Türkiye Artık Ankara Değilmiş! Zaten değildi, İstanbul Hiç Olmadı
ıünxiveAnıııg ANKARA nşîaiımisâ
ZATEN DEGILDI. ısıANBuL ıııc uLıvıAnı
er türlü mahalli-milli baskıya
otuz _uldır direnen bir Siirt gaze
tesi var. Mücadele… Adına aldan
mayın, “etnik” değil, “namus”
mücadelesi yapıyor.
Fırat-Dicle hattının batısında doğanlarla alcşam-sabah alay ediyor, orada doğmuş olmaşı iıntiyaz” zannedenleri maytaba alıyor. Başta da, “devlet
büyükleri” tabir edilenleri…
12 Nisan tarihli Mücadelenin başlığını vereyim önce…
“BABAŞI üzdulerî”
Noolmuş? Haberi okuyoruz…
“Perşembe günü şehrimize gelen
Başbakan «Süleyman Demirel, yardımcısı Erdal Inönu, Genelkurmay Başkanı Org. Doğan
Güreş, devlet bakanları Ekrem Ceyhun, Mehmet _Kahraman, içişleri bakanı Ismet
Sezgin, köşişleri bakanı
Necmettin Cevheri. Bölge
Valisi Unal Erkan. Siirt Milletvekili Erdal Koyuncu ve
Türk basınının önemli köşe
yazarı ve muhabirleri Siirt’te önemli bir yaşadılar…”
Günün önemi. özelliği
ne?
Manşetin hemen altında
küçük bir başlık daha var.
Günün anlam ve önemini,
mânâ ve ehemmiyetirıi özetleyen…
“Kırat Alanda Pisledi!”
Devamını merak etmeyen nâmerttirî
“Babanın Siirte gelmesi
münasebetiyle, DYP’liler,
koca şehirde tek bir kırat
bulup, güzelce süslemişlerdi.
Koçlar gibi gezdirildi, duruldu. Konuşma alanında da
Misak-ı Millî hudutları dahilidir.
Kazmalığıyla, kırrosuyla, baltalığıyla, mecburiyetiyle, biz biziz…
_ _ o o o
Istanbul’da doğup büyümüş 300-400
aile var.
“Asimile” oldukları için o kadar kalmışlar…
Hepsi hayatlarından memnun… Ne
‘o?
İstanbullu’yuk! T.S.E. damgalı…
Tunceli-Trabzon, Sivas-Samsun, Erzincan-Elaziz… Işığı gören gelmiş…
Ya orada büyüyenler…
Zannedersin, sütten çıkmış akka
Şanlıurfa’da…
_ Müziğin nerede bittiğini. bllêcgg. ş
Istanbul’da, Ankara’da, Izmir d.: ka:
izleyenlerden daha iyi biliyor. ızîı. ”
o o o ,
Benden daha anlaşılanlara her vman saygım vardır. i
Siirt Mücadelenin otuz yıllık am_
Cumhur Kılıççıoğlu’na daha çok şa-_it
var. Türkiye’yi bana öğrettiği içinj
o o c ‘
“Terminulde İngilizce;
lorke ve SABO lETP:
Eskiden şehrimizdek: ::_.’.
büs ve kamyonların harşnj
yerlerine “durak” denird: ı
irt’.in en meşhur durağ: ;,
“Kurtalan durağıýdı. 50.213*
ları buraların avi: “_’az.-.:
ne”ye dönüştü. ‘;;İl ‘Yazsj
nesi, Koç, Petrol gibi. Ş::.
ise terminalimiz var. Am; :kiden durak ve yazıhaneİ–j
yaşanan toplumsal içte:
ler şimdi terminallerde j- İ
Hatta buraların bir buluş,
ve eski dostları görme özc. :de azalmış. Çünkü Siin :*
küçük illerin yözışıicilt.’ -İ
kamu görevlilerinin çoğu IS
arabalı olduğundan. gi.
