Türkiye’nin Acil Gündemi, Türkiye’nin Ebedi Gündemi
duman olan yerde…
TÜRKİYE’NİN AcİL GÜNDEMİ
TÜRKİYE’NİN EBEDİ GÜNDEMİ
zun bir İstanbul gaybûbetinden
 sonra Ankara’ya nihayet döndüm.
ı 7 Masamda bir not buldum. Çok ya kın, sözüne inandığım (belli bir ye’ ~ re kadar) dostlanmdan biri bırak
. mış…
Demokratik Sol Parti (DSP) genel başkanı, “Aramızda kalsın!” ricasıyla benim
hakkımda bazı şeyler söylemiş…
“Şerefli bilimadamlığından magazin yazarlığına sıçrayan bir çapsızl” demiş… Alınmadım. Gülerek dünyaya bakmanın magazin yazarlığıyla, çapsızlıkla ne ilgisi bulun
-duğunu pek anlayamadım, ama, olsun…
Bin yıl süreceğini varsaydığım o hükümete
oy vermiştim, 22 ayda tükenmenin 3 ay öncesine kadar üst bürokratlığını yapmıştım… O yitip giden günlerin arkasından ağlamadım, ama, tekrar yaşamak istemem, isteyen
nâmerttir.
Sâdece güldüm.
Kimseye değil, kendime…
Güneş geçmesin diye
başıma kasket (köylü
kasketi) geçirmiyorsam,
dünyayı mizah gözlüğüyle görmüyorsam, başkasına gülerken kendimle
alay edemiyorsam, bu
memleket zor çekilir.
Bu memleketin insanı
aptal değildir. Koyun değildir. Kuzu postuna bürünmüş sığırların yatağı
hiç değildir.
Bu memleket Eşrefi
yetiştirdi. Bu memleket
Aziz Nesin’i doğurdu. Bu
memleket aynada kendisine bakarken bile
“Ne lan bu hâlin?” diye gülenlerin memleketidir. Bu memleket, icraatin içine etmek için
Kumkapıda “sıvı cesaret” bulanların memleketidir. Orada bulamıyorsa, “dağ köyü”
icat edip devletten, suratı asık, kendisi ceberrut devletten kaçanların memleketidir.
Kendisine gülmeyen, kendisini eleştirmeyen bin’, kabuk değiştiremez…
S00
Ankara’ya döndüm. Uzak kaldığım Türkiye’nin gündemini yakaladım. Haftalık
dertlerimiz beş başlık altında özetlenebiliyorrnuş…
n Bedava su dediler, su paramızı yediler.
Aslında, Türkiye’nin derdi değil,
ANAP’ın sloganı bu… Dalan’dan kurtulduktan sonra, ciğerleri nefes almaya, ağızları, dilleri çözülmeye başladı.
TEWOIIZ
Kalın boru döşediler, “Ohh” dediler. Bu
da ANAP’ın yeni “Istanbul slogan?…
Dalan ANAPta kalsaydı zor atarlardı bu
lafları… O metroyu biliyoruz, altı ;nl önce
TEMPO bütün teferruatını yazmıştı.
a Vurmayın bu partiye, acıyın! Bu lafı
Bülent Ecevit 1976 kurultayında etmişti. Bamteline basmışlardı, feverâıı etti.
Tarih tekerrür eder, SHP’de daha çok tekerrür eder. › 7 Ayrılıkçı PIGCı/a karşı güneydoğuda zak: fer üstüne zafer kazanılıyor, bin terörist
öldürüldü. Haberi sordum, soruşturdum, ilginçlbir bilgi notu ulaştı elime… Partiye
Karkeran Kürdistan (PKK), kullandığı askerî teknolojinin yenileştirilmesi için personel masraflarından tasarruf edilmesine karar vermiş… Bizdeki Millî Güvenlik Kurulu’nun (MGK) tam karşılığı olan ARGK’ı (Artaşe
Rızgariyıe Gelle Kürdistan)
toplayarak, “bedelli askerlik” yaptırmaya karar vermiş…
Biji azadiye miletan,
yekitiye helkan! Yani,
Türkçesi, yaşasın milletlerin özgürlüğü, halkların
birliği… Ben Istanbul’a giderken bu fılm devam ediyordu, Levent Kırca`nın
dediği gibi, “Nerede kalmıştık, noolacak şimdi?”
