nönü’nün Kafasında 40 Tilki Baba’nın Kafasında Tek Tilki
.g .Lfığî
.ı.’..ı.ıu – 1 Ep-“J 9.!’ _T’..I`_ı’.’.”ı”‘5′-”=”l~~
YORUM _
İnönü’nün KAFASINDA 40 T_İLK_İ
BABA’NIN KAFASINDA ıısır TILKI
Bilen bilir. Ulu Hakan
Abdülhamit Hanla müşterek özelliğinıiz. “polisiye
roman” tutkusudur. Rahmetlinin 6 biıı ciltlik koleksiyonu vardı, benimkisi T bini çoktan geçti.
Yine bilen bilir, “polisiye roman hastası” tabir
edilen kişi. okuduklarıııın
etkisiyle. azıcık “şizofren”
olur. Gerçi öküzün altında buzaği arayacak kadar
ahmak olmaz. ama. buluttan kaptığı nemi sel
tuyor. sağ-sol çatışmaları kızışıyor. _yetmiş
cent`e Usent” okunur›
muhtaş kalııııyordu.
Kabinedeki bitmek bilnıeyen başnğrıları da
cabasrn
Başağrılarıtıı kesmek için. aspirin almak yeıine. erkerı seçime gidildi. Şapkadaıı
meclis salt çoğunluğununaz eksiğiyle (214)
Ecevit çıktı.
BEMECEyi unu
zanneder.
Şimdi, “Enflasyon, para şoku, kabine,
PKK. HEP, CHP, SHP, DSP gibi onca dert
dururken, polisiye roman zevzekliği nereden
çıktı?” diye ay’aklanmayin… Umûmtitı kültürümün tamamını oradan edinmesem bile,
oku, dön, bir daha oku, polisiye romanlardan epey bilgi kaptım. Mesela, ne zaman kafam karışsa, günlük hayatın akışından ne
zaman midem bulansa, ne zaman çıkış yolu
arayışına girsem, polisiye roman türünün
kurucusu babalarından Arthur Conan Doy1e’un ölümsüz kahramanı Sherlock Holmesa
söylettiği lafa gider aklım…
“En karışık meselenin bile çok basit çözümü vardır. En olmazlan ayiklarsan. geriye bir tek olur kalır…”
ooo
Malum, siyasi hayatımız epey karıştı şu
sıralar… Herkes “Noolacak şimdi?” diye soruyor. Olmazların en olmazından başlayalım…
Birinci MC (bence BEMECE) benzeri bir
hilkat garibesi olmaz!
Hafızaları tazeleyelim, 1973 seçimlerinin
sonrasında CHP-MSP koalisyonu kurulmuştu. Siyasi-sosyolojik tahlillerinin tutarlılıği.
siyasi zamanlamasının tutmazlığıyıla ünlü
Deniz Baykal’ın tabiriyle, “sosyolojik değil,
siyasi bir hataydı o koalisyon”… Dağilıp gitti, şapkadan “Acul Sadi” hükümeti çıktı, güvenoyiı alamadı. Iş Demirel’e (o zaman henüz “Baba” değildi) düşmüştü. Fırsatın üstüne balıklama atladı, TOBB’daki odasından bile çıkartamadığı Erbakan’ı, _yavrukurtları, başkurtları, CHP’nin küskünleıini
(Feyzioğlular bir ölür, bin dirilirl yanına aldı, BEMECEŞH’ kotardı.
Ozellikle Baba’nın (o zamanlar Demirel’di) yakın çevresi çok tedirgindi bundan…
“Komünizmi önlemek için” kurulan koalisyonda başbuğun adamları köşe başlannı tu
TEWO ‘(24
. tun. olmaz! Şimdiki potansiyel ortakları evvelden başına çok çorap
ördülerdi. Erken seçimi de geçin bir kalem!
Şapkadan kimin çıkacağı belli olmaz…
4 Gelelim Yeni MCnin (siyasi literatürde
“Ikinci MC”, Ekmekçiye göre YEMECEJ
hal-i pür melâline… O da olmaz… Işler yürümeyince, Demirel’in eski ortaklarından sıtkı
sıyrılınca, Ecevit gibi birisinin partisinden
11 nıilletvekili yürütüp hükümet olmasını
istemez Baba…
Ya azınlık hükümeti? O hiç olmaz] Baba
“Bu işleri ben tek başıma yürütürüm!” deyince, arksından 12 Eylül musibeti geldi.
