Ben İstiklal Mahkemelerime laf söyletmem arkadaş! (1)
ne kadar değiştiğini gör” memek için kör, söyleme
Ben İstiklâl Mahkemelerime
Iâf söyletmem arkadaş! (1)
ÜRKlYE’nin son 11 yılda
mek.için nankör olmak
gerekir. En azından hoşgörülü
ve insaflı olmayı öğrendik.
Ne kadar yol aldığımızı görImek için 68 yıl eweline gideım…
Türkiye’de lstiklâl Mahkemeleri arı gibi çalışıyor.
Yargılananlardan biri, Fransızca, Almanca, ingilizce, Rumca,
Arapça ve Farsça bilir, Mülkiye mezunu, Abdülhamit’i alaşağı eden İttihat
ı’ların üç dönem maliye bakanı, özel
-eştirmenin tarihimizdeki ilk_ savunucu
su Cavit Bey… _
Farelerin cirit attığı, duvarları küf kol_<_an ,hücresinden eşine mektup yazıyor. Uç tane... "Biricik Aliye'ciğim... Ev/endiğimizden beri Üçüncü derîadır ki birbirimizden ayrılıyoruz. Bu sefer veda edemeyerek, bir kere daha gözlerinden öpemeyerek, Allahaısmarladılc, sabırlı ol, metin ol... Zaaf) korkusu ve kabahati olanların maelesidir. Alın/arı açık olan _ ların bir şeyden pervaları yoktur. l Os_rnancığa iyi bak. Babasını aradığı za: man oyuncaklar/yla avut... Her ikinizinv de gözlerinizi pek çok öperim..." (21 Haziran 1926) . "Çok sevgili Aliyetığim... Sabah saat altıda sana bu mektubu yazıyorum. Müddei-i umumi iddianamesini okudu. Hakkımdaki bütün delil, Kara Kemal'in ahbabı olmaklığımdan ibaret... Bu mahkumiyet eğer olursa, Midhat Paşa'nın mâhkumiyetinden daha ağır bir _siyasi facia olacaktır. Zulmün hakimiye ti olacaktır. Gece hep seni düşündüm. Berraklığı yaşlar/n bulutuyla örülmüş olan gözlerini öpüyorum." (24 Ağustos 1926) . ' "Canım Aliyetiğim... Bunun sana hapishaneden yazı/mış son mektubum olacağını zannediyorum. Beni ithama sebep gösterilen teşebbüsün ne elif'inden, ne ye'sinden haberdar olmadığımı, senin ve Osman 'ın başlar/hızın Üzerine yemin ederek söyleyebilirim... Her ikinizi milyonlarca kere öpen Cay/d..." (25 Ağustos 1926) _ Ertesi gün de darağacına çıkıyor. Il de iki cümlede özetlememe izin verin... "Allah'ın lâneti zalimin üstündedir. Zulümdür bu... Zulüm!" Cavit Bey eşinin, doyamadığı oğlunun başlüstüne yemin etmişti. _ Kimse inanmadı, astılar. ' i ~ . ...* .* * ı Yeımiş yılda çok şey değişti. Çocuklarının başı üstüne yemin edildiğinde, önemli bir dâvânın sanık sayısı üçe iniyor. Selim, Engin, bir de garip tetikçi... Sonra, her türlü idamlık, iyimser tahminle müebbetlik suçlamalarda ilginç diyaloglar gelişiyor. Meselâ ....... .. "Aman efendiiiimmmmmm! Hoş l Id' iz, sefalar etirdiniz... Çay kah.Şğılllamurz Emışıniz iSizi isterseniz şöyle alalım:: Pencereden uzaktaki koltııklanmız daha rahat-ı _tır..." * ` "Yok, teşekkür ederim, İstanbul'dan ancak gelebildim... Mâlûrrıunuz, uçaklarda bulabilmek için iki ayağımız bir ca ' ' or..." _ ”Vaaahhîı vaahhhh vaaaahhhhl O THY'de zâten şüpheli ör ,tlenmeler olduğunu du ş uştuk, il ' eniriz... Eeeee? Size nasıllşardımcı o 'lirizr' "Vallaaaa bilemiyorum. Çağırtmışınız beni..." __ "Aaaaaaa! Ustümüze iyilik sağlık.. Ben ocukları kızıma Ayşegül Dergisi al için gazete bayiine göndemıiştim. Ayşegü 'leri karıştırmış keratalar... Onlara gösteririm "nlerini..." Herkes inandı, avaalanına makam otosuyla götürdüler. *k 'k *k lzninizle, lstiklâl Mahkemelerine niye lâf söylemek, söylettirrnek istemediğimi perşembe günkü yazıma bırakabi mik boynuna geçirilirken söylediklerini lir miyim? _