Akın var batıya, akın

sı, anlatılması güç bir haber
vardı: “Muş’un kaçan Kürtler
Tavas’a sokulmadı!”

Aslında, hem inanılması, hem
anlatılması pek o kadar da zor değil… Açlık, işsizlik, umutsuzluk ve
korku her şeyi
yaptırır insana…
Muş-Elazığ-SivasAnkara-Denizli
güzergâhı üzerinden, geri dönmek, gerisin geriye gönderilmek
pahasına da olsa,
1.501 kilometre
yol teptirir.

Barınacak yer
arıyor o insanlar… ,

Güneydoğu- ~
daki terörün faturası onlara kesili
or.
Elleri mahkûm, bir yerlere sığınacaklar… Kovulmayacakları bir
“onuncu köy” bulacaklar…
*rk*
Haberi okurken yirmi yıl geriye
gitti aklım…

Bülent Ecevit’in ortaya attığı
“köykent” modeline…

Modelin kendi içinde hiç bir sakatı yoktu. Hem akılcıydı, hem sosyal adaletçiydi, hem ekonomikti.
Dağ köylerine, mezralara, bayırlara, tanrının tükürüp peygamberin

Salı günkü Hürriyefte inanılma
4 bin yılda bir uğradığı yerlere “dev
let hizmeti” götürmek mümkün
değildi.

Çözüm “köykent”ti.

Yani, ulaşılabilir, korunâbilir,
üretebilir, hizmet götürülebilir yerler
“merkez” seçilecek, çevre köyler
belli bir plan içinde orada toplanacaktı. Daha yani, büyük şehirlerde
herkesin yararlandığı hizmetler, imkânlar ölçüsünde, doğudan, güney
Nilll Vîll’ batıya,

KURTARALAĞMZ #Ama r
vmzıeı öıoû. Dies:: vımısı mı
mm auızaaııı.

Kurthcın FISEK

akın…

doğudan başlanarak, Türkiye’nin
her tarafına taşınacaktı.
_ *t*

“Köy Enstitüleri” modelinin. çağ
atlamışı olan “köykent” modeli itibar görmedi, lâfta kaldı.

~Niyesi ortada…

Bir kere, terör
oktu. ikincisi,
erkes yerinden

memnundu, eçinip gidiyorğu.
Uçüncüsü, iç öç
asgari` düzey eydi. Dördüncüsü,
devlet kimseye
ilişmiyordu, “Bana ilişmeyen devlet bin yaşasın!”
havası hâkimdi.

Sırf devlete asker ve vergi vermemek için yarım binyıla yakın zaman ewel dağ
köylerini icat eden halkımız, “yandımallah” diye kendini büyük şehirlere atıyor.
Canını kurtarmak için, iş-aş bulmak için… `

“Köykent” modelini gündeme
tekrar (ve zamanlıca) getirmek için,
projenin başmimarı Bülent Ecevifle
dönemin kalfalarından Murat Karayalçın ve Deniz Baykal niye susuyorlar, anlamıyorum…

“Yasama, yürütme ve yargı iç
içe geçmişse, özgürlükler
garantide değilse, anayasa yok
demektir, kuwet kimdeyse o
hâkimdir…”
(Jean-Jacques Rousseau, 1771)

Mültecl ‘Iıamıılaiı l

türkiye’de kac tane?

aponlar Amerikalı’ları

niye sevmez? Hep

sorrnuşumdur bu soruyu…

vmezler, çünkü, İkinci

Dünya Savaşı çıktıktan sonra,
tekerlekli sandalye mahkûmu
Franklin Delano Roosevelt,
bütün “demokrat”
havalarına rağmen,
Japonya’da, Hawaii’de
doğmuş herkesi, tel örgülerin
arkasına, temerküz
kamplarına kapatmıştı.

Öfkeyle, nefretle büyüdü
orada doğan_ çocuklar…

Mustafa Öztekin’in (Sivashha) haberini okuyorum:
“Kangal mülteci kampından
69 Afrikalı kaçtı, 26’sı
yakalandı. İçişleri
bakanlığının talimatı
üzerine, bir süre önce
Kangal mülteci sığınma
kampına gönderilen 129
Afrikalı’dan kaçanların
43’ünün aranması hâlâ
sürüyor…”
Peşmergeler için kurulan
kampları biliyordum.

“Amerikan (çekiç güç)
himayesi” altındadır.

Kangal kampını
bilmiyordum, yeni
öğrendim…

Sivas’ın KangalHndan
kalkıp gelmelerine izin
verilmediğine göre, ben de
soru sormak istiyorum…

Türkiye’de şu anda kaç
tane “temerküz kampı” var?

MESUT YILMAZ

Tek bir soru soracağım…
Çıldırdın mı?

Çıldırmadığını
varsaydığıma göre,
Erzurum, Ağrı, Iğdır,
Ardahan, Muş ve Erzincan g
illerimizi de kapsayacak
şekıldefolağanüstü “ı â*
reıımının genışletilmesını s.
istemene başka hiç bir
anlam veremiyorum…

ANAP ilginç bir parti… `
Başındasın… ‘

ANAP ilginç bir parti…
Askerlikle tek ilgisi,
başındakilerin askerliklerini
yedeksubay olarak
yapmalarıydı.

ANAP ilginç parti…
Şimdiki üst yönetimi,
üstüne oturacak süngü
arıyor.

ANAP ilginç bir parti…
“Sivilim” deyip
askerleşmekle palazlandı.

ANAP’ın duasını Allah
kabul etsin…

ANAP’ın başında sen
varsan (varsın),
“Memleketin encâmı
hayrola, seyfolal”

BİR KADIN y’ ” l
eu_ HALE @EUPMJlğDAEmE4
CEBINDEki BÜTÜN PARAQN;
Auws…