verdikleri süre boyunca tr*
de buralara bir kez olsur. 1
ramamışlardır. _
Görselerdi, buralan tı ‘İ
sine bakımsız, pencereltv’
ve pasaklı olmedi EFT-î”
Siirt Valisi 01.. Bvlâî:
Başkanı olsun, t? SW*
ya da uğrarsa ‘eı’e<'_vl<“"__"_
emirle Siirt'i bu pislik G."
dan kurtarırlardı. W"
boy gösterdi. Yol ortasına
pisledikten sonra konuşma kürsüsünün
karşısına getirildi. Zavallı hayvan,
DYP'1ilerin protestosu karsisinda, doğru-dürüst bir çişini bile yapamadı..."
o o o
Türkiye Türkiyedir.
Bazı görüşlere göre "Türkistan" olmayabilir, ama, "müebbed ülke" olduğu
tartışılabilir.
Tartışmayalım...
limAma, bulmak için Turan'a gitmeye
'Iiürkiye Türkiyedir.
muro ı 12
Zerafet onlarda, kültür onlarda, fes
' tival, sanat onlarda...
Zızzztttt Tokayyiii!
o o o
Eşim devlet balerinidir. Kırk senedir
dans eder. _
Ayıptır söylemesi, Istanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, resitallere, konserlere
(hatta provalara) götürür.
Müziğin nerede bittiğini anlamayan
bir sürü insana el-ayak uydurdum,
ş müstıehzi ifadelerle karşılaştım.
Aylin Livaneliniıı bîr-İş
Lorkesine ayak uyduran termıııı
sarlarını alkışlarlardı. _ b.,
Zira, yeni bir Ankara _`0lL`11lil:=-°;`g
daima tercih ettiğim otohw '^`”v:',›..
terminal hoparlöründen _ “ - -›*`l“"".',_p.i
ketli nağmeler beni bir ;ızıdıl ~'
TETE"li günlere götürdü. g ”mg
SABO TETE, Siirt mahalh de,
rinin tek kadın sanatçıSLVd'
okuduğu tekerlemelerle dan?” "
övgülerle yüceltirdi. g_
Örneğin damadı elektriğe ý
Ankara, İstanbul, İzmir'de değil... ve kayınpederinin evini ûfdm"
!eîirterek BELİTEYE
ldardı:
'- Murat şuşe ettirik, izeyyen bel; ehıtehu.." (Murat ampul gibi kayınpede-hin evini aydınlatıyor). Gelin için de
&ne dıtsallı datayyuf mihmehe, Darul
'fdeye kille me kaffav kemehe". Yani
'Ayşe namaz kılacak ibriğini dolduraraı; bütün şehri dolaştılar benzerini
iuhnıadılar." Gelin ve damat tarafi koıhalinde bunu nakarat halinde tekrarHadi.
(H0ron)a renk
Bulesfnde"
_ Siirt Otobüs terminalinde
Ingilizce Lorkeyle uğurlandıktan sonra Ankara'da "Romeo
ve Juliet" Balesini izlemek
kısmet oldu. ›
Çoğu kez il dışındayken
geceleri değerlendirir, bir si'Â nema, tiyatro veya opera gös;ş terisine giderken mutlaka
, dostlarımla birlikte olmak is terim.
Çok eskiden Madame Butterfly operasını izlemiştim
ama bu sefer değişik türdeki
ilk kez izleyeceğim baleye 4
bilet aldım. Aziz dostum ve
değerli eşi gelemeyince, gösteriye 3 genç mimarla gitmeye
karar verdim.' Böylece bir." taşla iki kuş vurmuş olacaklardı.
Onlar da belki de ilk kez bir
bale seyredecek ve Ankara
Opera binasının mimari yapısını tartışacaklardı.
Değerli yazar Aydın Baysanân deyimiyle "Müzik-Tiyatro Opera ve Bale sanatçılarına, hayranlık duygularına gömülmüş biçimde" imrendiğim için senede bir de olsa kulaklarımın pasını silecek ve gözlerimin fer'ini güçlendirecektim.