Hiç. ama, hiç olmaz…
ooo
O olmaz, bu olmaz, peki, ne olur?
Olmazları ayıkladık, kaldık olurlara..
Baba’nın çok yakın çevresinden birine
sordum. Iki dudağının arasından her “BABA” çıkışında gözleri sevgiyle ışıldayan, orgazm olan birine… .
“Babam ‘demokraside çare tükenmez’
derken, ‘meclis varsa, meclisten hükümet çıkar’ demeye getiriyordu. Bence Uçüncü
ZVIC… Aynı eski ortaklarla…”
Uçüncü MC (bence LlZNIECEl olmazî Tarihi tekerrür ettirmek için aynı hatayı üç kere tekrarlayıınca, “baba” değil, “aptal” (benim değil, Konfiçyiısun lafı) derler.
Türkiye’nin en dıgırık (ve çaresiz) haliyie
bile bugünkü DYP-SHP koalisyonuna ihtiyacı var. “Şırnak Hadisesi” sırasında hükümet SHP’siz (ve alttan HEP’sizl olsaydı. babanın şapkasının üstüne gök kube yikılırdı.
Baba bunu bilmiyorsa. ben hiç bilmem…
Peki. nolur)
Hiç istemem, ama, oradan buradan mebus tırtıklayarak, koalisyona, enflasyona,
PKK vaziyetleıine devam galiba…
“iiılaçanız sıkıyorsa, bulun 226`yı, düşürün hükümeti!” meselesi…
l
TURGUT ÖZAL (Allah’ım. herkesi birbirine kalmayı durduk
yerde çok iyi becerdiğı için) ………………………………………………. ..O
HEP (“Tek umudumuz Özal!” demeye getirdiği için)
TÜSİAD (Sıcak savaşı soğuk kırgınlığa döndürmeyı
başardığı için)
ERDAL İNÖNÜ (Berlin’deki Sosyalist Enternasyonarde:
apar-topar dönerken bavullarını kaybettiğı için)
DENIZ BAYKAL (“Kırmizıyı sevmiyorum!” derken
mâIûm-u ilam ettiği için)
ONUR KUMBAqACIBAŞi (Grupta sevıimediğıni amaa/inca
çok şaşırdığı ıçın RLU
ÇEYHUNTOPTANKUMBARACIBAŞICEVHERİMOGULTAY
(0zal’ın kendiierını nıye sevmediklerını anlayamadıkiarı için)
FİKRİ SAGLAR (“Yasaklar olmasa ne güzel kültür
yapardıkl” diye düşündüğü için)
ABDULKADIR ATEŞ (Telefon açıp bana kiiiretmediğı için) 8
ISMAIL KARADENIZ (Meclise girmeyi becerip hanımla
saçına, basına musallat olduğu için) .1
(Haftalık Anagram Anaiiziniz)
DEMİREL: DENİZ TUTARSA BİR YERE GİDEMEYİZ(
DEMEDİM Ml. TUTAR, YİNE YEZlD EVREN GELİR, BASAR(
(“VNM” Joker)
YILMAİA ÖZAL KUŞATMASI
YAHU, ASIL DZ MAKSAT ZAM
(“H” Joker)
FATMA GlRlK
MATHAK, GlRlFT
(“RT” Joker)
DENİZBAYKALİSMAİLCEM
MECLIS zlnoe MI, AYLAK Mi?
(“Mi” Joker)
İSMAİLOCAKÇIOĞLU _ ‘
cocucu MAYASILLI TIHYAK( ı
(“YARGlTAY” Joker) =
YENİ SOL
EYI LOSYON
(“0Y” Joker)
CAVİT ÇAĞLAR
TlcARl AĞAÇ
“i” Joker)
HÜLYA AVŞAR: AŞKTA ŞANSIM YOK!
YUH! YAVŞAK ŞAHLATANI OKŞASAM!
(“A” Joker)
ANTHONY PERKİNS, AİDS
NO THANKS, PAlD SİNNER
HAYIR, TEŞEKKÜR EDERİM, HESABI
ÜDENMIŞ GUNAHKAR
DERYA “SCARLETT” ARBAŞ
SCARLETTW HlZMETÇlSl OLACAKMIŞ
(Yarışmanın Kendisi Joker)
__îî-…uaıııısaıbßill
PROBLEM SADECE SHP’DE Mİ? BİII DE DYPIİLEBİ DİNLEYİN!