900
Aslına bakılırsa, Türkiye’nin gündemini bu kadar uzatmaya gerek yok…
Tek kelimede özetlenebi’ ‘ lir.
Megszentsegtelinithetetlensegeskedeseitekert!
Macarca bir lâftır bu… Tek kelimedir.
“Saygı ve sabrınızı zorladıysak affolal”
demeye gelir.
Lâfı uzatıyoruz… Hayvan lıastalığıdır.
Geviş getirmek zaman alır, getirene değil,
bakana bıkkınlık verir,
Işin özeti daha kısa…
ANAP’ın, “Dinime küfreden Müslüman
olsa!” demesi gerekir.
H SHPnin kıçını toplaması gerekir.
Birilerinin “Kurdarada noolacak” diye
sorması gerekir.
Herkesin lâfı uzatmaması, az ve öz ko
nuşması gerekir.
Yine çok konuştum. Ama, gündem
uzundu, haftaya kısaltırız…
İSTANBUL DGM (Cumhurbaşkanıyla görüşmesi nedeniyle
mahkemeye yetişemeyen birini gıyaben tuttıkladığı icin)
KAYA TOPERİ (Serseri mayın gibi sağa sola çarpmaya
başladığı için) ………………………………………………………………………. ..0
HAYDAR ALlYEV-EBUlfEYZ ELÇİBEY (sin kendi iç
meselelerini halletmek için Bakü’de enterne ettikleri askerleri
Ermenistan cephesine göndermeyi becerenıedikleri içinl……….0
ERDAL İNÖNÜ ……………………………………………… ..rASDiKNAMEıJ
ŞÜKRÜ ERDEM (Spor müdürü sıfatıyla, Ozer Çillere bir
Monaco seyahatıni bile fazla gördüğü içınl …………………………. .. .7
ŞÜKRÜ ERDEM (Artan baskılar sebebiyle. ‘Özer beyi seyahate
göndermeme” kararından cayarsa) …………………………………….. ..00
SÜLEYMAN DEMİREL (Kendini özlettiği için) ……………………… ..s
BÜLENT ECEVlT (Kendini özletmediği içini …………………………. ..o
TANSU (SHPyi açıkça savunmadıgı için).
MEHMET MOĞULTAY (SHPyi savunma mecburiyetinin niye
Tansu hanımda olduğunu kendisi de bilmediği için) 0
…,
ı (Haftalık Anagram Analizinizl
ERGUNNURDANFERAYGÖKNEL Ş
ı NEREDE FURYA, ENGIN ORGAN KULLAN! _
(“EİLA ” Joker) i
ERDAL İNÖNÜ
ABI, ONUNDELER!
(“BE’ Joker)
LEYLA ZANA
ANEY! LAZLAR!
(“R” Joker)
MURAT KARAYALÇIN
TARUMARCI ÇAYLAK
(“C”Joker)
l AYDIN GÜVEN
: VIYANNEİGORGULU KURDAN! “î :f
PÖLÜRK/oker)
i YÜKSEL ÇAKMUlR
KUSME, AÇ KURYE
( ‘E’ Joker)
TOLGA YABMAN ,î `
AMAN YARIM, GOL AT! V
(“/’RA ” Joker)
MEHMET FEYYAT g
FUYY! ZAHMEI’ ETME!
(“ÜZ” Joker)
_TANSU ÇİLLER
ILLE SANTUR
SÜLEYMAN SAMİ DEMİREL
AMA, MERIDYEN-UL VESSELAM
( “A VE’ Joker)
MOĞULTAY VE_0KTAY’IN
ACABA HABERİ VAR MI?
Mevcut koalisyonda çalışmaya çalışan iki SHPli
bakan var. Mehmet Äloğiıltayla Seyfi Oktay… İlki sendikal hakları. ikincisi sanık
haklarını sanınnıaya çalışıyor. Hasbelkader. ama. sâdece “hasbelkader” bir şeyler yaptılar.
