Başınıza “Tencere-tava” kadar “promosyon düşsün” (1)

WÜİİĞWEFWWPİWQTTTW” ‘* ~

DUMAN OLAN YERDE. . .

Y i:) il U Ni **J

BAŞINIZA “TENCERE-TAVA”
KADAR “PROMOSYON” DÜŞSÜN (1)

Daha önce “Yeni Türkiye” dergisinde yazmıştım. “Yeniden Doğuş Partisi’nin yayın organıdır. Oy vereceğimden değil ama istediler›
di, yazdım. Tekrarlıyorum.

İ ‘k û

“Basında promosyon” meselesi Türkiye’de
çok tartışıldı. Tartışmalar devam ediyor. Olabilir.

Basına sansür uygulamak isteyen her siyasi iktidar, basına baskı yapmak için her türlü
bahaneyi bulur.

Üç kısa anekdotla girmek istiyorum “promosyon” meselesine…

Hürriyet dergiler grubu olarak, Aralık
1985 tarihinde, “Playmen” dergisini çıkardık. Nisan 1986’ya geldiğimizde,
1.500 lira birim fiyatıyla,
150.000 dergi satıyorduk.

“Küçükleri Muzır ve Müstehcen Neşriyattan Koruma
Yasası” adı altında, basına san- g”.
sür getiren bir yasal düzenle- y İ
me yapıldı. ANAP hükümeti (J
tarafından…

Niye öyle oldu? Sebep siyasîydi. ..

Playboy dergisi Fidel Castroyla siyasi
röportaj yapan, yapabilen tek dergiydi. Mülevves Kennedy familyasının hışmına uğramıştı.

Aynı şey bizim de başımıza geldi.

Süleyman Demirelle konuştuk. Yasaklıydı.

Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, onun müsteşan Arif Yüksel, ertesi gün, tepemize çöktüler. Poşete girdik. Satışlarımız 40-42 bin dolayına düştü.

“Promosyon” yapmaya karar verdik.

Neyle, nasıl yapacağız? O soruyu sorduk
kendi kendimize… Tartıştık.

Patronlar sordu: “Masraf olacak… Yapmasak olmaz mı?”

“Olmazl” dedik…

Olmazdı, çünkü, aylık cirosu 225.000.000
milyon, yıllık cirosu 2.700.000.000 (2 milyar
700 milyon) lira olan bir dergi çıkartıyorduk.

Dolann değeri 0 tarihte 681 liraydı. Şimdiki dolar kuruna vurıırsanız, yıllık ciro tahmini
350-400 milyar lira dolayındaydı. Üstelik, satış
nefeslerini ensemizde hissettiğimiz üç de rakibimiz vardı.

Playboy, Bravo, Erkekçe…

Yani, sektörün yıllık cirosu 1 trilyon civarındaydı.

Promosyon yapmaya karar verdik sonunda…

Poşetteki dergide ne verilir? Promosyonun

142

acemisiydik o sıralarda… Her kafadan acemi
sesler çıkmaya başlayınca, işi komediye, tuluata vurduk.

“Şişme kadın verelim” dedik, “Yatılı mekteplerde, cezaevlerinde su içinde 50-60 bin fazla satarız…”

Sonunda, işin suyunu çıkarmamaya karar
verdik. Derginin anlam ve önemine uygun olarak, “bedava prezervatif’ dağittık.

Eski satış rakamlanmıza yaklaştık o sayıda… Okuyucuya yansıtmadık prezervatiflerin
maliyetini. ..

Zaten “aile planlaması programları” çerçevesinde bedavaya almıştık.

Küçük bir parantez açayım… Aklın yolu birdir. Aynı prezervatif
ğ promosyonunu Sökede yayınlanan

bir gazetemiz bizden 10 sene sonra
tekrarladı.

Net satışları 4 misli
arttı.

i› t t

Gelelim ikinci anekdota…
Tercüman gazetesi, 1988 yılında,
” tek kuponlu çekilişle “uçak” verdi.