Yok CHP desteğini çekecekmiş,
yok ANAP koalisyona girmeye hazırmış… Yok SHP dağılacakmış,
yok ANAPIa çatlak genişliyormuş… Zannedersiniz, babanın
DYPsinde her şey güllük gülistanlık, ortalık sut linıan… Kulağınıza
kar suyu kaçırmanın zamanı geldi.
Durum hiç de öyle değil…
DYP canibinden son fısıltılar…
DYPnin “memnuniyetsiz” (dışıannıış) taifesinden biri vızıldanmış… “Bilmenı. farkında mısınız,
baba eskiden bir yerden geçerken
herkesin elini sıkar. hal-hatırını
sorardı. Eskiden ya önüne, ya yanına bakardı. Şiıııdiyse çevresindekileıi görmezlikten gelmek için kafasını kaldınyor. öyle yürüyor. Ne oldu. niye oldu. anlayamıyoıüm…”
Anlaşılmayacak bir şey yok…
Böyle vızıldanmalar bizim kulağımıza nasıl geliyorsa, babanın da
kulağına gidiyor. Biz söz sahibinin
isnıini saklı tutuyoruz, babanın minik kuşlan isim veriyor.
Her partide “memnuniyetsiz”
olur. Ama, DYP’de eskiden bunlar
daha azdı gibime geliyor. Bir şikayet daha…
“DYP Kahramanmaraş eski
milletvekili Atilla İmamoğlunun
TEK yönetim kurulu üyeliğinden
alınmasını içime
sindiremiyorum.
Hele, TEKle iş yapan bir başka yönetim kurulu üyesi
Hacı Akyol`la aynı
kefeye konmasını,
aynı muameleyi ‘
görmesini hazme- demiyorum. Çok
dürüst, çok namuslu bir arkadaşımızdır İmamoğlu…
Baba eski baba olsa, lmamoğlunu
çağırır, işin aslını faslını soruşturur, haksızlık varsa gönül alır, çaresine bakardı. Ya unutkanlık, ya
vefasızlık, İmamoğlunu ne aradı,
ne sordu…”
OOO
DYP’nin en önemli dahili sıkıntılanndan biri de, kamuoyunda
“yüzsüzler” olarak bilinen vergi
borcu takıcılan…
Daha doğrusu, onların isim listesinin bir türlü açıklanmayışı… Daha
da doğrusu,
ANAP’ın suçluyken “güçlü” rolüne
sıvanması…
lki ayrı şikayet var DYP kulislerinde…”Eskiden
baba daha cesurdu, ama, şimdi, koalisyon dengelerinin bozulmasından ürküyor. Ka
binede revizyona giderse, bizim
parti içi dengeler de değişir. lşada
mı kökenli, DYP’li bakanlar kaç kı’
.ANAP’a…”
şiyse, en azından yarısı devle
borçlu… Yani `yüzsüz’… Susmak]
isimleri saklamakla, kabineyi b
haliyle tutmakla prim yaptırıyo `
İkinci şikayet daha somut, ”
telik de “isinıli”…
“ANAP’ın dağıttığı avantala’
koz yapıp iktidara geldik, şimdi a i
nı kıyakçılıklara biz başladık. Sa.
nayi Kalkınma Bankası, Omer Ba,
rutçu’nun zorlamasıyla METAŞ’
kurtuluş kredisi verdi. Aynı b
batık Halit Narin’i kurtarma ha
zırlıklan içinde… Arkasında Cavi
Çağlar var. Rahmi Koç`u yatı yüzünden eleştiren Çağların kendi
yatı, .Marmaris’te Halit Narin’e ai
Martı Tatil Köyü’nün yat iskelesinde demirli durur. Ne zaman bir yere gidilecekse demir alınır, iş
bitince geri dönülür. Baba bunların.
hepsini bilmiyorsa şaşarım… Görüyor, biliyor, susuyor. Eskiden olsa
neşteri hemencecik vururdu…” _
DYP cenahından fısıltılar şimdilik bu kadarnuHaftaya devam
ederiz…
NİHANSIN QİQEDEN
EY MESH OZAI.