Gönül isterdi ki sanat, tüm insanlara
aynı dille zevk ve huzur verebilsin. Yazı
sanatı bunu, tek bir dilde binlerce onbinlerce sözlükle, çeşitli diller göz
İ
" hr
önüne alınırsa milyonlarca
sözcükle yapmaya çalışıyor.
Oysa müzik ve bale, bütün insanlara tek bir dille hitap edebiliyor.
Işte ben de S. Prokofıevin
3 perdelik Danslı Trajedisi
Romeo ve Juliet Balesi'ni bu
evrensel dil sayesinde zevkle
izledim ve hatta taşralı bir gazeteci gözüyle eleştirdim bile.
Orneğin Rahip Lawrence'in
davranışları bana bir fırın hamurkârını hatırlattı. Şef Bujor-Hornidin kıyafeti ise bit
. . pazarından alınma, buruşuk
ve tozluydu.
Genelde baleyi beğendim.
ı. Ama gençler pek estetik bulmadılar. Romeo rolündeki
' . Serhat Elat elbette bir Yuri“- yev olamazdı. Fakat dağarcığında gördüğü başka bir bale
izlencesi olmayanların mukayese olanağı olmayacağı da
yadsınamaz.
KURTRHAN FİŞEK
"Romeo ve Juliet `“ i.
”
sanat açlığımızı gidermek için,
lLKSAN (Neyi. niye; kimin sırtından yaptıkları henüz
anlaşılamadığı için) ............................................................... ..0
SÜLEYMAN DEMİREL (iLKsANı. sandık değil teşvike
muhtaç 'sanayi' zannettigi içirı) ............... .. 0
ALPASLAN BEŞİKÇİOĞLU (Dünürünün can dostu mama
halâ başbakan zannedip İngiltere'ye gittiği için) .................. ..0
CAVİT ÇAĞLAR (Neyi kutlamak için kurulduğu belli olmayan
içki sofrasına sadece üç değişik marka viski çıkarlabildiği
' n
için)
CAVİT ÇAĞLAR (Hanendelerin başlarından aşağıya dökmek
üzere sadece bir kova gül yaprağı denkleştirebildiği için) ...li
.ÖMER BARUTÇU (Cavit Çağlarün ne yapmaya çalıştığına
hâlâ ”aklı basmayıp viski içmekle yetindiği için) .............. ..0
HÜLYA AVŞAR (Tek tokatla hürriyetine kavuşan sayılı
demokratlarımızdan olduğu için) .......................................... ..5
İPEK PINAR (Matildin menkûlden edinilen gayrimenkul
servetine genc yaşla özenip yaklaştığı için) ......................... ..0
Kültür Bakanlığı'mn yayınladığı Ay- i
lık Sanat Gazetesi "LİR"de sayın Baysan bakın ne diyordu o gece:
"Müzik ve bale, hem görsel sanatların insan ruhuna giriş kapılarını kullanıyor, hem de kendi gizli kapılarını sanki... Ses ve hareket ile, insan zihinsel
dünyasına giriş sihrini, başka hangi sanat başarabiliyor. Bu kapılara: `Açıl ey
Susam!' diyebilen başkası var mı?"
"Her dinleyicinin zihin ve duygu dünyasında, yalnız kendisine ait bir yorum
yaratabilmek, ne hayranlık verici bir sanat türü. Tüm sanatseverleri, ister az olsun ister çok, kendi yaratıcılıklarına katabiliyorlar."
Evet aziz okuyucular, siz de bu engin
hazlara katılmak istiyorsanız ilk fırsatta
hemen bir opera ve baleyi izleyiniz.
_ o o o
Iş bu yazıyı tam olarak nasıl bağlayabileceğime henüz karar verebilnıiş değilim...
Ne siz beni uğraştırın, ne ben sizi...
Ama, söyleyeceğim tek bir şey var.
Türkiye'nin bütünleşmesi "üç kuruşluk yatırım" değildir.
Yatırım yapılıp memleket kalkınsaydı, babanın 28 senedir yatırdıklarıyla
kalkardık...
