Watergate bantalarını açıklamanın zmaanı geldi, geçiyor bile (2)

Waerga btlarını
açıklamanın zamanı
geldi, geçiyor bile (2)

AÇASI sıkışan politikacı tevile sapar. YaP ni, kıvırtır. Zırva tevil götürrnediği için, bu
sefer tekzip yollar. Yani, yalanlama…

O da mı olmadı? Gelsin tehdit…

Yani, abanın altından (veya üstünden) sopa
gösterme…

Niye söylüyorum bunları?

Turgut Ozal’ın zamansız ölümü yüzünden
kafası koparılmış tavuklara dönen politikacılarımız iyice midemi bulandırmaya başlamıştı.

Mezar soyucuların parsa kavgasıydı.

Gazeteciye haber sızdırıyor, üst yönetimden
zılgıt gelince haberi yazan çocukcağızı suçlııyorIardı: “Oyle dememiştim de böyle demiştim…”

i**

Neyse, tek tesellim var.

Politikacı dünyanın her yerinde politikacadır. Once söyler, sonra kıvırtır, yalanlar,
tehdit eder.

Watergate skandalını ortaya çıkartan iki Washington Post muhabiriyle, ABD Adalet Bakanı
John Mitchell arasındaki telefon konuşmasının
bant kayıtlarını vermiştim geçen gün…

lzniniz ve sabrınızla, devam ediyoruz…

Gazeteci mi ahlaksız, politikacılar mı?

Kısa bir aradan sonra, bu sorunun cevabını izlemeye devam edin…

i***

Allah’ın (ve okuyucunun) hikmetinden sual
olunmaz, telefon trafiğim artmıştı.

“Pavyon hatunlarının yanında resimleri,
isimleri çıksın diye sevdalanan politikacılar
bu kadar mı sözünden dönek?”

Politikacının verdiği sözü tutması, deniz görmemişin burntıyla balık tutmaya çalışmasına benzer… Tutamaz, tutmuş gibi yapar.

Paçası sıkıştığında yalan söyler, tevile sapar,
kendisinden yüz kere daha tahsilli (ve akıllı) gazeteciyisuçlar.

“Oyle dememiştim, yanlış anladı, yazdı…”

Züüüzzzttttl

*i*

Amerika tarihinde, seçildikten sonra. ya hapse
girme, ya görevden çekilme seçeneğiyle karşı
karşıya kalan tek devlet adamı Richard Nix0n’du.

Fazla bir kusuru yoktu.

Başta muhalefet, herkesin telefonunu dinletmişti.

Kendi iddiasına göre. müşavirlerinin kurbanı
oldu.

lkinci suçlanan, Washington Post muhabirleri
Carl Bernstein’le Bob Woodward’du. “Bunlar üstüme gelmeseydi, hâlâ devlet başkamydım!” dedi.

Gariplerim ne yaptı?

Tek kelimeyle “gazetecilik”…

Watergate binasındaki Demokratik Parti karargâhının köstebeğini buldular. Gordon
Liddy’i…

Telemtıhabbet misafirlikleri gelişti.

* i’ *k

BOB WOODWARD- Günaydın efendim…
Sayın Gordon Liddy’le mi görüşüyorı ım?

LlDDY – Hayır, ama, öyle varsayın…

WOODWARD – Demokratik Parti’nin karargâhına dinleme cihazlarını devlet parasıyla siz
mi koydunuz?

LlDDY – Yes…

WOODWARD – Yönetime ınulıalefet ettiği
için, Jane Fonda’nın evini ateşe verecek tahsisat sizden mi çıktı?

LlDDY – Yes, heeeel Ama, dur azıcık… Sen

kimsin?

WOODWARD – Gazeteci…

LlDDY- No comment! No comment! Anladın
mı, lan hıyar? Yorum yok!

***k

Telekulak muhabbetinin son kısımları
biraz abartılı oldu.

Ama, ayniyle vâkidir.

Bizim telefon dinlemek-?rinde yeni gelişmeler
olmazsa, medya-devlet muhabbetine pazar günü
devam edeceğiz…

Telekulağınız bizde olsun…