ağlara, kişilere, dinlere göre değişen kavram: Mühtescenlik
AÇIK OTURUM
MADDE 426- Açık saçık ve yüzsüzce yazılmış her tür kitap, gazete, küçük kitap, der- aydan iki yila değin liaPSOlUnUr Ve Oii beş liradan be$ yÜZ liraya değin agir Dara eeZaSiy-i
gi, yazılı kağıt, yazı ve duyuruları ya da bu tür resimleri, görüntüleri, fotoğrafları, sine- la eelalaridirilir- (Asliye)
ma şeritlerini yahut başka araç gereçleri sergileme ya da bu tür yapıtları ve konuları tiyatro MADDE 427 – Yayimlanmak ya da dagiiilmak ÜZere açik Saçik Ve yÜZSÜZCe kiiapu
, _ ya da sinemalarda ve başka genel yerlerde temsil ya da gerek bunları ve gerek bu tür yaZi. yaZili kâğii Ve dliyiirii yalanlar ile bu gibi yalilari Ve resimleri kaPSayan gaZele Ve*
gramofon plâklarını bilerek dağıtan ya da satışını yapanlar ve yaptıranlar yahut alışve- dergi SOrUmlU yÖnelmenleri hakkinda da yukaridaki madde kiirallari Uygiilariir›
riş ya da dağıtım yahut sergileme amacıyla resmini yaptıran, çizdiren, oyan, yapan ve Geçen madde ile iŞbii maddede SÖZÜ geçen iSlemli kâgii Ve araç gereçlerin Zdralimina
basan ya da çoğaltan ve gramofon plâklarını yapan ya da yaptıranlar yahut yurt içine karar Verilir Ve yOkedİlir› (Asliye) .
sokan ve yurt dışına çıkartan ve Türkiye içinde bir.yerden başka yere taşıyan ve taşıtan- MADDE 423 – Açik Saçik Ve yÜZSÜZCe ÜeSİeİenmİŞ Sarkilari açikian açiğa söyleyenler.
lar ve bunlar üzerinde her ne yolla olursa olsun işlemde bulunanlar ya da bunların alış- Ve bu iÜr gramOiOn Plaklarini çalanlar Ve edep iÖrelerine aykiri ya da birkimSe ya dai/ğ,” ı
verişini kolaylaştırmak amacıyla bu eylemleri yapanlar ya da bu tür işlemli kâğıt ve araç bir kiirliliin namiiS Ve Oniirlmii bolan demeç Ve SeSlerle galeie› kÜçÜk kiiaP Ve başka” i: `
gerecin gerek dolaylı gerek dolaysız ne yolla sağlanabileceğini herhangi yolla olursa ol- yaZili kagil Satanlar bir aydan alii aya i
değin hapsolunur ve kendilerinden otuz liradan;
sun kamuya duyuran ya da bildirenler ve genel yerlerde bu tür söylevleri söyleyenler bir elli liraya değinagir Para çeZaSi aliiiir- (Sulh) i ı_ ~
ÇAĞLARA, KİŞİLERE, DİNLERE GÖRE DEĞİŞEN KAVRAMi-İi
MÜSTEHCENLİK
,ý//x/éý, V
//////ıı/7//// ,/ıZ/////, 4/
îı//ý/ı//ý/,ý//ý/J/ 1%,
2,?,
ğýuêrx/ý/ý/
z/z# .xx/f/
ı / / /
/,
,/
/ /ıo
,, z/«xi/x/ı
,/ y/x/x/x/z//ß/
/ y,/////////////
/ı/,’«.”‘/////
l /W/,q/ß/zx.. ,
. , , ,VJ/ı//IV/VW”
lar/Il; ‘Mm//ıw/
l ,ww, ıı//ıV/I/ı//u r ı
oldan saga)
ğan Hızlan, Ali
Hale Snyg
Fotoğraf
(S
azi.