Güzeli seversen güzel olursun...
Güzeli az güzelle tamştınrsan herkes
birbirine alışır, güzelleşir...
Kültürü, sevgiyi, sanat inceliğini haritada ararsan, Kristof Kolomb dangalağ_ı gibi, batıya gidip doğuyu keşfedersin...
Ustelik, Amerika'yı değil, kıçının dibindeki adaları bulursun...
Bağlayamıyorum yazıyı...
Kak sağrısına, rahvan gitsin!
I 13 ?EPO
_n46
ı duman olan yerde...
OLMADI SAYI g, l
MESUT YILMAZ g, î
(Sabık Başbakan)
Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık dosyalarını anh'
hiç bir İtirazım yok... "Ağız yapmıyorum", içten›
yorum, ellerine sağlık! Türkiye'nin en önemli ıabği
nu yıkmaya başladın... "Söyleme sabıkamı. Sin-lt.'
sabıkanı" şeklinde özetlenebilecek "devr- . .gmfj
ratmama" zımnî anlaşması artık tarih old. . .trı":;.
Kirli çamaşırlar herkesin gözü önünde yllianllwır_ 1
Bilgileri nasıl edindiğin de umurumda dégıh { '
den her iktidarın geride bıraktığı üst, orta re ah
rokratlar vardır, bazen utana sıkıla, bazen el alıı H
çuval dolusu bilgi, belge sızdınrlar...
Ama, uslûbunu sevdiğimi maalesef söylevenp;
i ` ı:
Ziraat Bankası genel müdürü Coşkız** 'Plug, *`
yaptığın telefon konuşması neyin nesi öyî. ` `
MY - Kardeşim, sen ne yaptığını bili; :nm-ğ:
Sonunda okkanın altına gidersin... L
CU - Bu konuda başbakanlık yüksek deneılez.'
kurulunun raporu var. Hiçbir usulsüzlük, hukuka ;ı
kırı herhangi bir şey yok... ' ı
M_Y - Onu bunu bilmem... Başının ağrımasını m?
miyorsan, senin yerinde olsam, hemen istifa ede-ğ
dim... ~
CU - Altı yıllık kariyerimi bir anda yo'- . zman.
MY - Sen git, onu siyasî patronlarına eıııaı... '
Telefon konuşması özetle bu... Tehdit, baskı.
taj... Ne olacak? Ulusoy korkup istifa edecek. en&
günkü gazetelere malzeme... "Ulusoy yolsuzlukla:
dayanamadı, istifa etti!"
Aslında bunda da "hayır" var. ANAP'ın sekiz _n
nasıl çalıştığı çıkıyor ortaya...
.'12
"Cehenneme mi gitsem, dipsiz kuyuya mı atlasam*
Karar veremiyorum... Çürük elma çuvalında bir !dll
sağlam elmayı bulmak için eşelensem, ömür tükenı-;ı
Özel timlerin, tankların, zırhlı taşıyıcılann i'
gümbür-gümbür geçişinde Reşdnun evi sallanl" l
laplann, gardropların menteşeleıi yerinden 0)?" l
"Bıkmışemdir begim..." demiş karısı, "Tüm ş
tiresin bunlari..." , ~
Kırk yıllık dostu, marangoz ustası Bmw”
dermiş eve... "
Baran gelmiş, bakınmış, yoklamiş. ben “Ü
içine giriyrem, bakasin, asayiş geliyrken haha '
resin, hangi vidalar sökülür, hangi meni?
rinden oynar, ben bakiirem..." _ .
Baran dolapta, Reşo eve erken gelmiş" '
yeleği çıkarmış, asmak için dolabı açımşw ` '
da Baran... _ _ .