Gaziantep’te yayınlanan
Sabah’ın haberiııi okumasaydım. inanın, sosyal de
mokratların bir şeyler yaptıklarına ben de kanacaktım…
“Gaziantep’in Ünaldı ve
Şehreküstü mahallelerinde i
ki halı tezgâhlarında dikiş
kalfası olarak ve ücretlerini
az bulduklan için yürüyüş
yapan 18 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan kalfalar, haklarındaki soruşturma tamamlandıktan sonra
mahkemeye sevk edildiler.
Topluca işi bırakan ve
yüş yapan 18 kalfanın’ çıkartıldıkları mahkeme, 4 kişiyi serbest bırakırken, 14
kişiyi de tutukladı. Tuj` tuklanan dikiş kalfaL). ları cezaevine gönderildi…”
“CMUK” çıktığından beri aynı şeyi söylüyoru_m. Hırsızların, tokatçıların, koparıcıl lann, cepçilerin, İskill cilerin haklarını s0nuna, sapına
› ;q kadar koruyor
SHP… Geri
” kalanlar da
başlarının
çaresine
baksın…
UKUYUCULAB DA
ABALARINVDA KAPISIR
Sağlık bakanlığı müsteşar yardımcılıklarından
birine emekli berberin,
öbürüne emekli astsubayın getirildiğini yazmıştım. Mektup geldi: “Albayla astsubayı bile ayıramıyorsun… Kaç _ay askerlik
yaptın sen? Iki mi, üç’
mü?” Cevap vermiştim,
ama, Ankara’dan daha güzel, açıklayıcı bir mektup
geldi elime… Serbest eczacılık yapan bir dostumdan…
“Müsteşar yardımcısı
nın astsubay değil, albay
olması neyi değiştirir? Ma!’ .
reşal olsa daha mı iyi olurdu sanki? Önemli olan
sağlık bilgisi, tecrübesi olmasıdır. Sıhhiye başçavuşu bile olsa kabülümüzdü.
Yeni ekibin önde gelenlerinden biri, üç tanıklı bir
görüşmede, Dünya Sağlık
Orgütü’nü (WHO) “Uluslararası Sağlık Dergisi” olarak, ısrarla, en az 5 kere
telaffuz etti…”
Hükümetin içi bizi, dışı
sizi yakar.
KURTHAN FİŞEK l
“ıssensuıruu surünü NAıAsALAnLA BASILDI” .
Balıkesir Politika`yı okurken gülmeye başladım. Beraber gülmeye
devam edelim…
“Balıkesir’in 32`nci valisi olan
ve hâlen Trabzon Valiliği yapan
Kemal Esensoy’un makamşoförü
Ş.Ö., özel idare lojmanlarında iki
Rus kadınla beraber basıldı. Kate- -v /
rina Merkul (18) ve Svetlana ‘Iran- ` kova (22) ile içkili-danslı parti yaparken yakalanan Ş.Ö., ilk sorgusu yapılıp serbest bırakıldıktan sonra kayıplara karıştı. Rus kadınlar, makam şoförünün kendilerini silahla tehdit ettiğini söylerken,
olay Trabzonla birlikte Balıkesir’de büyük yankı yaptı…”
Allahallahl Quelle alaka?
, Devamı var haberin…
i “Bilindiği gibi, Kemal Esensoy’un Balıkesirdeki şoförü de makam arabasıyla ANAP il başkanı N.K.’yı taşıdığı için büyük tepki
almıştı…” › ,
Bir not da ben düşeyim… Valinin şoförü Nataşaları götürdü,
yakalandı. Götürmek değil, yakalanmak zoruna gidiyormuş… Kaymakamın odacısı da varmış orjide… Pencereden kaçmışl..
ucuu KUŞLAR ucuN KunuııııvA noüıiuı
Sosyal demokratların kurultayı
geldi, kapıya dayandı.
Adayların büyük bö- 5
lümü özveriye hazır, Erdal Inönü ıkınıp sıkınıyor.
