Ben ölürsem, efkar-ı umumiye elbet ölmez!

o ruhsârı solmuş…

s niz

t

PERSEEH Nisan ğâ. .

Ben ölürsem,efkâr-ı i
umûmiye elbet ölmez!

DEBÂİYAT vé siyaset

tarihimize “vatan
şairi” .olarak geçen
Namık KemaPle ilgi
li minik bir anekdotum var.
Şiir sohbeti biraz uzamış,
Anadolu yakasına geçmek için
kalkacak buharlı vapuru kaçırmış… Sandala binmiş, Boğaz’ın ortasına gelmiş… Tam o sıra fırtına kopmuş… Kayık devrildi, devrilecek… Reng-i
` Sandalcıda “tık” yok… Kürekleıi
çekmeye devam ediyor.
Bakmış, Namık Kemal’de betbeniz uçuk… Moral vermiş…
“Telaşlanacak bir şey yok üstadım… Alt tarafı boğulup ölü’ N ,
“stadımız, vatan şairimiz, gür sesini yiikseltmiş… . ‘ .
” lmekten korkmuyorum…
Ben ölürsem efkâr-ı umûmiye

ölür, ona ‘üzülüyorum…”

. * ‘A’ *

Bu adnekdotun birkaç bakımdan
anlamı, söylemi var. 4 ‘ç

Dönemin padişahı II. Abdülhamit’ti. Mülkiyemezıınu tek padişah olduğu için, devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini en iyi bilen kişiydi.

Namık Kemal iyi şairdi, büyük

şairdi. 1840 yılında doğdu, 1888 yı-u

lında ?Sakız Mutasamfı” görevine

devam ederken öldü.

Bütün “zindan dönemi” 5 ay
dır. .
i’ ‘k ‘k

Önümde bir okuyucu mektubu
var. Hollanda’dan geliyor.

“Ruhsuz; satılmış herif! Türkiye’nin › düşünce hayatına ne
katkın var? Bugüne kadar ne
katkm oldu? Emeklinin, dulun,
yetimin rızkından kesiliyor.
Yurtdışında Türkiye’yi temsil
eden, emeğiyle dünya ekonomisine katkıda bulunan insanlara
bugüne kadar sahip çıktın mı?
Bir de entel geçiniyorsun…
Tühhhh sana!”

Böyle mektuplar sık gelir.

Bir tane daha var önümde…
Avusturya’dan. . .

“Tencere-tava satıyorsunuz,
burjuvazinin köpeğisiniz! Onlar

_ sizden bir tek kere ‘hav’ deme
nizi istiyor, siz ‘havhavhavhavhav’ diyorsunuz… Türkiye’nin
düşünce şehitlerinden utanın…”

Böyle okuyucu mektupları çok geliyor._ Gelsin… Kendi karakterimin
tahlilini yapmama ziyadesiyle yardımcı oluyorlar: v

i’ i’ *k

Ben kendimi bilirim, özeleştirimi
her zaman yaparım. v .

Ben megaloman değilim… Gerçekçiyim… Kendimi, ne “vatan şair
ve yazarı” sayıyoıum, _ne “efkâr-ı
umûmiyenin tek temsilcisi ve bizatihi kendisi”…

Ben seçme ve seçilme hakkına sahip sıradan bir vatandaşım…

Ben devletin “devre mülk” sistemiyle yönetilmesine karşıyım…

Ben Çiller-Yılmaz alışverişinden,
algülümvergülümünden hoşlanmıyoBen tuzruhunu, kırkaltı ruhunu
hortlatmaya çalışan mezar soyguncularını sevmiyorum.

Benim adım Kurthan, ama, kurt
değilim… Havlamam, ulumam…

Ben Refah Partisi’nin örgütçülüğünü takdir ederim, ama, kendilerine
yağmurlu günde bir damla su bile
vermem. Oy hiç vermem.

Benim bir sürü sosyal demokrat
dostum var, onlara oy bile veririm,
son zamanlarda bir sürü verdim,
ama, hayatımın hiçbir döneminde,
sosyal demokrat sayılacak kadar sağda olmadım.

Ben iktisattan anlamam, siyasetten
az-buçuk anlanm. Onun için, 2 Haziran seçimlerinde, oy kullanacak bir
beldede olmadığım için üzgünüm…

Ben seçmenim… Allah’tan 2 Haziran’da oy hakkım yok…

Olsaydı, ne yapacağımıben çok
iyi bilirdim.