: Cengiz CIVA
Oturuma katılanlar
Kurthan Fişek, Do
Saydam,
-glııı `
gi: Katılanlar: ” _
‘V’ Hale SOYÇAZI
. Kurthan FIŞEK
= Ali SAYDAM URKIYE Bü- __ yük Millet
Yoljetenî Meclisi’nin
w” Dogan HIZLAN 11.6.1985
tarihli oturumunda, lçiş
– leri Bakanı Yildirim Akbulut, “müstehcenlik”le ilgili bir soruya karşılık, şu açıklamayı
yapıyordu:
“Şimdi, müstehcen yayınlarla ilgili ayrı bir
kanun hazırlanıyor. Efendim, ahlak kaidelerinin şu arz edilen hususlardaki pozisyonu, durumu, kanunda tespit ediliyor. Gazetelerdeki
müstehcen neşriyatla ilgili olarak, ayrıca bir
kanun hazırlanmakta, onun da kaideleri ayrıca getirilecektir.”
Bu sözlerin arkasından müstehcenliktartışması gazete, dergi sayfalarına yansıyor, bu
kavram üzerinde yeniden durulma zorunluğu
doğuyordu.
Nedir müstehcen? Türkçe Sözlük’teki
anlam şu: “Açık saçık, edebe aykırı, yakışıksız.
Müstehcen (pornografi) ile erotik kavramları arasındaki ayrım, bu konuda yapılan tartışmaların iki önemli kavramı olmaktadır.
Gerçekten adalet mekanizması, bu ikisi arasındaki ayrıma özellikle dikkati çekmektedir.
Füsun Erbulak’ın ”60 Günlük Bir Şey” kitabı ile ilgili Yargıtay 8.Ceza Dairesi’nin “ilamı” hem iki kavrama bakış açısından, hem de
bir metnin içinden cımbızla çekilmiş cümlelerle değil, bütünü göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi ve yargılanması açısından çok önemlidir.
Müstehcenlik konusunu incelerken, “porno-(obsen-müstehcen) ve erotik” kavramlarını
birlikte değerlendirmek gerekir. Eski Yunanca (porné-fahişe) sözcüğünden türeyen porno’ l
ve bu konuda yapılan yayınları belirleyen por- l
nografi, aşırı, çok şiddetli. makul olmayan bir
biçimde şehvet duygularının tahrik edilmesi
anlamına_ gelirken, müstehcen, çok değişik
tanımlar yapılmış olmakla beraber, Kanunumuzdaki tanımı ile halkın ar ve haya duygularını inciterek (söz. yazı, v.s.) anlamına gel- ,’
mektedir. Bu tanıma göre müstehcen kavramı ‘
topluma, kişiye, çevreye göre normatif sayılmalıdır. Bunun bir sınırı bulunduğu da kuşkusuzdur. Erotik sözcüğü ise sevginin, cinsel
aşkı anlatması açısından edebiyat, resim, tiyatro, fotoğraf, film gibi her türlü sanat dalının bir türü olarak kabul edilmiştir.
Cürüm övme suçunda değinilen ve kitabın bütünüyle değerlendirilmesi gereğini saptayan gerekçe, müstehcen yayın için de geçerli
olmalıdır. Bu durumda kitap tümü ile ele
alındığında. cinsellik-seks olayı. pornografik
veya müstehcen değil, erotik bir bütünlük taşımaktadır. _
Şimdi de. lçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut`un sözünü ettiği tasarıyı da birlikte okuyalım, sanırım tartışmalarımızın yönlenmesinde
yardımcı bir belge niteliği olacaktır.
Evet, işte tasarı:
7 65 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun müstehcen neşriyatla ilgili 426. 427 ve 428 ‘inci mad
delerinde değişiklik yapılmasına dair kanun
tasarısı.
i mek” unsurlarının ma
“İ “ ^k h’ lerine tecavüz edicinit lilllclflêpıßılîîılıîiılreınalıııiêıîıstefıslcen ve hayaslz “°5gya”
e . .. – ‘ T” k ela
“n celal. muegge 4a2şınîeallı2ı8dligrici lııriaddeleKaâunlugggığııındğn bu yana para cezalarında
fm e h” rri eti
— — 1 dışında. ll_ Y”
a v ” ‘ tın tekni ge’
tabi tutulmadıgı. bu İlllfleîrlğ: O. b- – .
