Haydi Beyler! Biraz Spor Yalaım, Maksat Siyaset Olsun!

, aıszıı aıııııışsıs

GITMİŞ
IIEMEKTIR

Eniştesinin başbakan olduktan sonraki bütün dış gezilerine katıldı Ali Şener. Biri
hariç. Amerika gezisi. Davos
dönüşü bir sürü dedikodu, bir
sürü tezvirat yapılınca, hassasiyeti depreşti, kapris yapacağı tuttu, “Sen git, ben kalıyorum!” diye eniştesine kafa tut
_ tu. Eniştesi de, “bir sefere
mahsus”, sesini çıkarmadı.

Haftalar önce kopan kıyamet devam ediyor. Günlük
malzeme fıkdanına düşen,
dört elle satılıyor “Ali Şener”
meselesine… Artık bıkkınlık
geldiği için, ben de tavır koymaya karar verdim.

Efendim, hafızası azıcık
kuvvetli olanlar hatırlar, rahmetli Cevdet Sunay oğlunu
(Dr. Attila), Kenan Evren damadını (Erkan Gürvit), Turgut Özal da hem özel doktorunu (Dr. Cengiz), hem eşinin
terzisini (Müberranım) “asker
bavulu” gibi yanlarında taşırlardı, herkes bunu normal karşılar, gık eden olmazdı. Aynısını Demirel yaptı, zahir çeyrek asır önceki “kuaför olayı”
çağrıştı, herkes bağrıştı.

Neyse, eski defterlerin arasında eşelenmeyelim, devletin
-kasasından para çıkmıyorsa
(ayrıca çıksa ne yazar?), isteyen, istediğim, istediği yere go
türüt. Götürür, çünkü, enişte
de insandır sonunda… Yorgun
bir günün arkasından, ayaklîabılannı fora edip şıpıdık terliklerini giymek, pijamayla
otel odasında dolaşmak, yakın
bildiği biriyle geyik muhabbeti

~ yapmak, “Aaaal Kendini içkiye vurdu!” diyen eleştirici
gözleretakılmadansulu-buzlu
viskisini yudumlamak, televizyonda tutti-frutti izlemek, etrafı’ telaşa vermeden zulasındaki ilaçları almak ister.

Başka konulardaki eleştiri- . _

lerim mahfuz, ama, Demirel’in bu konuda kendisini savunmaya hiç ihtiyacı yok… Elimde (ve evimde) büyüyüp donpaça halimi görmeye alışkın,
üstelik çenesini tutmasım bilen
bir yakınım olsaydı, inanın,her gittiğim yere yanımda taştrdım. Devlet parasıyla sağa
sola gidenler daha mı çok işe
yarıyor sanki?

“muro ıa

duman olan yerde

KURTHAN PİŞE

HAYDİ BEYlElil-BİBAZ SPOR YAPALIM,
.MAKSAT SIYASET OLSUN! ı

Vakti yle bir açık oturuına katılınıştıın. Sporun içinden gelen, ona gönül veren
herkes dertliydi. Ülkenin birinde densizin biri (galiba Arjantin cuntasıydı) güzel/ın
spora siyaset karıştırmış, herkesin zevkinin içine etnıişti. Çoğunluk eğilimine 1. y l

düşmeye bayılırım. Konuştum: “Beyler, kendinizi aldatınayın, spor siyasetin

L

kendisidir. M. Ö. 776 ‘da başlayan olimpiyat/ar bile, şortu, fanilası, pabucu olan Y
herkes dostça yarışsın, eğlensin diye değil, kanlı-bıçaklı vaziyetteki Yunan site
devletleri dört yılda bir 95 gün barış yapsın, nefes alsın diye icat oldu… “,
“Nisbeten siyasetsiz” bir olimpiyat yaşıyoruz Barcelona ‘dam Siyaset spordan elim’

çekti mi? Sanma/n… San/nam, çünkü, devletler arasındaki iletişimde en güçlü l
araçtır spor… Ama açıktan açığa, ama alttan alta, barıştırır, yatışıırır. Peki, bizde.
durum ne? Haaa.’ O ayrı mesele…

