyor. Haaa, az kaldı unutuyordum, görevi muzırlık olan bir kurul da
hâlâ işbaşında, bildiğini okuyor. Tamam, uzun boylu bir yetkin ok,
konuşmak serbest, konuşulanı yapmak zor, ama, televizyona çı ıp "Hayat
Ba ram Olsa!" şarkısını söylemenin de anlamı yok... Satır aralarını okuyup
an amaktan âciz benim gibi blrisi, "kafa bulduğunu" zannedecek...
BOZKIIIİ ııazarııgı
ENl illerimizden Karaman'da
. doğmuş bir futbolcu var. lsmi
Seyit, Ankara Keçiörensp0r'da
oynuyor. Bilin bakalım, kulübün baş
kanı kim? Eskiden yavnıkurttu, sonra
bozkurt oldu, şimdi Refah Partili...
Melih Gökçek...
Çocukl-ardan esirgemeyi Çocuk
Esirgeme Kurumu'nda öğrendi, terfi
etti, şimdi yetişkinlerden esirgiyor.
Sezon başında 80 milyon teklif
edildi Seyit'e... Bizzat (ve şahsen)
Gökçek tarafından... Yozgatspor
"Bizden 150 milyon!" dedi. Al takke,
ver külah, üç aşağı, beş yukarı, topçunun bonservisini vermedi Gökçek...
Araya Karaman Milletvekili Osman
Sevimli girdi: "Melih'ciğim, canım cicim, çocuğun ailesi eline bakıyor, ya
istediği para ı ver, ya bırak gitsin..."
Tınlama ı Gökçek... Sırtını döndü,
Meclis koridorunda yürümeye koyuldu. Arkasından Sevimli'nin haykırışı... "Melih be, uzatma, kaça olur
bu transfer..."
Gökçek durdu, döndü, seslendi:
"Senin için 250'ye..."
Konuşmanın ilk tarafına yetişemeyen gazeteciler son lafı duydu. Melih
Gökçek'in 250 milyona parti değiştireceğini bugünlerde okur, işitirseniz,
bilin, kendisinin değil, topçusunun
transferiyle ilgili...
transferine
tavla macı
ÇP'li Osman Sevimli'nin isM mi şu sıralarda transfer piyasalarında fazla dolaşmaya
başladı. Kırgızistanün başkenti Bişkek'e gidip oradaki soydaşları kafaya
almaya çalışan heyetlerden birindey
di geçenlerde... Yol uzun, tek meşgale tavla...
Kedi oldu olalı bir fare tutma sev- '
dasına kapılan DYP Hatay Milletvekili Bestami Teke, yine kendi partisinden Balıkesir Milletvekili Cemal
Oztaylan'ı hakem (ve şahit) yaptı,
"Kaybeden öbüıünün partisine geçecek!" dedi.
Bestami Teke 5-4 götürdü partiyi...
MÇP'nin sevimlisi Sevimli'yi izlemeye devam edin...