, . gun IClm
lışmelerınıkatkısıyla_gunumuz yddelerde yer
d: ~g°;;î53:::;,:°:,1::“:::Si ve
a an mue
lma niteliğini kaybettiği
Suçlllla” caydırıcı o 1 tasarıda:
göz önünde tutularalîığıâlzğırıanaâıoğrultusunda:
l-Yarglltîy kaýýâmına açıklık getirilmesi
müstehcenı u _ . t hrik ve istisbakımından. 91951 arzuları a
.. ^ ” du* ularınl .ılıcalmar.. ve halkın ar ve hâğğ mêğnlerine ılave
edilmesi. _. .. l ‘ik gelişmeleri s0Z-Günümuzun tekn°_°l ve teyp bantlanunda`oşêyançilîéaıbeîiêiizğşııfatım araç Ve g?’
rı. PT°J° ”yo — ayınların da soz
reçleriyle yapılan rlıçığısğtğlrîxîşşlağlınması,
konusu mcaddelleîrzınuiiıumun müstehcen ve hâTürk eza ‘_ . lan 42 .
– e ıde altına a
yasbzâğsiğîlşeryyşgğilartîfdeğişiklikle: ı hüm
m3 dar 0 an ‘
.. 2 yıla ka ..
a-Bugun 1 aydan mn 1 yıla, ust
Yeti bağlayıcı cezağığrrıılâlğra cezalarında
sınırının 3 yıla C1 nunda 3 bin liradan, 45
yapılan artırımıarm solanan ağır para cezasıbln liraya kad::: lllllşlbin lira. üst sınırının
nın alt sınırın _ .
100 bin lira olarak belirlenmesi,
‘ 427. maddesinb-Türk Ceza .lğıaîğnııs Sayın Basın Kade yapılan degısı’ 3d Sgmde 2950 Sayılı kanun.
nunulnlın löe. ğeıvkıîte dışındaki diğer bağlı
la yap! anııv – latanların 1′
eserleâı (suığsıszoryıaryrıılııulğrlîîığîlğrllîıı öngören de.
rinci erece e tl S,,
ğişikllğinlıcnğu zinêîilıîrîuxîı:: 4211821. maddesinc- Ür 3%_ _ . — 1 aydan 6 aya
de yapılan degışlklîtlîlğâğlîğşılê?cezasının alt 5,kadar olan hurpye-ı ırının ise 1 yıla Clkarll’
nırının 2 aya, :ısğrîîlılclla yapılan artırımı” So.
ması, para ceZ
i i “‘-` ı”’!’-“ 159531935 ?mâ-iii :a: ,t ,,. .unda bugün-B ,bin,ç`liıjka$j,.~.45oöi?î:aya.Âkâar
ıygulanan para cezasimıi~-*5″bin_’liradan, 50
oin lıraya kadar hükmedilebilmesi öngörüımüştür. . İ ” ` v
Sayın Kurthan Fîsê “uhüsçehcenıık kavra
‘mı üzerine düşündüüıériîıiii söyleyiriwimıcnı- _
Eski yasayı biliyorsunuz, yeni tasarıyı da dinlediniz. Buyrun, sizidinliyoruz.
Kurthan FlŞEK- Oncelikle belirtmek istediğim şey şu. Müstehcenlik veya istihcan kavramının tanimi, hiçbir zaman yapılmamıştir.
Yapılması da mümkün değildir. Çünkü müstehcenlik hem adamına göre, hem zaman
içinde değişen bir olaydır. Dolayısıyla.
bugün müstelıcen sayılan bir şeyin. yarin erotik ve daha yarın türünün klasiği sayılması
mümkün. Bu zorluklar nedeniyle tarihin hiçbir döneminde müstehcenlik kavramı _tanımlanamamiştir. Ancak birtakım kişiler işlerine
gelmeyen bazi şeyleri baski altına almak iCm
kendi istedikleri doğrultusunda bazı tanımlar
geliştirmişlerdir. Kısaca müstehcenliğin adama.
zamana göre değişen izafi bir kavram olduğunu vurgulamakta sayısız yarar var. Kişilerin
estetik zevkleri farklıdır. Dolayısıyla, müstehcenliği tanımlarken, toplum ahlakını rencide
edici sözünü kullanırken, toplumun çok değişik bireylerden oluştuğunu, böylece bir standart ölçüt getirmenin mümkün olmadığını
söyleyebiliriz. Ikincisi zaman içinde değişiyor.