Vanlı bir vatandaşımız, verilecek uçağı
“c0ncorde” zannetti, kuponlarını özenle kesip
yolladı. Kazandı da…

Ama, kazandığı uçak, “Concorde” değil, devletten emekli olmuş bir zirâî ilaçlama pırpırıydı. Uçağını alıp bazısı yaya, bazısı eşek sırtında gezinen hemşehrilerine hava basmak için,
Van dağ-ı mücavir alanındaki 10 dönemlik arazisini ipotek etti, otobüs biletinin parasını toplayıp İstanbul’un yolunu tuttu.

Altı ay sonra vardı oraya… Uçağının başına
vardığında, hem veraset-intikal vergisi, hem
uçağın havaalanında altı ay beklemesinin yer
kirasını istediler kendisinden…

Van dağında “uçak kuponu” kesen vatandaşımızın 0 10 dönümlük arazisi de elinden
alındı.

‘k t ‘Ir

Geldik üçüncü anekdota…

Promosyon savaşının tırmanmasına en çok
gülenlerden biri, Millî Piyango Genel Müdürü,
Mülkiyeli ağabeyimiz Cevat Kani Üner’di.
“Türkiye’de Talih Oyunları” konulu bir açık
oturuma katılmıştık.

Bana döndü.

“Sizden iyi promosyon yapıyoruz…” dedi,
“Piyango bileti satmak için, yanında, hiç değilse bedava gazete vermiyoruz…”

– S Ü R E C E K

SlFlliCI HOBANIN
Belçika çocuk cinayetleri: 1995’da çocuk cinayetleri dünyanın gir

zünii Belçikaûya çevirdi. Bir sanığın salınması halkı sokağa döktü.

Japonya’da yolsuzluk: Sumitomo şirketi müdürü Yasuo Hamanaka,
yasa dışı ticaret yaparak, şirketini 2.6 milyar dolar zarara soktu.
Meksika’da gizli ceset: Meksika’nın eski liderinin çittliğinde, Manuel Rochaya ait olduğu iddia edilen insan kemikleri bulundu.

Japonya’da kan skandalı: Sağlık Bakanlığının 19BU’leıde kontrolsüz
kaıı ürünlerinin satışına izin verdiği ortaya çıktı.

Fransa’da kanser vurgunu: Kanser Araştırma Müdürünün, devlet- _

ten ayrılan tonları kişisel işlerde kullandığı ortaya çıktı.

Susurluk ve Mehmet Ağar: Malüm kazadan sonra İçişleri Bakanı
Ağar’ın istilası karanlık ve şaibeli ilişkiler tartışmasını başlattı.

Günahkar İskoç papazı: İskoçya’da 56 yaşındaki bir katolik papazı- ‘
nın evlenip boşandığı ve bir çocuk babası olduğu ortaya çıktı.

Clinton’ın çapkın danışmanı: Clinton’ın seçim kampanyası sorumlusu Dick Morris, tahişelerle birlikte olduğu beliılenince istifa etti.
HintIi’nin rüşvet gün Hintli işadamı S.K. Jain’in Hintli politikacı
ve lıüıokratlara verdıgı ruşvetleri anlatan günlük ortaya çıktı.
İsrail’de dadı krizi: İsrail Başbakanrnın eşi Sara, çocuk bakıcısını
çorlıayı lazla ısıttığı için işten çıkarınca kamuoyunda kıyamet koptu. v
(1995 yılının yüzkaraları oldukları için) ……….. .. ”

KUHTHAN FİŞEK (1996’nın yüzkaralarına not ver en
dergisinin tutasına geldiği için) ……………………………………………….. .. ll _

NAZMİYE DEMİREL

“First Lady”

Çok sıkıntılı günler yaşadınız, biliyorum…
Çok eleştirilere
katlandınız, onu biliyorum…

Sizin giyim-kuşamınıza “rüküş” dediler, “dem0de” dediler.
Duymayan kalmadı.
Onu da biliyorum…

Bunların hiçbirinde “taraf” olmadım.
Herkesin giyim-kuşa
mı, çarığı, şalvar-ı, çarşafı, poturu, türbanı kendisine…

Ama, bu kadarı da fazla…
“First Lady” oldunuz artık…
Modayı biraz daha yakından izleyemez misiniz?