"Helesen babo!" demiş Baran, "Belkı m
sen, ama, özel timleri bekliyrem..." '
;K ıssı
_rAKiıı ısıjıtıııiıtııssişnıcıııîııunııu
SIYASILERIN ELEKTRONIK cAzaınLıuıNAı
i " Zengerin isnıini duydunuz mu? Gazetelerin "marjiğ gfßlßfllll oku ,vorsanız eueleskıden tanırdınız. Ellili
sahneye çıktı, "A facanlar" adını alıp arkadaşlarınwjyıe şaklabanlık yaptı. Yıne tanırsınız... lki delîa ev' boşandı. Aynı hanımla... Ayten Zengerle... "Tek, ilk
. , _ ve son aşkım" diyor onun için...
A* üzere/erin birinci sayfa/anna bakmak merakınız ıarsa.
.' ` kere. bin kere lanırsınız... Sesi kısık bilcümle siyasi
s 'katın sesini miting meydanlarında yükselten kişidir
kendisi... Kedi yel/ne benzer sesi olanları. elektronik cihazlanyla, arslanlar gibi kûkretir. Hatıralarını yazdı. Karanlil olacağını zannedip sararan, solan seni Bülent var. İ
Yıkılmaz satveliyle sokaklara doluşan var. Horoz suyuna i
pilav yapanlar. peteğe dolaşan anlar var. çırpma Karadenizler. kır atma binip rahıan gidenler var.
l yisi mi. ben sonna ya başlayayım... Gerisini (ve tefemıatını) merak eden varsa. Erkal 'ın "Siyaset Caıııbazhanesinin
C azgın " kitabını alsın, okusun... ' l
s0RU 1. Yıl 1958... Siyasî polisten ilk dayağı
zgnger... Pavyonda parodi yapıyordu, Hüsey-.cahit Yalçın'ın 81 yaşındayken tutuklanma
ghicvetti, karakola gitti, vücûduuıslak havlu sarıldıktan sonra
whndı. Fonda ne müzik çalıyorh?
ı_ Bakın] yar çeşmi siyah feryâdal
L Yetiş ey gamze yetiş imdada!
e. Sizde insaf yok mu?
d. Llçü birden
SORU 2. 1972 CHP kurultayıyl İsmet Paşa konuştukça konuşup. Sabahtan beri dinleyen Mevhi&lıanım sıkıştı, kalktı, salondan
alıyor. Ismet Paşa tam 0 an ne diJudo?
ı. Sizi ben bile kurtaramam
i h Türkiye'nin en büyük üç meselesi ..... .. "
ik& Tarılı penceresinden sizi seyrediyorum
İrbıp olmuyor mu?
“Sil çevirdi?
Rtırdim
8-57" lerde, üç şekilde
8' ş
"Waîyla
_ tbana ferahlık verdi
lardı.
“Midi
G I III
erkal _zeneer
_ _gelmişti "Muhammed Ali" ismiyle Nec. . Erbakan'ın özel misafiri olarak... Herkes
_ Arapça bildiği için, Muhammed Ali'ye In lßmüman arandı, bulundu. "Kelebek gibi
&n gibi sokarım!" lâfını mütercim Türk
îğmRU 3. 1974 yılında Cassius Clay Türki
İle Amerika'daki din kardeşlerimizden
uûfıızleri görmek için buraya geldim
alemınin lideri Sayın Erbakan 'ın dâme, Islâm 'ın kalesi, evliyalar, enbiyalar
ı ıfeler atağı Istanbul'a geldim
. ' U_4- 1978 yılında Doğu Anadolu'nun bir
-'î'-'~ ' Zenger... Tek başına değil, Necv beraber... Hava sıcak, herkes
. . azlyette... Hoca'ya üç parmak vişne
n. ı parmak votka verilmiş... Ne demiş?
"33 maylıoş, dağ vişnesi mi?
" " Z da sıkıntılı anlarında boyle şer
SORU 5. 1987 referandumuydu. Özal'ın 'ayıbı,
babanın dönüşü... Delidanalar gibi dolaşan .babaya, güzeller güzeli_ genç bir gazeteci kızımız işvey
le, eilveyle yanaştı, sordu: "Efendim, yasaklar kalkarsa adaylığınızı
koyacak mısınız?" Baba ne dedi?
a. Galktı da gomadık mı?
b. Çâresine bakarız!
c. Yollar yürümekle aşınmazl
d. Hangi gazeteden geliyon gızım?