dedik ve bunun da örneklerini verdik. Şimdi
bu kadar muğlak. bu kadar kişiye ve zamana
göre değişen bir kavramı esas alıp, ceza kanununa hükümler koymak çok çok tehlikelidir ve hukuk tekniği açısından da son derece,
yanlıştır. Çünkü ‘tanimlanamâyan bllyapga’
cak değişikliklerin tehlike yaratmasıdır. g
den buna ihtiyaç dUYUİmUSİUT-_Buîla Cev? 1
kendi mizah anlayışim CeYÇeVe51“dewV_e’°ylİ“’
Türkiye’nin değişik dönemlerde, degisik dusmanları olmuştur. kêTSIYYHZŞİÄ B”, (Wşman
belletmek ihtiyacinsözngeliml !Cklyl duşrğa”
bellemişizdir, men-ı muskivrat kanunu çk: :lırmışızdir. Mesela bütçe açiginı düşman le emişizdir. yıllar yılı denk butçe duşu kova atınışizdir, işsizlik, enflasyon, kıta sahanlıgı. lır
Hattı derken son düşman, halk dlßîýanl ° a’
rak müstehcenliği bellettiler. Bu mustelııcenı;
likle mücadele etmek için bir gerekçe bu mha
lazim. ‘Bu gerekçe de sanıyorum tasarıyı a.
zırlayanlar, müstehcen neşrıyatin artmasına
bağlı olarak cinsel suçların arttığı savinl gen’
riyor, bana sorarsanız Turkiye de cınsel suç
yok denilecek kadar azdır. _ _ _
Kişinin bir resme bakarak veya bi):
seyrederek veya erotik bır_ yazı okuyara d:duğu heyecan, esas itibariyle cınsel ey eme 0
nüşmez. Bunun dönüşebılecegıtek cinsel eylem türü, otoseksüellik, yani bir tur eskilerin
deyimiyle suiistimaldir.
. Cinsel suçlar ile müstehceiı-neşriyatın artması arasında bir sebep, sonuç ilişkisi kurmak. en azından adli istatistiklere dayanarak
_ mümkün değildir. Bir Alman karı-koca turis
tin Türkiye’de boğazlanarak öldürüldüğü ve
ırzına geçildiği Türkiye. bir giyinik Türkiye
idi. Bugünkü yayının hiçbirisi yok idi. Adliyeye intikal eden vakalardan çok büyük bölümü, turistlere yönelik idi. Şimdi, dergisiyle.
gazetesiyle, tüm insanların gözü çıplak insanlara alışmaktadir. Bu bakımdan bu alışkanlık
ortamı da bir yandan kişisel doyum, boşalma.
bir yandan da göz alışkanlığı, bu şekilde bir
rahatlamaya yol açmaktadir. Bağlarken, şunu,
söyleyeyim. bir şeyi baski altina almaya başladığınız zaman, baskı altında tutulan, baski
altına alinan her zaman baski altına alandan
daha uzun ömürlü olur ve zannediyorum, bu
yasa tasarısı da yasallaştiğı takdirde hukuken
olmasa bile. toplumsal olarak kadük hale gelecektir. Teşekkür ederim.
Doğan HIZLAN-Teşekkür ederiz.Ali Saydam, siz yayin dünyasında bu kavramla her
gün içli dışlısınız. Sizin görüşlerinizi öğreneim…
Ali SAYDAM’ Söze Kurthan Fişek’in bıraktığı yerden girmek istiyorum. Yasanın kalacağindan söz etti. Bu yasanın benim kanaatime göre insanlığın gelişim sürecini geriye gö
türme eğilimi olan bu yasanın, kadük kalaca- ~
ğına ben de inanıyorum ve bu inancımı da
esas olarak Türkiye’de bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi görevi halki aydınlatmak ve de
devletin yaptırımlarını kontrol etmek olan basının. bu konuya sahip çıkması ile mümkün
olabileceğine inanıyorum.
Bence yasaya getirilmek istenen en önemli
değişiklik, gerekçede hiç söz edilmeyen şu laf
“cinsel duyguları tahrik ve istismar edici”.
Böyle bir yenilik getiriliyor yasaya, Kurthan i
Fişek’in belirttiği gibi müstehcen kavramı zateıı son derece muallakta, tanımlanması güç
bir kavram. Sayin Prof.Sulhi Dönmezer’in
Bravo’nun düzenlediği açıkoturumda belirttiği gibi ”mutad olma hali” (aynen bu kavramı
kullanmıştır kendisi) mutad olma hali orada
da değişen bir kavram, yani bundan yirmi yıl
önce bikini müstehcendi. şimdi mutad oluyor,
arkadan şu sira üstsüzlük çıkıyor (Topless dedikleri), o da tabii olabiliyor.