Malezya kralı Azlan Shah`la muhterem
refikası Tuanku Bainun şerefine Dolmabahçe`de verdiği yemekte Turgut Özal’ın
keyfi kaçıktı. Ben de olsam bozulurum… İş
dünyasının gözde isimleri, kordiplomatik
mensupları vs., sözbirliği etmişçesine, masaların neredeyse dörtte üçünü boş bırakmışlardı. h
Tabii, Ozal’ın asabının bozulmasının bir
başka bebebi de, ağız tadıyla şarkı söyleyememesiydi.
“Şarkı nereden çıktı şimdi?” demeyin…
Ankara büromuzun bir faks notu var
önümde… Nasıl kullanacağımı düşünüyordum, “Dolmabahçe resepsiyonu” fırsat yarattı.
“Kalabalık bir heyetle gelen Malezya
kralı .-` ‘lan Shah’ın onuruna, ilk gece, Çankaya ı ›şkü’_nde muhteşem bir protokol yenıeği :di Ozal… Şu meşhur altın tabaklann, alıııı çatal-bıçakların çıkarıldığı yemek
l lerden lıiri… Sofrada yok yoktu. Yemekler
yenip ınusıki faslı başlayınca, masa sakinleri Azlan Shah, Demirel, İnönü, Anayasa
Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden
ve hariciye nazırı Hikmet Çetin’in kulakları dikildi, başları Özal`a döndü. Gözlerini
kısmış, dudaklarını ve parmaklarını oynatıyordu Ozal… Meğer havasına girmiş, neşesini bulmuş, şarkıyı mırıldanıyonnuş…”
Şarkı mı ne? “Nihansın dideden, ey
mest-i nazım…”
_madılar.
KİM DAHA ivi ııunun? BAKAN Mı, MÜSTESAB mı? i
Yok raftingdi, yok trekkinğdi derken, turizm bakanı Abdülkadir Ateşle
müsteşarı Korel Göymen, öteden beri
denizle özdeş olan turizmimize yeni bir
boyut kazandırdılar. Sudan çıkmış balığı dağa tırmandırdılar. Tabii, kıyı turizmcileri fena
bozuldular buna… Magazin
basını da öyle… Ateş’in
üstsüz turistleri yan gözle
dikizlerken çekilmiş bir tek
kare fotoğrafını yakalaya
Neyse, de
ha çok horlarsın, ben daha çok horlarım” atışması… “Akşama öğreniriz…”.
sözleşmesiyle bağlandı ,yatılacak odalara bakılmaya gidildi.
Yarım saat ya geçmişti, ya geçmemişti,Inönü çıkageldi,”Ben Ankara’ya
‘ dönüyorum,
akşama kalmayacağım…”
dedi. Tabii,
ağa öyle deyince, açılmış bavullar kapatıl
di başkente…
Bakanın mı,
Xsir: ~ müsteşarın mı
‘ ‘ – ‘ daha iyi horla- î
dığının anlaşıl
mem 0 değil,
bakanla müsteşarı arasında büyük
çapta bir rekabetin, kimin daha iyi horladığı rekabetinin olduğunu söyleyeçektim, laf dağıldı. Sadede gelelim.
Son trekking sefasının en gözde ismi Erdal Inönü’ydü. Aladağlar Demirkazık dağevinde, Inönü`ye bir, bakanla
müsteşarına bir, toplam iki büyük oda
ayrılmıştı. Gazetecilerle öteki misafirlere de ranzalı koğuşlar… Oda tahsis vaziyetlerini görünce müsteşarına döndü
Ateş… “Horlar mısın?” diye sordu, sorusuna soruyla karşılık buldu: “Sen horlar mısın?”
Yemek boyunca devam etti “sen da
ki trekkinge kaldı.
Inönüdeki bu ani karar değişikliğinin sebebini merak ettim, dağ-bayır yürümekten baygın düşen arkadaşlara
sordum.
“Erdal bey uykusuna çok düşkündür…” dediler, “Horlama tartışmalarından huylanmıştı, odaya gittiğinde
bitişik odayla arasındaki duvara kulağını dayadı. Duvarlar kâğıt gibiydi, bakanla müsteşarın fısıldaşmaları bile
gök gürültüsü gibi duyuluyordu. Horultular yüzünden sabaha kadar uykusuz kalma korkusuyla yatıya kalmaktan vazgeçti…” `
125 TEIPO
dı, dağdan inil- ,
ması bir daha- v