SORU G. Edebiyattan nasipsiz
her zümre şiir yazdığını zanneder.
"Baba dedik bağrımıza bastık /
Yorgan alalım derken gitti yastık/
Sağında Bursalı solunda fıstık /
Bizi çoktan unuttu Süleyman" di
zelerini kime borçluyuz?
a. Ahmet Kenan Evren
b. Cemal Tural
c. Memduh Tağınaç
d. Erkal Zenger
SORU 7. Sporla siyaset iç içedir. Kırkpınar'da omuzlara alındı, eline tutuşturulan mikrofona konuştu. "Bundan sonra sâdece futbola
değil, güreşe de önem vereceğiz ..... .. Lan ağzına
sıçtığım! Kim o parmak atan?" Kim dedi?
a. Ismet Sezgin
c. Erdal Inönü
b. Hasbi Menteşoğlu
d. Melımet Ali Yılmaz
SORU 8. Son öykü, Sakıpağa`nın... 1991 yılının Mart ayında Rusya'ya gidilmişti. "Uzun boylu, topuksuz ayakkabıyla 1.75`lik bir kız geldi
yanımıza..." diye yazıyor Zenger, "Hemen Sakıpağa'ya yanaştı. Tanıtım rehberinde 13 büyük,
83 küçük fabrikası olduğu yazılı. Tanıttım, kendilerince anlaştılar, konuştular..." Peki, 0 cam
gibi, sülün gibi kız gittikten sonra, Sakıpağa arkasından ne dedi?
a. At gibi gazı lan.'
b. You are very nice lady.'
c. Bana ne dedı' bu?
d. Hepsi `
CEVAPLAR
1) d, 2) b, 3) d, 4) d, 5) a, 6) d, 7) b, 8) d,
KURTHAN FİŞEK
- BİR İsira BİR İŞLEM
. (On yıllık Nostaljik-Jeopolitik
Anagram Analiziniz)
PRESIDENT GEORGE BUSH
BIG SPENDER GOT US HERE!
(Bizi Bu Hâle Büyük Hovarda
Getirdi) ` ,
GEORGE W.H. BUSH
HE BUGGERS WHO?
(Kim Kimi Guguşluyor?)
şonis Y_ELTSİN
IS BERLIN'S TOY
(Bar/inin oyuncağı)
SAUDl_
U.S. AID
(Amerikan Yardımı)
BİLL CLİNTON
SAKSAFONCU
( "Kendisi " Joker Zaten)
BENİTO_ MUSSOLİNİ
BENISSIMO CULO
(Çok Çok Iyi Popo) ("C" Joker)
AD_OLF HİTLER
HEIL SOLDAT!
(“S"Joker)
CELAL TALABANİ
ALI, CENABET LALA
("E" Joker)
PERESTROIKA
OR l KEEP TSAR
(Kızdırma, Çar'ı Muhafaza
Ederim)
SALMAN RUŞHDlE
READ, SHUN ISLAM
(Okuyan İslâm'ı Reddeder)
MESUT_ BARZANİ
ZEBANI SURAT
(Özel Turizm İlâvesi)
AHMET KENAN EVREN
EN RAHVAN NET EKIM
( "l " Joker)
AHMET KENAN EVREN
YAA! KERHEN "EVET" ANAM!
( "ANA YASA " Joker)
AHMET KENAN EVREN
ANNE! ANNE! MEHTER...
("N " Joker)
AHMET KENAN EVREN
TAM VEREN HANENDE
("D" Joker)
AHMET KENAN EVREN
...VE EMRET HANEDAN!
( "D" Joker)
AHMET KENAN EVREN
NE KAN, NE MERHAMET
(" ”Joker)
AHMET KENAN EVREN
TERANE "...." HAKEM!
(Tırnak ve Noktalar Joker)
IISTEMPO