Beni herkes anlıyor nedense yanlış anlıyor

v . v V `ı
_ ‘ I
.Iz .,_Zh_.,,.,_…./. ..ğw e ‘Lt, e
J a_ f, .r _ . . r

K yaptı
‘ daeklerriişim… A

_seçiııılerdei RPçİmah götü- ._

i.. . :ağ: ful, ğşgğrşşgşş ç x
. .,, ,

. ı›

94?

,adı

ni
yapmakla sich&
ğıma bakıyorum.. .
RP’niny_’l_`.ürkiye’nin tek cidd;

örgütlü olduğunu söyleşi

nı: ı Me!’ bllîkâfaf ç
larıyla giderlerse, ilk yerel ›

rin’, ilk genelllseçimde de
Yalan-yanlışım söyledim? t
ı ‘ i’ al› ı
Birkaç telefon konuşması kaydı var
elimde… ı r o
RPlilerden gelme… *
“Bizi anlayan tek lâik yazar
sensin… Gel, katılbize…”
*w* *k
Söylediğim açık… _
o Günde. beş vakit toplanan. RP,
Türkiye’nin tek örgütlü partisidir.
Ama, onlara saygı duymam, oy vermem’ anlamına gelmez… Yağmurlu
günde su vermem! l
9 Önce Avustralyayı, sonra ispanya’yı kaybeden sosyal demokrat
-lar, sırf laçkalıldarından, umursamaz
lıklanndan bu hallere düştüler. Oyumu son seçimde gerçi onlara verdim,
ama, hayatımın hiçbir döneminde,
“sosyal demokrat” sayılacak kadar
sağda olmadım.

t**

Gelelim, her yanlış anlaşılışımda
anlattığım fıkraya. . .

Londra’daki Claridge’s otelinin teleksi tıngırdamaya başlamış…

“Şeyh hazretleri on günlüğüne geliyor. Bir zahmet, kırk daire, kırk kişiye ziyafet sofrası,
havaalanı karşılaması için de
kırk limuzin…”

Boru değil, bom hattı mübarek…

Kıçını suyla yıkamayı bilmezken,
coğrafi tesadüf sonucu. taharetini petrodolarla almayı öğrenmiş, kazık kadar “petrol seyhi”…

Akpak edilmiş otel… Gün gelince
de, limuzinler yola

Döne döne. otele tek limuzin dönmez mi? İçinden çıka çıka. omuzunda
lenduha gibi bir atmaca, kamburu çı
nse yanlış

r *şsa’w.-~s’,: i
. â›.›$’ı.5İ-ı”:İİİ’ı!`İ’

ı

tek başlatma iktidar olurlarml’ -. hk bir ihtiyac* çıkmaz mı?

Paniklemiş otel, = şperscırıeli…

~ ?Aman şeyh hazretleri!” dsırrıîşlııv.
: **Gerisi nerede?”

“Tamam kardesim. .. “l i drrrıis

‘- adamcağız, “Parasını veree-r-.ğîr . “‘

, Akşam olmuş, kırk kişilil. .ıiynâet
sofrası hazır..
Omuzunda atmacasz, sale::. 9375;’

‘ sofraya oturmuş şeyh hazretleri… _
ıûturmasıyla, atmacanın havalanıp
sofrayı talan etmesi bir olmuş…

Bir, iki, ÜÇ, dört… ‘ ı
Şeyhin parmak şaklatrnasıyla dört
kere donanmış sofra… Aynı talan tekrarlanmış… Sonunda dayanamamış
şef garson… “Merakımızı bağışlayın, ama, neyin nesi bu?” diye
sormuş…

Şeyh anlatmış… ı

“vaktiyle garip mi garip, fakir
mi fakir bir bedeviydim… Günlerden bir gün, çölde giderken,
devemin kolu tosbağaya bastı.

Poffftt! Melekler kadar güzel-bir ç_

cin çıktı içinden… Uç dilek verdi.

Hayatım boyunca fakirlikten sü- ,

ründüğüm için. ilk dileğim zengin olmaktı. Püffftt! Kumların

içinden petrol kuyuları fışkırdı. .

İkinci dileğimi sordu. Gözümün
yeşilliğe. gönlümün güzelliğe
hasret olduğunu söyledim.
Püffftt! Ortalık o an yeşerdi,
yavrucağın vücudunu saran tül
lerin arasından o dipdiri göğüs- `

leri fışkırdı. Şuh ve davetkâr bir
şekilde dileklerin üçüncüsünü
sordu, ben de “Kuwetli bir kuşum
olsun isterim’ diye kulağına fısıldadım…” i
Şeyhten uzunca bir duraklama…
Sonra da. bir eliyle masaya yumruk öbürüyle dizine öfkeli bir şaplak…

“Lafı kıçından anlayan bu cin- l

lerin ben ….. ..

LA_ ;g