“Yirminci yüzyılın son elli _-_’
senesini gördükten sonra, bazı
geri zekalı insanların, yirmi .~

birinci yüzyılın ilk yarısına niye
özendiklerine şaşıyorum…” o
(Isaac Bashevis Singer, 1993)

HAFTANIN

HİKMETİ

Tempo 53 ”1996

‘ili

1996’nın neşeli geçtiğini söyleyemeni…
Laf aramızda, kötü de geçmedi.

Eğlendik, güldük, ağladık, başı- 1

mızı bağladık, beş vakit eğilip kalktık.

Yeni yıla (1997) yaklaşırken,
eski yıldan kalan lıatıralarımızı,
lıaâzalaıımızı tazelemek istiyoruz.
Malızur yoksa…

Gelenin gideni aratmaması temennisiyle…

1995 yılının 24 Ara
lık seçimleri, 1996
yılının siyasî özetiydi. Ne olmadı?
a. Darbe
b. Savaş
e. Asayiş
d. Hiçbiri

24 Aralık 1995 seçim sonuçları
nın 1996’yı haber verdiğini söylemiştik. Ne oldu?
a. Eski başbakan (Y.Akbulut) milletvekili bile olamadı
b. Siyasi tarihimize damga vurmuş
partilerimizden MHP barajı aşamazken, Atatürk’ün partisi CHP
zor açtı.
c. Önceki seçimlerde ittifakla meclise zor giren RP birinci parti oldu.
d. Hepsi

Doğan Güreş, 1994 yılında, dö
nemin Başbakanı Çiller’in siyasete girmesi için yaptığı teklifini
“politikayı düşünmüyorum. Ama
ülkem için gerektiğinde Mehmetçik
bile olurum…” sözleriyle geri çevirmişti. Şimdi ne yapıyor?
a. Siyasete alışma devresini geçiriyor
b. Armutaladda netekim tişört satıyor
c. Meclis’teki Oylamalar için eteklik beğeniyor
d. Hepsi

Hükümet kurmak için 28 tur
atıldı. Bu turlarda Çiller lider
CEVAPLAR

Tempo 53 / 1996

g;

g) .

1996’DAN ARTAKALAN
SEÇME SAÇMALIKLAR ( 1)

lerle 10 defa görüştü. Başbakan olmak için Yılmaz, Çillere kaç tur
bindirdi?

a. 2

l b. 3

c. 5

d. Galiba 28

Hükümet kurma çalışmaları 28

tur atıldıktan sonra, Mart 96’da,
Mesut Yılmaz Başbakanlığında,
Anayol hükümeti kuruldu. 3 ay
ş ömürlü bu hükümeti ne bitirdi?
‘“ a. Çiller ve Yılmaz’ın kapris
b. Çiller’in malvarlığı

c. Tofaş ve TEDAŞ oylamaları

d. Söylemez çetesi

e. Özer Uçuran Çiller

f. Örtülü ödenek

g. Hepsi

1996, hükümet krizlerinin ve

suikastların yılı olarak da anılacaktır. Özdemir Sabancfyla başlayan suikast olayları, en son kime
suikast ihbarıyla bitti?
a. Baykal
b. Demirel
c. NLYılmaz
d. İmren Aykut

Yapılan, teşebbüste bulunulan

veya tasavvur edilen sûikast
teşebbüslerinden sonra “Baba” ne
dedi?
a. Ben halkımm içinden geldim.
b. Kim bunlar lan
c. Birkaçını Kızılay’da sallandıracaksın ki bir daha yapamasınlar
d. Ne istiyorlarmış?