SORU 1. ll. Abdülhamit, saltanatı süresince, okul
duvarlarının dışında spor yapılmasına izin vermedi. Niye?’ ._ı ‘

a. Açık havayı sevmediği için

b. Kalabalıklardan korktuğu için

c. Kaybeden takımın taraftarları padişaha küfredebileceği için

d. Hepsi

SORU 2. Kendini bilmezin biri, bundan 14 yıl evvel, Beşiktaş için “proleter takım” demişti. “İlk
Türk kulübü” olan Beşiktaş’ın kurucuları arasında kimler vardı?

a. 4 paşazade b. 4 mebus c. 2 subay

d. 3 hariciyeci e. 3 yüksek bürokrat f. Hepsi
SORU 3. lkinci soruda sözünü ettiğimiz densiz,
Galatasaray’a ”aristokrat” demişti. Sahiden de,
Galatasaray’ın selefi olan Enderun Mektebi’nden
60 sadrazam, 3 şeyhülislam, 23 kaptan-ı derya çık›
mıştı. Cimbom’un seçkin seyircisi maçlarda nerede
otururdu?

a. Şeref tribünü b. Kapalı tribünün solu

c. Açık tribün d. Kale arkası

SORU 4. Problemlerini parayı bastırarakçözme
alışkanlığında olan Fenerbahçe’ye, bu yüzden,
”burjuva takımı” diyenler de olmuştu. 1907’de
Fenerbahçe’yi kuranlar, en zenginleri olan Ziya’yı başkan yaptılar. Ondan alınan paralar ne oldu?
a. Faize yattı b. Gayrımenkule yatırıldı

c. Top ve formaya gitti d. Todori’de içildi
SORU 5. Türkiye’de “cimnastiğin babası” sayılan Selim Sırrı Tarcan, 1911 yılında, “terbiye-i bedeniye” kulübü açmıştı. Burada “dinden ve politikadan konuşmak” yasaktı. Yasağı ilk kim bozdu?

a. Enver Paşa b. Talat Paşa

c. Cemal Paşa d. Prens Sabahattin
SORU &İttihat-Terakki ‘nin futboldakiresıni uzan…
tısı Altınordu`ydu. 1914-1918 döneminde devamı
şampiyon olan Altınordu bu işi nasıl becerdi?
a. Rakip takımın oyuncularını büyük paralarla
alarak

b. Rakip takımın oyuncularını cepheye göndererel
c. Kendi oyuncularını askerlikten muaf t-.!’ar21″
d. Hepsi

SORU 7. Hürriyet-İtilaf Fırkası’nın İzmir’deki kalesi Karşıyaka’ydı. lttihatçı`lar onun karşısına Al
tay’ı çıkardılar. Altay’ı kim kurdu?

a. Celal Bayar b. Kara Kemal

c. Dr. Nazım d. Maliyeci Cavit

SORU 8. Galatasaray’ın “yenilmez armada” ol
duğu otuzlu yıllarda, yalnızca lstanbullu’lar ata
sında oynanırdı futbol… Atatürk buna xhirlen
di, Hitit Güneşi’ni temsil eden bir kulüb kutu’
lup şampiyon olmasını istedi, ortaya Ateş-Güne
çıktı, hemen şampiyon oldu. Nasıl?

a. Federasyonlar Halkev|eri’nin bünyesine k!
ltlarak

b. Pahalı transferler yapılarak

c. Okullu, özellikle Galatasaray’lı sporcuların Lv
Iüplerde oynamaları yasaklanarak

d. Hepsi _
SORU 9. 1938 yılında çıkartılan Beder i *D*
Kanunu, herkese ”beden eğitimi ve spt “İ”

mükellefiyeti getiriyordu. O isim altında ne N-Wllfl”
a. Tüfekli talim b. Kitle cimnastik gösteriler’
c. Halk koşuları d. Hepsi v
SORU 10. 1952 yılında, dönemin Milli Eğitim i*
kanı Tevfik lleri, Türkiye Mıııı oıımpişm W”
tesi’ni feshetti, kendine bağladı. TMOKW” 51″
neydi?

