l olmak istemiyorum ilçemi geri verin (1)
`
‘, 5 Kasım 1995 i
İl olmak istemiyorum
ilçemi geriverin! (1) t
ÜRKlYE’deki illeTrin sayısının artırılması ne zaman
gündeme gelse, hep aynı
yazıyı yazıyonım.
‘Ben tekrarlamaktan,
siz okumaktan bıktınız…
Ama, affedin, tekrarlamak zorundayım… “Oynanmak istenen ‘
oyun”, faşizm oyunu, ortada çünkü… . › .
‘A’ ‘A’ i’
1933 yılında Türkiye’de 57 il vardı. Yirmi dört yıl sonra sayıları 67’ye
vardı, 0rada’kaldı. ,
Derken, akla, mantığa, iktisadi gelişmeye, teknolojik ilerlemeye ters düşen bir “illeştirıne” furyası başladı.
Son durumda 76 tane var galiba…
Tansu’nun inayeti, Deniz’in icazetiyle 1 15-120 olur herhalde…
Tek diyeceğim var. Allah illerin sayısını ziyade etmesin…
Hata, azaltsın… _
Azaltsınj çünkü, artışın adı bonapartizmdir. ‘ l
Gidişi de, faşizm…
” “k i’ ‘A’
Siyasi tarihimizin en seviyesiz seçim kampanyasında, birileri,.miting
kalabalığının şehvetine kapılıp, “Sizi
de il yapacağız!” diyor, işte, o zaman, her tarafımı karalar basıyor.
Faşizmin kuraları…
Niyeslni vaktiyle yazmıştım: “Yapılar ne kadar ufalanmış, insanlar ne kadar örgütsüz ve zayıf
olursa, yukarıya. devlete, birleştirici-bütünleştiriciye o kadar
muhtaç olunılr. Ele, avuca bakılır… Bonapartizmin kodudur
bu… Ne kadar küçük olunursa,
o kadar kolay yönetilir…”
‘k i’ ‘k
Tanzirriafın batıdan estlrdiği zoraki
KliRTHANaFişßKş’ o
rüzgarlar, üç şey getirdi Türkiye’ye…
Mayonezli levrek… Güzelim balıklara yumurta sürrnenin hangi akla hizmet ettiğini bizim yiyiciler bir türlü anlayamadıklan için, çupralan, barbunları bıraktılar, denizlerimizin en lezzetsiz
(bence) yaratığına yumurta çaldılar.
Tutmadı.
Sonra, frenklerin can ve mal güvenliği, insan hak ve hürriyetleri ithal
edildi. ı ı
Koskoca şehzadelerin, vezir-i
_azamların can ve mallannın işportada
(padişahın iki dudağı arasında) olduğu
bir ortamda, sıradan vatandaşın can
ve mal güvenliği vız geldi, tıns gitti.
Yani, alışamadık.
“İthal malı” tek şey tuttu. Fransa’dan gelen bonapartist devlet yapı
sı… ı
Sebebi basit… Fransızlar gibi, biz
de köylü milletiz…
Küçük-orta işletmeciliğin hâkim olduğu bir “köylü millet”…
Küçük işletme, adı üstünde, küçliktür. Dağınık, güçsüz, birbirinden
kopuktur. Ya kendine yeteni anca
üretir, ya öbür yağmurlara kadar
borç-harç yapar. = .
Yani, kendinden kuwetli birine
muhtaçtır.
Devlete…
Peki, devlet onları ne yapsın?
Ne yapacak?
Salıya devam ederim…