“Gitmek mi zor, kalmak
mı zor?” hikâyesi… Rüzgârlar yön, dengeler isti
Kusasım geliyor. Yir
yatağı paylaşmış bir
_ karı-kocanın birbirleri
hakkında böyle konuşmaya hakları yok… Yeni
evli bir çift hakkında,
geçmişe, bugüne ve gele
kamet değiştirebilir… İ ceğe dönük böylesi lâf etAma, asıl dikkatimi u” ‘ meye kimsenin hakkı
çeken şey, Ergun Göknel v yok…
olayının ısrarla, inatla “cinsel Ama, yadırgarnıyorum…
boyut” kazanması… CHP’nin, SHP’nin tarihinde
Daha doğrusu, kazandırılması… seksüellik hep vardır.
Her ne hikmetse, belden aşağıya inmeye, vurmaya çok düşkün
bir parti bunlar… Ergun-NurdanFeray üçgeni midemi bulandırdı.
Yükselen birini çıtır çıtır yemek
için “seksualite” hep kullanıldı.
Ecevit familyası, Hasan Fehmi Güneş`i öyle yedi.
,ı , Hürriyet’in orta sayfasında “elektrikli sandalye” ‘
” diye bir yer var. O günün en densizi, duymazı, aymazı, dangıl-dungulu kimse, o oturur, kendisine melekeleıinin yerine gelmesi için cereyan verilir.
Ustad Avni Anıl dayanamamış, kısacık,
sıcacık bir mektup yazmış…
“Elektrikli sandalye yeterli değil ar`. y tık… Böylesi doymazlann çoğaldığı
lerde, oraya, bir adet de “toplu imha
~’ makinesi” gerekli… _Ne dersiniz?”
Ne diyelim? Fikir iyi… Giren, oturan düşünsün…
IISTEIIPO
ı
(Erken Emcklıliğe Hızla Hazırlanan Büyükelçi)
Çankaya Köşkü’nün başsözcüsüyken sesi gür çıkardı. Ozal rahmetlik olduktan sonra, sıfatına
uygun bir yer arandı, bulundu.
Bem Büyükelçiliği… “Emir başım üstüne!” dedi, gitti,
itimatnamesini sundu. Derken, olaylar oldu.
Otomatik silahlı fotoğrafları çıktı gazetelerde… PKK
militanları büyükelçilik binamıza saldırıp Isviçre polisi
“nanemolla” çıkınca, elçilik binasını silahla korumak
ona düşmüştü.
Sonuna kadar, sapına kadar yanında olduk.
Ama, persona non grata oldu. Biz de misilleme yaptık, aynı muameleyi İsviçre’nin Ankara büyükelçisine
çektik. Diplomaside olur böyle vakalar…
Türkiye’ye döndükten sonra T0peri`nin etrafında dedikodular, üstünde baykuşlar dolaşmaya-başladı. “Nereye vereceğiz şimdi?” sorusu soruldu.
Seul düşünüldü, Toperi “kesmez” dedi. “Ottowa veya
Pekin olabilir” dedi, hariciye de bunlara sıcak bakmadı.
Derken, Toperi’den “pat” diye bir lâf…
. “_Bern`de piç gibi bıraktılar beni… Mesut Yılmaz, Erdal Inönü, Celal Talabani ve Mesut Barzani dışında
kimse aramadı. Rahmetli Ozal hayatta olsaydı, özel
uçağina atlayıp Bern’e gelir, kahvemi içip gövde gösterisi yapardı…”
Toperi hesap adamıdır. Çok konuşur görünüp dengeleri harika gözetir. Erken seçim olursa, SHP-ANAP-DEP
koalisyonu mu var gündemde?
l .
“Gerçekler her zaman iki taraflıdır. Birinin
söylediğine öbürünün inanması gerekir…”
(Henry David Thoreau, 1853)
.~;–‘_ — v** : .”J’,'”‘_` rw-“u rctrngx- ~>.
_._ .