a. Vatan cephesine katılmamak

b. 5 olimpiyat şampiyonumuzu prol:
etmek

c. Demokrat Parti’ye seçimlerde açık die*** w
memek

d. lnönü’yü ziyaret etmek

t-ı il:

canımı
ı› d. 2› r, 3› b, 4› c. 5) da) a, 7› a. s› d, 9› d. I0> İ”

~öllî`iéıriiieyerde
İ,

BEN PARAMDAN SIFIR MIFIR
ATTIRMAM ARKADAŞ!

Ben ekonomiden anlamam… Askerlerin,
onar yıllık muntazam aralarla, “Ekonominin başına hangi mühendis gelsin, hangisi
gitsin?” diye kıvrandıklarına bakılırsa, askerler de anlamaz…

Peki, kim anlar?

Aritmetiğin dört işlemini kıvıramayıp liseden tasdikname alan, ama, sonraları, topçu trigonometrisinde büyük deha sergileyerek devletin başına oturan birinden alıyoruz
bunun cevabını… “Ekonomi ciddi iştir,
hesap-kitap işidir. Hesap-kitaptan en iyi
hangi meslek erbabının anladığını sorduk,

soruşturduk, mühendisler olduğunu öğren- -‘

dik. Birini yolladık, öbürünü getirdik…”

Yine peki, ekonomiden niye en iyi mühendisler anlar?

Bu kritik sorunun cevabını iktisat mizahçısı Prof. Dr. Ergun Türkcan’dan alıyoruz…
“Bir kere. mühendisler öğrenmeye çok meraklıdır, yer-zaman ayırmadan devamlı öğrerıirler. Eşek sırtında okula giderken, ırmak
ortasındaki kayıkta debi ölçerken, uçak kapısında şapka sallarken bile öğrenmeleri sürer…”

O kadarcık değil elbette… Dahası var.

“Sonracıma efendim, mühendislerin
umumi kültürleri engindir, çok boyutludur.
Mesela, halkbilim yanları çok kuvvetlidir.
Ekonomiye rahatça uygulanabilecek ‘Borç
yiğidin kamçısıdır’ gibisinden folklorik özdeyişler, herkesten önce onların diline vurur.
Daha mesela, mantıkbilim devamlı onlara
çalışır. ‘Daha çok ihracat yapmak için daha çok ithalat yapmanız lazım’ veya ‘Çok
borç dış itibara işarettir’ gibisinden tutarlı
mantıkları ancak onlar yürütebilir. Daha daha mesela, mühendislik onların emrindedir.
Yolların yürümekle aşınmayacağını bilir,
‘Ev alma, köprü al’ diyerek inşaat sektörüne kolayca hız katarlar. Serde tababet olduğu için enflasyon çıbanına anında neşter
atar, ‘ Artık trilyonluk bütçe açıklarını teleffuz etmeyi öğrenmeliyiz’ diyerek matematikten ziyadesiyse nasiplendiklerini gösterir,
‘çalışmak istemeyene işsiz denirİ diye buyurarak sosyal politika alanını da boş bırakmazlar…”

“Tamam, anlaşıldı…” dedim Ergun’a,
“Bu işin kralını mühendisler biliyor. Şu paracıklarımızdan üç sıfır atma meselesini ne
yapacaklar?”