Gene bu Bravo’da yayınlanmış bir açıkoturumda göreceğiniz gibi, gerek Sulhi Dönmezer. gerek basın savcısı Hüseyin Şermet,
halen mevcut olan yasanın değiştirilmek istenen yasanın açik olmadığından, belirsizliğinden yakınıyorlardı. Bizim ülkemizde de sağlık
konularında otorite olarak kabul edilen, resmen üye olduğumuz WHO (Dünya Sağlık Örgütü). 1975 yılındaki bir yayınında. cinsel
_sağlığı şöyle açıklıyor: Cinsel sağlık, kişiliği.
insanlararası ilişkiyi ve sevgiyi geliştiren ve
olumlu yönde zengınleştiren. cinselliğin, bedensel. duygusal. düşünsel ve toplumsal vanlarının birlikte ve bütün olarak bulunması
halidir. Bu yaklaşımın temelini, insanin cinsellik konusunda bilgilenme ve tat alma hakkı
oluşturur deniyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne
her konuda inanıyoruz, devletçe, hükümetçe
inanıyoruz. Sağlık Orgütü sade bilgilenme değil. dikkatinizi çekerim tat alma hakkı da di
YOT- Benim Türkiye’de istediğim yayını, istediğım gibi takip etme özgürlüğümün olması lazım. Yasanın. benim bu özgürlüğümü elimden alması. Anayasa’nın kişi hak ve özgürlükleriyle çelişiyor kanaatindeyim ben. Şimdi
efendim. Türkiye’deki olayı esas olarak sadece bu yasa tasarısı açısından değil. genel açıdan ele almak lazım. Hangi tür ülkede bizim
426’ya benzer yasalar var. 426’ya benzer uygulamalar var, hangi ülkede değiştirilmek istenen biçimiyle müstehcenlik yasaları var bakalım. Hemen lafruzatmadan görüyoruz ki.
bir totaliter rejimlerde yeni diktatörlüklerde.
iki; şeriat hükümleriyle yönetilen ülkelerde.
üç, son derece fakrü zaruret içinde olan ülkelerde. Cinsellik, hükümetlerin kendilerine
mücadele alanı olarak seçtikleri orda at 0_vnatmak istedikleri yer olarak çıkıyor karşımıza.
Doğan HIZLAN -Sayın Hale Soygazi. Kurthan Fişek’i ve Ali Saydam’ı dinlediniz. Siz
aslında kavramlardaki bu belirsizliğin. bu
kavramın sinemamıza getirdiği zararı anlatır
mısınız? Gerek Sansür Kurulu’ndaki uygulamalarda. gerek senaryolarda. gerek ortaya çıkan filmlerde…
Hale SOYGAZI -Müstehcenlik kavramını
ve müstehcenliğin kelime anlamını araştırdım.
Istihcana kadar geldi. Kötü görme. çirkin
sayma karşılığı. Bence sanatın görevi. zaten
çirkinle güzeli ayırt etmektir.’ Yani bir tartışma alanıdır sanat. Bir deneme alanıdır. Burada polisin bir işi yoktur. Ve Kurthan Bey’in
dediği gibi. müstehcenlik zaman içinde değişir. insandan insana, ulustan ulusa değişir.
hatta bugün dinsel gruplarda başı açık olmak
müstehcenliktir. Bir de müstehcenlikle cinsel
ahlaka aykırılık söz konusu. Dinsel geleneklere aykırılık söz konusu. Bütün bunlar çok değişken şeyler, yani bu kavram çok değişiyor.
demek istiyorum. O nedenle müstehcenlikle
ilgili bir ceza. sanat eserine bir darbedir. diye
düşünüyorum. Düşünce ve sanat özgürlüğüne
indirilmiş bir darbedir. Çünkü. sanat eserinin
yargılanması olamaz. Cezanın dışında tutulmalı diye düşünüyorum.
Doğan HIZLAN-Yani diyorsunuz ki. basında uygulanmayan sansür, sonradan uygulanan bir tür tedbirin sinemaya da özgürce
yapılması… Elverişli olarak…
Hale SOYGAZI -Hiç olmazsa. Çünkü ben
oyuncu olarak sanat yapmak istiyorum. Eğer
suç unsuru varsa. onu mahkemede savunmak
istiyorum. Mahkemeye çıkarım. savunurum.
