Yelkenlerimiz atlastan halatlarımız ibrişimden (2)

PERŞEMBE, 13 Mart 1997

Yelkenlerimiz atlastan
halatlarımız ibrişimden (2)

ELKENİ osurukla dolan
iki düşman gemisi, koskoca donanmamızı batırmıştı. Tepki gösterdik.
“Sakalımızı keserseniz
uzar, gerekirse yelkenleıi atlastan, halatları ibrişimden
yaparız…”
Bir olimpiyat hayaline kapıldık. Aynı gaza geldik…
Ama. olmadi. Olimpiyat vuslati kaldı daha birkaç öbür bahara!

‘ ***k

Bu yazıyı yazmak zorundaydım…
Geçen günden kalan yazım devam
ediyor…

Olimpiyat köyüne bak, hizaya gel!

Köy dediysek, yanlış anlamayın, Şemdinli ‘nin mezra köyleri
değil… O köy dediğimiz yer,
olimpiyatlann başlamasından üç
hafta önce açılıp, bitmesinden
dört gün sonra kapanan dev bir
“sporkent”… Uluslararası otelcilik standartlarına uygun olarak,
bir odada en çok iki kişi, her
odaya bir buçuk Vasıflı otel personeli hesabıyla, tam bir ay, 25
bin kişinin yiyip yatması ve eğlenmesi sağlanacak… Sporcu başına günde 200 litresi soğuk, 50
litresi sıcak hesabıyla, musluklardan, duşlarından su akacak…
Müslüman mahallesinde domuz,
Hıristiyan mahallesinde kandil simidi yenmemesi, Çingene mahallesinde musandıra aranmaması
için, 25 bin kişiye dünyanın yüz
küsur mutfağından çeşitlemeler
sunulacak… Sineması, tiyatrosu,
diskosu, konser salonu, kütüphanesi olacak…

***k

“Olması gerekenler” bu kay

darla da kalmıyor. Olimpiyat statüsüne göre, “hakemlik” gibi teknik hizmetleri, ev sahibi ülkeler
orgiînize’ İl?” d ı 1 1

ırmı usur spor a ının

bin uzman personeli nerede?
Sonracıma, binlerce gazeteci,
yüz küsur ülkeyle nasıl haberlea a sonracıma, sporcu, gazeteci, idareciyi bir yana koyduk,
üç haftalığına gelen bir milyon civarında turist nerede banndınlacak, bir yertseg

şınacak? D mu

. 4- .

mi, neyle?

Olimpiyatlara “en yakın ‘_’ organizasyonumuz olan 1971 Izmir
Akdeniz Oyunları’nda, mimarcılık-şehircilik dehâmızla, olimpiyat stadyumunu _Halkapınar’a,
olimpiyat köyünü lnciraltı ‘na kurmuştuk da, garibim sporcular, o
kırk beş dakikalık yol yüzünden
bilmem kaç yarış-maç saatini kaçırınışlardı.

i***

Diyelim, arslanlar gibi kükredik, karıncalar gibi azimlendik,
papatyalar gibi açtık, anlar gibi
çalışmayı aklımıza koyduk. ‘

Yine diyelim, son altı olimpiyatın ortalamasıyla, harcamaların yüzde 25’i ülkelerin sporcu
başına katılma paylanyla karşılanıyor, televizyon şirketleri, sponsorlar da katkılannı yapıyor. Altyapının büyük bölümü tamamsa,
biraz “genişletme” yetiyorsa, azıcık zorlanmayla olur bu iş…

Ya sıfırdan, sıfıra yakından
başlanıyorsa?

Oyle _bir ülke vardı. Bolivya…
Yüzde bilmem kaç binlik enflasyonu, elli kuşağı ipotek altına almış dış ,borçları, ekonomik krizi
falan unutturmak için, işbaşındaki askerî cunta, “Olimpiyat düzenleyeceğiz” demiş, bir ay sonra
da (Temmuz 1982) içki ve sigaraya fahiş bir “Olimpiyat Vergisi” koyınuştu. Dört ay sonra düştü cunta… Sözüm cemaatten dışarı, dertli milletin içkisiyle, sigarasıyla oynarsan, olacağı budur.

‘k ‘A’ i’

Gelelim sadede. . . Olimpiyatlan “alamadık… Uzülmeyelim… V

Demokrasi ne durumda? Nanayy!

Ekonomi ne durumda? Eyyidir,
eyidir… Tercümesi tam tersidir.

İîekme @%214 5%…tulâansiâgırsanizçf’mız .d9ğtu.kı..- ‘
__ga mı, oto Lise oımpiyat yapıyoruz?’ ” A

I.