Yılmaz, hükümet ortağı Çiller’
in Yüce Divan’da yargılanması
için tavır koyarken, başka ne yaptı?
a. “Şeriatün kestiği parmak acımaz” dedi
b. “Alacağın olsun Mesut” dedi
c. Refah’la 54’üncü hükümeti kurdu
d. Hepsi

‘pls “eti “m9 *Bls “pw “pls “ma ‘9(I

(Haftalık Milletvekili Anagramlarınız)

BAYAR ÖKTEN
AY! NE TÖVBEKÂR
(“VE” Joker)
1 MUSTAFA BAYRAM
MATBÜ FASARYA
GÖKSAL KÜÇÜKALİ
SÖKÜKlÜ LAÇKA
MEHMET ELKATMIŞ
HEM KIT, HEM SEAMET
(` “EH” Joker)
ARİF AHME’l DENlZOLGUN
EHEM! DOLGUN İFRAZAI!
HASAN GÜLAY
AYLAK GÜNAH
(“K’ Joker)
MEHMET AYKAÇ
ÜMMElÇİ KAHYA
(“Ül” Joker)
TURHAN ALÇELlK
EN LAÇKA HURİ
ALl OĞUZ
ZALİM OĞUL
(“ML” Joker)
HAYAll KORKMAZ
O.K., MARAZİ HAYTA
(“A” Joker)

KURTHAN FİŞEK

FIKRA

Özel Tim gizli örgütün
karargahını basmış, çok
miktarda silah ve yaygın
deyimiyle “örgütsel döküman” ele geçirınişti.

Silahlar özene bezene
yerleştirildi, tüfekler çatıldı,
gizli örgüt mensupları yüzleri duvara dönük olarak
konuşlandırıldı, yazılı ve
görsel basına gelmeleri, görüntülemeleri için çağrı çıkartıldı.

Özel Tim mensuplarından biri komutanın kulağına eğilip sordu.

“Fotoğrafları ne yapacağız?”

Komutan kesin konuştu.

“Her zaman ne yapıyorsak onu… Büyük memeli resimleri siz kendi aranızda
paylaştırın, gerisini benim
eve götürün…”

-FISILTl:*
j 1996’DAN 1997×513 SARKIP BASINA
YANSIMAYAN BAZI DEDİKODULAR (ı)

Çiller henüz başbakandı.

Başbakanlık konutundaydı.

Bir sabahın seher vaktinde,
konut hizmetlilerine siııirlendi.

Her sabah kapısının önüne
bırakılması gereken gazete ve
dergilerin eksik olduğımu söyledi.

Paniklemişti konut görevlileri…

Durumu önce Özel Kalem’e,
sonra Başbakanlık Konutu yönetimine ilettiler.

Ertesi gün Tansu Hanım yine bağırmaya başladı.

“Gazeteler eksik…”

Konutun sorumlu yöneticisi
durumu tekrar arz etti: “Sayın
başbakanım… Eşinizle beraber
yattığınız odaya uzanan koridorun başına, tam takıın bırakıyoruz gazete ve dergileri… Kendi
ellerimle sayıyorum. Bir tek bile eksik yok…”

Bir, üç, beş, on…

Aynı şikâyet… Aynı cevap…

Çiller’in yurtdışına eşiyle

beraber gitmesinden bilistifade,

kayıp gazeteleri bütün konutta
aramaya koyuluyor aınir…

Buluyor.

Özer Uçuran’ın bizzat, şahsen ve tek başına her sabah
kullandığı saunada…

Üst üste yüksekliği 1 metreyi bulan gazete ve dergilerin
adını merak ediyor musunuz?

Boşuna uğraşmayın… TEMPO değil…

“Hafta Sonu” ve “Klips”…

Sabah saunasına giderken
bunları alıp götürürmüş Özer
Bey…

Tansu Hanım da bunları
ararmış…

143