Ben seks filmlerine de karşı değilim. bütün
bir dünyada özel bir ilgi alanını oluşturuyor
seks filmleri. Yani sinemanın bütünseêl°ği
içinde özel bir ilgi alanı oluşturuyor. Ozel .sinemalarda seks filmleri gösterilebilir. Bunların yasaklanmasına karşı. yani siyasal sansüre
karşı olduğum gibi. cinsel sansüre de karşıvım.
Hale SOYGAZI -Hayır, bir kesimin olamaz. Sadece egemen ideolojinin sesi olarak
düşünüyorum. Bir kesimin sesi değil. çünkü
seks filmlerine insanlar gidiyor. en büyük tepki. en büyük karşı çıkmak gitmemektir. Yani.
kâr amaçlayan sinema. eninde sonunda bir
endüstridir. kitlelere yönelik bir sanattır ve
kâr amacı gütmektedir. lnsanlar beğenmedikleri filme gitmezler ve umulan kâr da olmaz.
Yani sonuç olmaz. Bu bir tepkidir. Bırakalım
öyle olsun. insanlar gitmesinler. Gidiyorlarsa.
eğer. bu bir ihtiyaç sonucudur.
Ali SAYDAM-Afedersiniz, bir saplama yapabilir miyim? Ben Hale Hanım’ın söylediğini
şöyle tamamlamak istiyorum. Yani çoğunluk
gidiyorsa, çoğunluk gazeteleri. dergileri satın
alıyorsa ve bunu engellemeye kalkıyorsa. devlet o zaman Anayasa`yı da halkın çoğunluğu
kabul etti, Anayasa’yı da değiştirsin.
Hale SOYGAZI -Yalnız şurda.Ali Bey yaşamın zorlukları gündelik problemler. karşılaşılan bir sürü problemleri kalkıp da pornografik filmler aracılığıyla boşaltmaya, uyuşturmaya karşıyız. Buna karşıyım, ama bunun yolunun yasaklamak olduğunu düşünmüyorum.
Bunu savunmuyorum.ı
HALE SOYGAZİ’
1950 doğumlu olan Hale Soygazi Fransız Filolojisi’ne devam,
etti, bu sıralarda mankenlik yaptı. 1972 yılında Saklambaç Güzeli, ertesi yıl da Avrupa Güzeli
seçildi. 1972’den bu yana birçok
film çevirdi. 70’li yıllarda Kara
Murat, Mahkûm, Vurun Kahpe’ye, Bir Demet Menekşe, Kanlı
Deniz, Mirasyediler, Maden en
önemli filmleri oldu. Bir süre ara
verdikten sonra 1984’te Atıf Yılmaz’ın “Bir Yudum Sevgi” filmiyle oyunculuğa döndü. Bu
filmdeki oyunuyla Antalya’da AItın Portakal kazandı. Az ama nitelikli filmlerde oynamayı
yeğlediğini belirtenŞoygazi son
olarak Muammer Ozer’in “Bir
Avuç Cennet” filminde rol aldı.
KURTHAN FİŞEK
Kurthan Fişek 1942 doğumlu.
Gazeteciliğe 1958 yılında başladı. 1966 yılına kadar Yeni Gün,
Oncü ve Daily News’te çalıştı. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde
1969’da doktor, 1975’te doçent,
1980’de de profesör oldu. 1983
yılında üniversiteden ayrılan
Kurthan Fişek, o yıldan bu yana
tekrar basında çalışıyor. Birçok
dergi ve gazetede araştırma ve
çalışmalarını yayınlayan Fişek’in
başlıca kitapları; Devlete Karşı
Grevler, Türkiye’de Kapitalizmin
Gelişmesi ve lşçi Sınıfı, 100 Soruda Sosyalist Devlet, Yönetime
Katılma, Spor Yönetimi, TürkABD Silah Ticareti’nin 100 Yılı,
Türkiye de Mülki Idare Amirliği,
100 Soruda Spor Tarihi.
ALİ SAYDAM
_ 1946 yılında Ankara’da doğdu.
Istanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra İsviçre’de kimya okudu.
