Adalet yeni bakanımızdan minik bir ricam olacak…

11 Ağustos 1994
PERŞEMBE

Adalet yeni bakanımızdan
minik bir ricam olacak…

ÜNAHINI aldığım
(zaman zaman) bakanlarımızdan biri

Seyfi Oktay’dı. Oteden beri ne iş yaptığını merak
ettiğim Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin ne dâvâlara baktığını, sonuçlarının ne olduğunu sormuştum.

Cevap çıkmadı.

Çıkmayınca, kabinedeki
yakınlarına sordum aynı soruyu…

Biraz değiştirdim soruyu…

“Adalet bakanı ne iş yapar?”

Cevap alaycıydı.

“Efendim, adalet bakanımız bugünlerde çok meşgûl… Televizyondaki polisiye dizileri seyrediyor…”

Sordum: “Niye?”

Cevap geldi: “Efendim, CMUK’un
özünü özümlemeye çalışıyor. Zanlılara polisin ne yapacağını, ne söyleyeceğini öğrenmeye çalışıyor…”

Ne yapacakmış sorguçlar?

”Konuş Ian eşşoğlusu…” deyip sopayı basmayacaklarmış artık… “K0nuşmamaya hakkınız var, avukat bulundurabilirsiniz, söylediğiniz her şey
aleyhinizde delil olarak kullanılabilir!”
diyeceklermiş…

Yaptığım espriyi hatırlıyorum.

Sorguçlar onu ezberleyene (hatta
okuyana) kadar, Seyfi Oktay’ın bakanlığı biter.

*i*

Dediğim çıktı, gitti Seyfi Oktay, geldi Mehmet Moğultay…

işçi haklarına sahip çıktığı kadar sanık haklarına da sahip çıkarsa vay sanıkların hâline…

Aynı soruyu tekrarlıyorum.

Kurulduğu günden bu yana,
DGM’nin gördüğü dâvâların dökümü
nedir?

i’ *k ‘A’

Niye soruyorum?

Soruyorum, çünkü, DGM’Ier savcısıyla, Nusret Demiral’la özdeşleşti.

Aziz Nesin idam talebiyle yargıla

nacak… Kim istiyor? İddia makamı,
yani savcı…

Aziz Nesin ne yapmış? Birilerini birilerine karşı tahrik etmiş…

“Eksik Etek” isimli bir dergi çıkaran
feministler, 10 yıla kadar hapis talebiyle yargılanacak… Ne yapmışlar? Bölücülük yapmışlar… Nasıl yapmışlar? Yayınlanmak üzere bir yazı hazırlamışlar, “yayınlanır mı, yayınlanmaz mı?”
diye Ortaköy’de incelerken derdest
edilmişler…”

Gülemiyorum, çünkü, yayınlanmamış bir yazı, hukuk dilinde “oluşmamış suç”tur. Gülüyorum, çünkü, feminist hareketin anladığı anlamda “bölücülük” cinsel ayrımdır. Herkesin tercihi kendine…

***k

Asıl söylemek istediğim başka…

Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin
varlık sebeplerini tartışmayacağım. Kimisi çıkar ”çok lâzımdı” der, kimisine
göre “lüzûmsuz” sayılır.

Asıl söylemek istediğim başka…

Türkiye’nin adalet tarihinde ilk defa, yargı mekanizması savcısıyla özdeşleşti. DGM lâfı edildi mi, herkesin
aklına ilk nefeste Başsavcı Nusret Demiral geliyor.

Asıl söylemek istediğim başka…

O mahkemelerdeki bağımsız yargıçlar ne güne duruyor.?

Gerçek mahkeme, yargıçların oluşturduğu heyettir.

Seyfi Oktay bunu unuttu, Mehmet
Moğultay inşallah hatırlar.

zannediyorum, hukukçudur kendisi…