*Ar ‘A’ *Ar

Derin bir nefes aldı Ergun… llm-i iktisattan gelenlerin hepten boş olmadıklarını göstermek ister gibiydi. Önce bilimsel bir durum tespiti yaptı “Galbraithîn dediği gibi,
ekonominin iki büyük düşmanı vardır. Biri
kâğıt para, öbürü Hintlilerin icat edip Araplann dünyaya duyurduğu “sıfır” kavramı…”
TEMPO 16

Derin bir nefes daha aldı, mühendis matematiğindeki ”sıfır” kavramıyla, enflasyon
ortamındaki “iktisadi sıfır” kavramının
farklı olduğunu söyledi: ”Mühendisler biraz muhafazakâr olur, düşünceleri zor ve
ağır değişir. Mesela, onlar için değersiz sıfır, soldaki sıfırdır. Oysa, ekonomide, para
işlerinde değersiz olan sıfır, sağdaki sıfırdır.
Paranın sağında ne kadar çok sıfır varsa, o
para 0 kadar değersizdir…”

“Öyleyse bütün lüzumsuz sıfırları atalım
gitsin…”dedim.Dilim tutulsun! Gülmeye
başladı Ergun… `

“Attırn gitti demekle olmaz… Tamam, birinci savaştan sonra Almanya başardı,
1967’de Fransa başardı, ama, onlardaki para
operasyonu, köklü iktisadi reformlarla destekliydi. Makro dengeleri yerli yerine oturttular, dış ödeme ve bütçe açıklarını kapattılar, enflasyon hızını neredeyse sıfırladılar!
Bolivya yapamadı, Brezilya beceremedi. Son
ikisindeki ‘sıfır atma’ operasyonu, bir tek,
defter tutan muhasebecilerle zırt-pırt etiket
değiştiren esnafa yaradı. Daha az yazdılar…” .

Dedim ya, ekonomiden anlamam, ama,
anlatılanı anlarım… 1986’da eski parasından
üç sıfır atarak cruzad0’yu çıkarmış Bolivya… Sıfırlar enflasyon şartlarında tavşan gibi ürediği için, üç yıl sonra, üç sıfır eksiğiyle ”yeni cruzado”,ıpiyasaya sürülmüş…Şimdi, sırada, üç sıfırı daha atılmış “öz yeni
cruzado” varmış…

”N’olacak şimdi” diye sordum Ergun’a…

Yazının başlığını da o attı: “Ben paramın
hesabını bilmek isterim arkadaş… Mühendislere sıfır mıfır attırmam… Tabii, ekonomik reformlardan kaçıp sosyal demagojiye
gaz vermeye devam ettikleri sürece…”

miıılğziaşitêî

SÜLEYMAN DEMİREL
(Ahir ömründe yeşermeye başla
MESUT YILMAZ
(ANAP’ı daha şimdiden kış uyku
yatırdığı için) ……………………. ..
ERDAL İNÖNÜ

(Anayasa değişikliği konusunda d
için) ………………………………. ..
MURAT KARAYALÇIN

(SHP’nin kibarlıktan kaybettiğinig
için) ………………………………. ..
TÜRKAN AKYOL

(Tek icraat olarak “yılın kaynanası
için) ………………………………. ..
ABDULKADİR ATEŞ

(Dans eden ayılara özgürlük tanıdı
İMREN AYKUT

(Bakanlıktan rantiyeliğe terfi ettiği
MEHMET KEçEcİLER

(Alavere dalavera, tekrar nöbet ge
için) ……………………………….. ..
BEŞİKTAŞ s ı
(ýbpçusuyla davulcu pazarlığını uz
için) ……………………………….. ..
GEORGE BUSH

(Ermeni meselesinde yine buşluğu
yaptığı için) ………………………. ..
(N.B. Notların geçici yüksekliğine ald
bayram kıyağımdır)

(Haftalık Anagram Analiziniz)
LUCIANO PAVAROTTİ

ooo, MERCİ! AVANTA. SAF roııPlLl:
( ‘ ‘Doremifaso/Iasido ” Joker)

DEMİREL: PARAMIZ YOK
EUEMİR: ZIMPARA KOY

İLHAN KESİCİ
HAİN KESİCİ

MEHMET BATALLI
TATLI, BAL MEME

SADDAM: ARTIK BANA ALIŞİN
ADAM SİRNAŞİK DALTABAN

BÜLENTRAHŞANECEVİT
BU NE n., şen v: İNAT AH!