Göthe Enstitüsü’nde öğretmenlik ve Hey Dergisi’nde çevirmenlik yaptı. 1981 yılında yayına
başlayan Bravo Dergisi’nin çıkışından bu yana yazıişleri müdürü olarak görev aldı. Bir süre
Milliyet Gazetesi Almanya S0rumlusu olarak çalıştı ve 1982 yılında Karacan Yayınları’nın
genel yayın yönetmenliğine getirildi. Ali Saydam Aralık ayı içinde yayınlanacak olan “Playboy
Dergisi”nin de genel .vayın yönetmenliğini yapıyor.
HUKUKÇU GÖZÜYLE:
PROF. DR. EROL CİHAN: _ _
TOPLUMU AYDINLATMAK BAŞKA, ISTISMAR BAŞKADIR
LMÜSTEHCIŞNLIK kavramının belirlenmesinde değişik ölçülerin kullanıldığı görülmektedir.
Mevzuatta da çeşıtlı düzenlemeler sözkonusudur. Şöyle ki: Bazı mevzuatta, bu kavram tanımlanmaktadır. Bazısında ise kavramın tanımı, hâkime, doktrine bırakılmaktadır. Sözgelimi Fransız,
Isviçre Ceza Kaııunlarfnda müstehcenlik konusunda herhangi bir tanım yoktur. Oysa Polonya,
Italyan ve Türk Ceza Kanunlan’nda bazı tanımlamalar (eksik de olsa) görülmektedir.
ll; Gerçekte bu kavramı tanımlamaya kalkışmak çeşitli güçlükler doğurur. Kavram, zamana,
mekana. ulkeye. çevreye, toplumun deger yargılarına vb. göre değişen, farklılaşan bir ‘özellik
taşır. Bu nedenle. tanım. suç polıtıkası bakımından, isabetsiz uygulamaya, belirsizliğe götürmesi
açısından_ açmaza girmek anlamındadır. Her gün başdöndürücü hızla uygarlık ürünleri az veya
çok degışıklıge uğramaktadır. Bu değişiklik, kanunda yansıma bulamayacak. hâkim de isabetsiz.
adaletsiz kararlara sürüklenmek tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
lll. Müstehcenliğin tayininde gözönünde tutulan, değişik boyutlar vardır. Bunları bir ders
kitabında da belirtildiği gibi şöyle özetlemelidir:
l. Dava ve ınceleme konusu eserin, eşyanın, bütün içindeki anlamını, yerini gözönünde
tutmalıdır.
Eserın. eşyanın butünu gözönünde tutulunca, çeşitli yerlerinden parçalar alınarak. bütünden
soyutlanarak yorum yapılmayacaktır. parça – bütün ilişkisi iyi değerlendirilmelidir. Resim.
bulundugu eserin veya yerın bütünü içinde yorumlanmalıdır.
2.. Yazarın, sanatkârın sübjektif amacı gözönünde tutulmalzdır.
Cinsel .konulann halka_ anlatılması, toplumun aydınlatılması başkadır; cinsel konuların, ticaret
amacıyla ıstısmar edılmesı başka şeydir. Bu iki husus. farklı olduğundan, birbirinden özenle ayırt
edilmelidir. Gerçekten çıplaklığı konu alan. fakat sanat eseri niteliği bulunan bir tablo. ticaretin
istismarı yolu ile kötü bir kopyayla, müstehcenliğe dönüşebilir. Estetik duygulara hitap eden.
güzellik duygularını geliştiren eser ile eşya ile; behimi hislere yönelen. sanat değeri olmayan eşya’
veya yazılar dikkatle ayırt edilmelidir.
4. Müstehcen konu, çok defa cinsel duyguları, şehveti tahrik eder, bazen de istikrah uyandırır.
Bu husus gözönünde tutulmalıdır.
S. Her toplumda, olagan hale gelmiş, toplum bireylerini rahatsız etmez duruma dönüşmüş
uygulamaları, davranışları, toplumun hoşgörü kavramımn kapsamı içinde düşünmelidir.
Hangi davranışların. tutumların, durumların, toplumun müsamaha sınırı içinde kaldığı husu
suiyhâr zaman değişik ölçülere bağlı kalacaktır. Sözgelimi bugün bazı plajlarda üstsüzler sorunu
gı ı.