Hazrdnun mücavir alanlanndan birinde pusuya yatmış bizim kekolar… Mezraada beklemişler, gelen giden
yok… Düze inrnişler, çalılık arkasını sotalamışlar, yine
gelen giden yok… Tepeye tırmanmışlar, boğazları kurumuş…
Kayanın başına gelmişler… On metre aşağıda şırıl şırıl, el donduran sular akıyor. “Inek mi babo?” diye sormuşlar… Inmeye karar vermişler…
Ama, hepsi “gerilla” ya, “öncü kuvvet” lazım…
Kayalıkların içinden fışkıran ağaçlara tutunarak inmeye karar vermişler… “Kayanın başında birimiz şu
ağaçtan tutalun, öbürleri birbirlerinin ayaklarından tutunsun, sarkmsın… Dizili dizili hepimiz suya ineriz, inen
tutuna tutuna yukarı çıkar, işimizi hallederiz…”
En üst baştaki Reşdnun eli ağrımış, acımış…
“Elim gidiy babo!” demiş, “Avuçlarıma tüküresim,
sağlam tutunasım…”
Güneydoğudan gelen “telefat raporu”nu daha iyi yorumluyorum… Kerâmet kendilerinde… Yoksa, olağanüstü seyfiyede değil…
i
f TEST ç
__ ıüııxiııısııı: BASIN (matlıuat) sANsünti_ __
TURKIYEDE BASIN rııasmak” ıııııı SANSURII
ıııııoııoı0000ııooooııııooııoıoııooııııoııooııııooıooıoıoııııooooııoı
Gazetecileri kimse seı ıııez… K ulağı deliktir, konuşanı dinler,
duyduğunu yazar. Arkasından eblehin biri çıkar. “Ben öyle
deınemiştitıı. sizin mulıabiııniz kıçından anladı.’ ” diye o gazeteciyipatrona ganunazlaı:
Bunu engelleyeıııezsinız… Gazeteciler geveze politikacılardan
daha aptal olsaydı, “gazete huben” denilen şey çıknıazdı zalen…
Nereye getireceğim i”
Boşboğazlann geıezelikleri ne zaman yazı/sa politikacı/mn
toplanma yeri olan “meclis”leııie kanunlar hazırlanır Durum
nıüsait değilse. kanun kuıyetiııde kaıamanıeler (Kata Kuvvetleri Komutanlığı KKK ile kanştınlmamalı) çıkarır/ir.
Pııtronlarla nıüzeı-‘irpolitikacılar aıasındaki telefon trafiği çok
lıızlandı son günlerde… .Arkasından “sansür kanun/an “gelirse
hiç şaşınnanı… Sansüııin gelişi. hoşgörüsüzlüğün tınnanışındanbellidir…
‘ x
oııoıcııııııııınııovıoıııvııooııııoıııoıoııooııiııoıooooıoııooıoooııoo
SORU l. Ibrahim Müteferrika Matbaası, yarı-resmi matbaaydı. Devlet icazetiyle kitap, yazı başardı. Tanzimat’tan sonra kitap basımı
hızlandı, ama, arkasından “sansür” geldi. Fazıl
Enderûninin “Defter-i Aşk” isimli eseri toplatıldı. Hangi sebeple?
a. Siyasi
c. Müstehcen
b. M uzır
d. Hepsi
SORU 2. Alpay Kabacalı’nın
“Basın Sansürü” kitabını tekrar
okuyorum… Bilgiler de ondan zaten… “Basmahane Nizamnamesi”
(1857) adıyla çıkan kitaba göre,
basılacak kitapların izni kimden
c. İhtilas
e. Hepsi
b. İşçi sınıfı hareketi
d. Rüşvet
SORU 6. “Abdülhamit döneminde basının.
tarihi, sansürün tarihidir!” Kim dedi?
a. Hüseyin Cahit Yalçın
b. Maliyeci Cavit
c. Mehmet Şevket Efendi
d. Ahmet Ihsan
SORU 7. Yukarıdaki (soru 6)
sözlerin sahibi, elli yıl sonra,
mevcut Demokrat Parti hükümetine hakaret ettiği gerekçesiyle,
hapse girdi. O zaman kaç yaşın
çıkardı? daydı?
a. Hariciye nezareti a. 67 b. 73
b. Dahiliye nezareti c. 75 d. 82
c. Maarif nezareti
d. Hepsi SORU 8. Tıp mektebi öğrenci
SORU 3. Gazetecilik yayıldıkça sansür de yaygınlaştı. Ama,
sansür. ne hikmetse, yerli gazetelere uygulandı. Türkiye’de (1863) 27 yabancı
kaynaklı gazeteye hiçbir denetim getirilınezken. kaç türkçe (osmanlı) gazete vardı?
a. 1 b. 2
c. 3 d. 7
SORU 4. Hadika etkili gazetelerden biriydi.
