Kitlesel heyecan” fukarası iki partinin kurultayına doğru

‘Kitlesel heyecan’ Iukarası ı
iki partinin kurultayına doğru

ĞUR’un cenazesinde coşkulu
U kitleler vardı.
Gerçi hamâsı^
n_utuklar atıldı, “Uğur’lar
Olmez!” diye tempolar
tutuldu, ama “kitlesel
heyecan” doruktaydı.
‘Akşam t_ televizyonları
izledim. Ozel kanallarımızdan birinde, temizpak giyimli, temiz yüzlü,
matrûş çehreli bir vatandaşımız, Türkiye’nin son üç yılının
özetini beş kelimeye sığdırdı.
“Katilleri bulmak isteselerdi, zâ
l ten öldürtnıezlerdi…”

Yüzde yüz katılıyorum. “Bu lâfı
ben niye düşünmedim?” diye hayıflanıyorum. v

“Devlet” dediğimiz şey, soyut
bir nesne değildir.

Fransa’dan 150 yıl önce aktardığımız “devlet yapısı”, bürokrasi,
ordu, siyasî polis ve ruhban sultasına dayalıdır. Hepsinin ortak paydası da istihbarattır. l

i**

Kanaldan kanala geçtim salı gecesi… Kitlesel heyecan doruktaydı,
ama, çok daha önemlisi, akıl-mantık konuşuyordu. vatandaşımızın
biri, o gün gazetelerde çıkan resrrı^
istatistikleri tekrarladı.

Son üç yılda, faili meçhul cinayetlere 1.795 kurban vermişiz…
Ankara’da, Istanbul’da, Batman’da,
Kırıkkale’de, Şırnak’ta… _

Kendi kendime sordum. “istenseydi, devlet katilleri bulabilir miydi?”

O ilk söze döndüm.

Faili meçhûl cinayetleri çözmek
isteselerdi, zâten o cinayetlerin _işlenmesine izin vermezlerdi! i

Devletin çeşitli kurumlarını birbirlerine görünmez iplerlebağlayan tek unsur istihbarattır. istihbarattır, çünkü, devletin ilk yaptığı,
yapacağı iş, “devlet” olarak, kendisini korumaktır. .

Sıradan vatandaşları daha sonra
korur. _

Ama, devletin korumak zorunda
olduğu bazı insanlar vardır.

“Onları koruyamadıktan sonra,
beni nasıl koruyacak?? sorusuhsıradan vatandaşların kafasına takıldıktan sonra, devlet yarı yarıya yok ol

KuıztHAN rişsı(

muş demektir.

On dokuzuncu yüzyıl anarşistlerinin sapık mantığı buna dayanıyordu. Devletin korumakla yükümlü
olduğu ünlüleri öldürerek, kitlelerin
devlete olan güvenini yok etmek,
devleti dibinden dinamitlemek…

*i*

Çarşamba gününü 0 vatandaşımızın sözlerini hatırlayarak geçir,dim. ş

“Katilleri bulmak isteselerdi, zâten öldürtmezlerdi…”

Derken, gündem değişti. Uğur’u
memleketin dört bir yanında birkaç
kere toprağa verdikten hemen sonra, sosyal demokratların çiftleşme
kurultayına takıldık.

‘Benim şu satırları yazdığım sıra
da, “birleşme” fikri, eşekten düş- _

müş şalak karpuza benziyordu.
Her zerreleri etrafa saçılmıştı.
“Birleşirsek herkesi fenâ ederiz!” diyenler, sen-ben kavgasının
göbeğindeydi. ‘ *
Kitlesel heyecanın katresi yoktu,
ama, kişisel şehvet doruktaydı. Tastamam dört ay önce yazdıklarım
aklıma geldi. “Boşuna meraklanmayın, heyecanlanmayın… Bunların birleşecekleri falan yok… Bir
‘ leşirıemek için son anda nasıl olsa

bir bahane bulurlar…” _ ş
Uğur’un ölümü üzerin’e“_,0.güzel
vatandaşımızın söylediklerinilide
hatırladım bu arada… “Katilleri
bulmak isteselerdi, zâten öldürtmezlerdi…” v
Bunun uyarlamasını yaptım.
“Birleşecek olsalardı, zâten bölünmezlerdi…” *
Hafta sonunu nasıl geçireceğime
karar verdim. ‘

.o _ o çiftleşme kurultayına gitmeyece

ğim… Birileri bizimle kafaîbuluyor“l”`

da, ondan gitmeyeceğim…