PSİKOLOG GÖZÜYLE:
PROF. DR. GÜNSEL KOPTAGEL-İLAL:
CİNSELDUYGULARI DURTÜKLEMEK İSTİSMARA GİRER
“MÜSTEHCEN” .sözcüğü hemen her dilde toplumun benimsediği ahlâk ve iyilik ölçülerine uvmavan. itici ve
iğrenç sayılan şeyler anlamına gelmektedir. insan topluluklarının yaşam düzenleri içinde her zaman ortak bazı
kavramlar bulunmuş ve bu kavramlara uymayan şeylerle tutumlar da kötü ya da ayıp diye ııitelenmiş, itilmiş veya
yasaklanmıştır. Bu kavramların oluşumunda çeşitli etmenler rol oynar ve hepsi de temelde sağlıklı ve huzurlu
varoluşu tehlikeye sokacak şeylerden kaçınma, onları itme ilkesine dayanır. insan toplumlarının gelişmesiyle.
yaşam. düşünce ve görüş biçimlerinde de artan bir çeşitlilik, çokyönlülük ve üst düzeyde örgütlenme ortaya
çıkmıştır. Ne var ki, yaşayan varlıkların, özellikle insan topluluklarının sürekli bir gelişim ve buna bağlı değişim
içinde bulunmasından ötürü, bu kavramlarda da zamanla değişme kaçınılmaz olmuştur. Değişme, anlık görüntü ve
ifade biçimlerine ait olmakla birlikte, temelde değişmeyen bir ana ilke de her zaman bulunmuştur ki, bu da
sözkonusu olan şeyin taşıdığı anlamın toplumun ve bireyin sağlıklı yapısına ne kadar uygun olup ne kadar uygun
olmadığıdır. Tarihin en tutucu, en örtünmüş dönemlerinde bile çıplak insan figürlerini gösteren sanat yapıtları,
rejimler, heykeller, taşıdıkları anlamın yüceliğinden ötürü, estetik ve güzel görülüp saygın kuruluşları, tapınakları,
sarayları, devlet dairelerini süslemişler, buna karşılık bazı yapıtlar ise hiç de o kadar açık saçık olmadıklan halde,
içerdikleri anlamın düşüklüğü açısından ayıp ve müstehcen sayılmışlardır. Dolayısıyla. müstehçenlikte her şeyden
önce o davranış veya yapıtın neyi ifade etmek istediği önem taşır.
Cinsel arzuları tahrik ve istismar sözünden ne anlaşılacağı yolundaki sorunuza gelince, burada da temelde aynı
ilkeler geçerlidir. lş, sunulan şeyin taşıdığı anlama, iletmek istediğinin ne olduğuna göre değişir. Eğer insanların en
fazla bastırılmış olan ve en kolay uyanlabilen cinsel duygularım dürtükleyip, dikkatlerini çekmek ve onları bu zayıf
noktalarından yakalayarak bazı çıkarlar sağlamak temel amaç ise o zaman bu bir .sömürü niteliği alır. onaylanmaması, benimsenmemesi gerekir. Buna karşılık, ayrıntılarında cinsel sayılabilecek özellikler bulunmakla birlikte,
genelde asıl iletilmek istenen, daha üst düzeyde insanca değerler ve kavramlar ise durum başka türlü değerlendirilmelidir. Burada da gözlemcinin kendi iç benliğinden kaynaklanan yorumu önemli ölçüde söz konusudur. Kişinin
kendinde fazlasıyla var olan fakat entellektüel düzeyde çözümleyip doyuma ulaştıramadığı bazı ilkel dürtülerini
asırı bastırma ile bilinçdışına itip orada saklı tuttuğu hallerde. yorumlamalannda gerçeğe uvmavan yoğunlukta
saptırmalar olabilir. Örneğin, içinde bulunduğu çağın ve toplumun genel kavramlarını göre olağan ve normal
sayılabilecek olgulara aşırı tepki verilmesi böyle bır davranıştır. Bu gibi hallerde “ayıp insanın kendi içindedir”
sözlerini doğrulayıcı tepkiler ortaya çıkabilir.
Yani iş temelde, eğitim, görgü ve bilgi ile kişinin benliğinin ne kadar olgunluk kazanabildiğine. dolayısıyla
estetik ve yüksek düşünsel değeri olan şeyle, bayağı ve aşağılık olanı ne derecede ayırt edebildiğine dayanmaktadır.
Bu ayırımı yapmak olayları ve yapıtlan değerlendirip yargılayanlar için olduğu kadar. bunları yaratıp sunanlar için
de zorunludur. I