Olur böyle şeyler, sakın abartmayın!” (3)
l
l
F* 3 as’ 97
sakın abartmayın!” (3)
(Bu Bir Futbol Yazısı Değildir)
ESUT Yılmaz’ın uçağmın motorunun teklediği sıralarda, Van-Antalya maçı başlamamış
tı. Konuşacağı kürsünün dibinde
“camkıızığı tesirli ses bombası” vardı.
Geç fark etti durumu… Antalyaspor’un teknik direktörü linç ediliyordu o sırada… Vali yardımcısı,
misafir takımın soyunma odasında, penaltının avuta (out`a) atılmasını istiyordu. Yılmaz ağır düşünüp gecikmeli mesaj verme alışkanlığını sürdürdü.
“Olur böyle şeyler! Abartmayınıi)
l
â
“
ş
‘A’ ‘k ‘ ‘A’
Maça gidip tuttuğu takımı alkışlamak, kupa verirken “Maksat dostluk
ve spordur!” demek, “spordan anlamak” değildir. Maça 75’inci dakikada gelip 97`nci dakikada gitmek, gecikmeli olarak “Olur böyle vak’alar,
kaleci yakalar!” dernek, futbol topunu “Diyarbakır karpuzu” sanmaktır.
“Futbol” bambaşka bir şeydir.
***k
Sermayenin tekelleşmesi, temelden
değiştirdi sporu.. .
Eskiden bizzat ve şahsen yapılırda.
spor… Soylular, zenginler yapardı.
Tekelci sermaye zamanında seyredilir oldu. “Seyirci” kavramı doğdu.
Sermaye tekelci örgütlenince,
arkasından ekonomik buhran yıl
, ları gelince, ücretler düşmüş, iş sizlik artmıştı. İşsizlik, düşük üc
ret, 8 saatlik işgünü, grev gibi sınıfsal işlere işçiler kafayı takmasın diye, her fabrikada, her madende, patron teşvikiyle, futbol
takımları kuruldu. Fabrikalar arası rekabeti körüklemek için ligler
örgütlendi. Maden ocaklarında,
fabrika bacalarınm gölgesinde gelişti takım sporları…
***l
lngiltereye bakın… Hiçbir kulüp sınıfını inkâr etmiyor. Liverpool liman,
Blackpool, Derby County ve Nottingham Forrest kömür, Manchester United dokuma, Arsenal silah fabrikası işçilerinin takımlan…
Francesco Franco sonrası lspanya’ya bakın… Sürgünden dönen IKP
Genel Sekreteri Santiago Carillo’ya
ilk ne yapacağı sorulduğunda, şu cevabı
vermişti: “Maça gideceğim… Faşizmin en karanlık günlerinde Madrid işçisinin sembolü olan, kraliyetçi Real Madrid’e karşı direniş
bayrağımızı taşıyan, tek umudumuz olan Atletico Madrid’i çok özledim…”
Futbol takırrılan “sembol”dür.
Sıradan, güçsüz insanların tek barınağı, tek sığınağıdır.
‘k i’ ‘A’
“Futbol, hoşgörü ve demokrasinin beşiği” sayıları İngiltere’de, yirminci yüzyılın ilk çeyreğine kadar, en
uyduruk-sıradan maçlardan sonra bile,
taşkın kalabalıklar sokaklara dökülür, karakollan, mahkeme binalannı basar, zengin evlerini kundaklar,
dükkânlan talan ederlerdi.
Bir kere, tribünlere doluşan fakir ve
işsiz insanların “maç seyretmek” gibi
niyetleri yoktu. Bütün maksatları boşalmak, kin kusmak, kırıp dökmek, yani
“bağcı dövmekti.”
Ikinci sebep, futbolun kendi mantığıydı.
Futbol maçı, kalelerini korumaya aldıktan sonra, çarpışmak için
mevzilenen iki düşman ordunun
muharebeye tutuşmasmm benzetimidir. Futbol sahası, muharebe
meydanının maketidir. Kale direklerinden oluşan dikdörtgene, cankan pahasına savunulması gereken bir mevzi gözüyle bakılır. Antrenör komutan, oyuncular asker,
seyircilerse gerektiğinde seferber
olacak sivil savunma mangalarıdır, milislerdir. Bu oyun planıyla
örgütlenen bir spor dalmda, oyuncunun oyımcuyu, seyircinin seyirciyi düşman olarak görmesi kadar
doğal bir şey olamaz. Aralannda
sürtüşme, en küçük bir kıvılcımla,
kanlı kavgaya dönüşebilir.
*k *k i’
Futbolları “mahalli şovenizm”
aşamasında kalmış ülkelerde, her futbol
maçı, “patlamaya hazır bir barut
fıçısı”dır.
Patlamanın nasıl önleneceğini bana
sormayın… lzinli-izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşler-inin (istendiği takdirde) nasıl kolay “enteme” edildiğini az
görrnedik.