Peygamberlik isteyen çarmıhını sırtında taşır!
sene önceydi. Bir
V. açık oturuma çağrıl
` topunu görsem Diyarbakır kar
l dum. Kırk yıllık dostum Hıncal
belliydi Denizli’nin…
V ı boludurl” dememi
‘Zâhlfns ,, ‘
SALI 18 Haziran 1996›
Peygambêrlik isteyen
çarmıhını sırtında taşır!
, mıştım., Katılmak is?
temedim. istemedim, çünkü
futboldan anlamamg.. Futbol
puzuyla kanştınnm.
Sonunda katılmaya razı ol
Uluç vardı karşımda… llk defa
gördüğüm, tanıştığım Mustafa Denizli vardı. ş_ ~
Konuşacağım tuttu. ‘
“Galatasaray’ın başansının
sırrı, Alman futbolunu çağ dışı
bıraktığı için oradan kovulan,
Türkiye’de bulduğu geri futbolu
çağa yaklaştıran Jupp Derwall’dir. Futbol bilgilerini, sporcu terbiyelerini Almanya’da, Avustur
ya’da, Hollanda’da edinmiş bir “
avuç topçudur…”
Bazı yazarlardan çok etkilendiği
“Galatasaray mucizesinin tek
‘r miman Denizlfdir, onun-takımı
na oynattığı korkusuz hücum futbelöiyordu
Benademedim, o sinirlendil V”Hü
~cum futbolunun peygamberi” sı
fatını kendisine pek yakıştıımıştı anlaşılan… 3
ı v: ı?
Az zaman sonra, peygamberler tari
l- hinin ilginç tekenürlerinden biri yaşan
dı. “Hiç kimse kendi memleketinde peygamber olamaz!” hikınetini
doğnılarcasına, Aachen’e gitti Denizli… Yan-aınatör futbolculann iki yılda
alamadıkları parayı, “tek maç primi”
olarak almalannın etkisiyle esti, gürledi
Aachen… Sonra da küme düştü.
Denizli ne yaptı? Türkiye’ye döndü. Değişmişti. Mütevazıydı.
“Derwall hiç bir şey yapmadı,
hepsi benim eserlm…” diyen Denizli gitmlş, yerine çok iyisi, en iyisi
gelmişti.
Hırıcalın da itiraf ettigi gibi, “Mustafa’nm kendisi de, oyuna bakışı
ııuııııınu
ııucA
rAzırıııı
KTHAN FİŞEK
da çok değişmişti. Eskiden kaybedeceği hiç bir şey yoktu, şimdiyse kaybedeceği çok şey var…”
Peygamberlik isteyen, çannıhım da
sırtında taşır.
O vecibesini yerine getirdi Denizli…
Kocaelispor Türkiye’nin en iyi takımlarından biri oldu.
Başansızlıkları yardımcı antrenörlere, masörlere, kamuoyıma, spor basınına, idarecilere, futbolculara fatura
etmekten, başarılara tek başına
sahip çıkmaktan vazgeçtiği için…
i’ i’ i’
Fatih Terim’e bakıyorum şimdi…
Silindir şapkalı, fraklı resimleri çıkıyordu gazetelerde… Sayfanın tam gö
, beğinde, yukandan aşağıya…
Futbolcuların resimleri “vesikalık” boyutlanndaydı.
Sanki sevgili Fatih her taraftaydı,
başkası yoktu.
lngilterdden bir-iki galibiyetle dönseydik, Fatih “en büyük” olacaktı,
başka büyük olmayacaktı.
ingiltere hüsranı Galatasaray’a yaradı, Fatih`e yaradı.
Paylaşmayı öğrendilerse. ..
i’ i’ ‘k
Türkiye’nin demokrasisi, tek adamlara endekslidir.
Erbakan, Çiller, Yılmaz, Ecevit,
Baykal, Türkeş, Yazıcıoğlu…
Tıpkı futbolurnuz gibi…
Başansızlıkların sorumluluğunu üstlenmeyi, başarıyı paylaşmayı, paylaştımıayı öğrensek iyi olacak…
Mustafa Denizli biraz zor öğrendi, ama, öğrendi.
Dansı bu yazıda adlan geçen öbürleıinin başına…