27 Ocak 1873’de birkaç aydan beri maaşlarını
alamayan işçilerin sızlayışlarını yazdı, iki ay
süreyle kapatıldı. Gerekçesi neydi?
a. Zrihinleıi bulandırmak
b. Işçiyi isyana teşvik etmek
c. Kalan yazmak
d. Zamanında bayilere gidememek
SORU 5. Kitap toplatılmasına ilk karşı çıkanlardan biri, Evrak-ı Perişan kitabının yasak1anmasına_sinirlenen Namık Kemal’di. 7
Şubat 1873’de İbret gazetesinde yazı yazdı. Yazının konusu neydi?
a. Yolsuzluk
lerinden Mehmet Arif, Elhan-ı
Şebab (Gençlik Ezgileri) isimli kitabını bastırmak istemişti. Kitap
basımı izin gerektiriyordu 1893
yılında… Basılmasına izin verilmedi. Niye?
a. Uzun olduğu için
b. Islâm adâbına uygun olmadığı için
c. Padişah beğenmediği için
d. Harem dairesinde müsveddeleri kaybolduğu için
SORU 9. Osmanlı devleti 29 Ekim 1914’de
birinci dünya savaşına girdi, askerimsi idare
hemen sansür getirdi. Nelerin yazılması yasaklandı?
a. Tren kazaları
b. Vapur kazaları
c. Şehir _yangınları
d. Hepsi
SORU 10. Nasıl sansür ama?
a. Iyi b. Kötü
c. Fena değil d. Size ne?
CEVAPLAR
1) d, 2) d, 3) b, 4) a, 5) e, 6) a, 7) d, 8)b, 9) d, 10) d.
KURTHAN FİŞEK
FISILTI
VAHİT ERDEMİN
Sİ`I’EMI.İ MEKTUBU
“Büyükelçi” sıfatıyla Savunma Sanayii Müsteşarlığı yapan
Vahit Erdem’in görevden alınması değil, görevden almış şekli zoruma gitmişti. Hürriyette yazdım bunu… Sonra, F-l6’ların_alınışındaki “şaibeli vaziyetler”
deme geldi. Onu da TEMPOda
yazdım.
Yorum yapmaya niyetim
yok… Erdem’in sitem mektubunu
aynen veriyorum…
F-16 Off-Set anlaşması ve Almanya’dan savaş gemileri alımı
o
projeleri ile benim ve yönettiğim ı
müsteşarlığın uzaktan veya yakından hiç ilgisi ve bilgisi olmamıştır. Dolayısı ile, yazımzın adresi ben değilim… Bu projeler
başka kurumlarca yürütüldüğü
için fikir de beyan etmek istemem…
Belki biliyorsunuz, toplu konut, kamu ortaklığı gibi yeni finansman ve hizmet kurumlarım
kurup 4 yıl yönettikten sonra, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ‘mn
da kuruculuğımu ve 8 yıla yakın
yöneticiliğini yaptım. Müsteşarlığım sırasında 7 bakan, 3 başbakan ve 3 genelkurmay başkanı ile
çalıştım. Uygulamaya koyduğumuz projelerle ilgili bir çok inceleme yapıldı, her defasında temiz
çıktı. Ulke menfaati dışında hiçbir sapmaya izin verilmedi. Bu
vesile ile şunu da ifade edeyim,
mevcut devlet kurumları yapısının aksine, lokanta, kendi servis
arabaları, müstahdem ordusu gibi çağ dışı hizmet birimleri bulunmayan 200 kişilik teknik kadrosu ile ülkemizde istisna teşkil
edenmodem bir teşkilat kurduk.
Ozel uçakla gezmek, lüks otellerde kalmak, sanşınlardan hoşlanmak gibi konular ise, emin
olun, benden çok uzak şeyler…
Nakşıbendilikle de hiç alâkam
yok… Zaten bunlar kendi içinde
çelişki teşkil eder…
Vahit Erdem
Büyükelçi
Fazla bir şey eklemiyorum…
Ama, Savunma Sanayii Müsteşarlığinın Türkiye’deki savunma
sanayiiyle ilgisiz olduğımu öğrenmek bana ilginç geldi. Siz ne dersiniz?
HSTENPO