Hacı’dan Bacı’ya mesaj: “ Gapıp da gaçan mı?” (2)

.11 Mayıs 1997

.. ..m- -`

Hacrdan Ba

ciyawmesaj:

“Gapıp da gaçan mı?” (2)

nı bir haftadır tekrar tekrar

okuyorum. Çok gülüyorum.
Tansu Çiller’in Necmettin Erbakarfdan ricası varmış… _

“Benim başbakanlığımı biraz öne alamaz mısınız? Asker
beni çok seviyor, sizi fazla sevmiyor…”

Bu teklife Erbakan’ın ne dediğini bilmiyorum, ama, keh-keh gülmüştür herhalde… Koltuğa oturan
Bacı neyse, akıl hocası Hacı
aynen odur.

İbrahim Ural’m “Yıkılan Değerler” kitabından devam edelim…

‘A’ ‘A’ ‘k
Ertesi sabah Odalar Birliği ‘ne gidildi. Buna rağmen, Erbakan enıni
Eırruénuı. Özkök’ün yazısı
‘ yet görevlilerini gece saat 23.00’e

kadar oyalayıp, bir punduna getirip
makammı kilitleyip evine gitti. Ertesi sabah, aynı ekip, Erbakan’ı
Odalar Birliği binasına sokmama
kararı verdi. Halbuki, polisler Odalar Birliği kapısını beklerken, Erbakan arka kapıdan içeriye ginneyi
başarrmştı. Durumu öğrenen Demirel, Vali Bozkurt ile bana, “Bu iş
artık komediye döndü. Ya bu işi
yapın, ya da …” diyordu. Sabaha
karşı Odalar Birliği’ne giden görevli ekip, kapının kilitli olduğunu görünce ne yapacaklarını şaşırmış,
sabahın erken saatlerinde çilingir
aramaya koyulmuştu. Bu arada
Hırsızlık Masasfndan yardımiste
Demirel’in bu kararlı tavn üzerine Vali ve ben, Erbakan’ın Odalar
Birliği’nden çıkanlmasından başka
çıkar yol ohnadığını, biuat giderek
işe müdahale etmekten başka çare
bulunmadığını anlamıştık. Bunun
üzerine, ben görevli polis ekibinin
bulunduğu Odalar Birliği’ne hareket ettim. Vali de Odalar Birliği’ne

, yakın olan İçişleri Bakanlığı’na gi
derek, telsizle gelişmeler hakkında
bilgi alınaya başladı. Dış kapıda bi
d gazeteciler karşıladı. Birlikte Er- ”

bakan’ın makamına çıktık. Makam
koltuğunda Erbakan ve yanında
sekreter hanım vardı. İçeri girer
girmez, “Ben, Ankara Emniyet Müdûrü lbrahiın Ural. Sizi buradan çıkarınak mecburiyetindeyim. Bu
emirlerin gereği yapılacaktır. Lütfen görevimizi zorlaştıımayınnAksi

ş ` takdirde, “sizi buradanwzor kuHana
rak çıkaracağım” dedim. Erbakan’

‘KURTHANiîFİŞEK

ın kızardığını, dudaklarının titrediğini görüyordum.

Bana bakarak, “Beni hiçbir kuvvet buradan çıkaramaz.. Çünkü ben
buraya seçimle geldim. AP’nin
uşakları beni buradan çıkaramaz”
dedi. Gayet sakin bir tarzda, “Lütfen, Sayın Erbakan hakkında, son
söyledikleıinden dolayı, devlet kuvvetlerine hakaretten zabıt tutun”
dedim.

Birden Erbakan’ın sinirli lıali gitmiş, yüzüne gülücükler yayılıvermişti. Bana, “Muhterem müdür
bey, amacım sizlere ve devlet kuvvetlerine hakaret etmek değildir.
AP’nin uşaklan demekle de sizleri
kastetmiyorum” dedi. Tabii, bu durumda yanımdaki görevli arkadaşlara zabıt tııtmamalannı söylememden doğal bir şey olamazdı. Ve Erbakan, sekreterine durumu tespit
eden zapt: yazdırmaya başladı. Fakat 64 ‘üncü sayfaya gelen zabıt bir
türlü bitmiyordu. Yandaki odada 34 saat beklediğim ve birkaç defa
da zaptın ne zaman biteceğini sorduğum halde bitmediğini görünce,
dayanamayıp içeri girdim, “Artık
yeter beyefendi. Lütfen noktayı koyımuz…” dedim.

Ayağa kalkan Erbakan, gazetecilere dönerek, “Görüyorsunuz işte,
nasıl bir komplo ile karşı karşıya
olduğıırnu görüyorsunuz” dedi. Ve
bu şekilde Odalar Birliği’nden çıkardığımız Erbakan’ın doğruca AP
Genel Merkezi’ne Demirel’e biat edipAPÇve kayduu yaptırdığıııı duydum. ‘ ‘

` ‘k i’ ‘A’

Erbakan oturdu mu, kalkmaz…
Tansu’ya elirıi versen, kolunu, bacağını,
oranı, buram tutar, yolar, kopanr.

“Bunlar makamlarım ancak zorla terk ederler…”

Özkök böyle cliyor. Ben de katılıyogg’

rum.
Al birini, vur ötekine…