LÜTFULLAH İSAYALAR
NAI. YALA, LUTUFKAR PALA!
( “ANAP” Joker)

YUSUF BOZKURT ÖZAL
üzaaöz KURU FASULYE
( “EE ” Joker)

NURETTIN SOZEN _ _
HEY n: BRE! TISS! au NASIL uşuıü
INLmN ala ü_z:_NrI _ _
rısm/ııauı BUYUKŞEH/Fl ::ısının/esi
Joker)

DOKTOR VENGLOŞ, FENERBAHÇE
NE Ol( HORTLAI( VE NE BOŞ DEFTER
(“T K” Joker)

foto-şaka foto-şaka foto-şaka

—wawaa uıuıı BIGG –o KURTHAN Fisz,

Aaaa! siz de mi buradaydınız Sevinç Hanım?

OLMADI SAYIN…
MUSTAFA KÂMİL ZORTİ

(Boş gezenin boş gonuşanı)

Tatildcyken öğrendim keramet buyurduklarını.,
Yedi günüm zehir oldu…

Partilerin açılmasına ziyadesiyle sevinip kelar -vL
yurmuşsun… “Zaten ben buna taraftar değ: _ m_
ama, kapatmaya mecbur kaldık netekim…”

Aklıma bir fıkra geldi. Dede, baba, oğul, aynı l:;,
tarafından, 0 sırayla, nine, ana, gelin almışlar… Da,
mat hışımla dedesinin yamacına varmış, “Yahu, ba.
kire değil bu, yutturdular!” demiş…

Dede hüzünlü, iç geçirmiş… “Baban da bundan 3;.
kâyetçiydi. Bende de aynısı oldu. Kim yapıyor bug.
Ian?”

Sahi, partileri sen kapatmadın, ben kapatm. m_
bizler kapatmadık. Demokrasiyi kim şaapıyoı.

i’ i’ i’ ı

Yine konuşmuşsun… “Doğramacı haklıdır. Lisede niye öğretmenler müdürlerini seçmiyor? Seçim
olursa 12 Eýlül öncesine döneriz netekim…”

12 Eylül öncesine dönmek istemiyorum, çünkü, o
12 Eylül’ün hem kendisi, hem sonrası var. Yani, sen
varsın! Allah saklasın! Sonra, lise müdürleriyle üni›
versite rektörleri arasında kurduğun paralellikr “Jin
tane sakat var. Bir kere, kahramanlık taslark::. suçunu söyleyen ”merd-i kıptî” misali, “üniversiteleri
liseleştirdilerl” suçlamasını kabullendin… İkincisi,
Balıkesir’den aldığın 0 tasdiknamenin kompleksleri›
ni ikide birde dışa vuruyorsun…

Daha fazla söyletme netekinı!

HAFTANIN ııiıtıııırii

”Politikacı bir sonraki seçimi, devlet,
adamı bir sonraki kuşağı düşünür…
(Clarence Darrow, 1932)

HAFTANIN FIKRAS ‘i

Fırat-Dicle hattının doğusunda dünyaya .iüîemj
açan erkekler, hem uzun ömürleriyle, hem cinsel Md’
retleriyle (doğum kontrolu bilmedikleri için onlûîln’
ki “doğurtkanlık”) bilinir, tanınır.

Doksanlık Reşo Ağa, karılarından, kapatmalßllll’
dan sıkılmış, geneleve gitmiş… Gidiş 0 gidişw B3”,
soylu kader kurbanı Suna’nın canı çıkmış.
çıkmış… Dördüncü seferden sonra dayananıWVS* eh
dıncağız… “On sekizlik delikanlı senın Ya** ”
etmiş! Bir daha yap, vizitc istemem!” deıız.. _ W_

“Hele tamamdir…” demiş Reşo Ağa› “Lallnşg”
rek saat kestireceğimdir, sen de bir elinle oraml. L
elinle kolimi tutasen…” _ _

Şaşırmış kader kurbanı hatun… “NİYÜ” d” So(
muş… – _ .

”Tedbirimi alirem… Hele cüzdanımı Çalma) ”en
dir…”