aşkın ördek ne yapar? Elbette tersinden dalar!

4 Ağustos 1994
PERŞEMBE l

Şaşkın ördek ne yapar?
Elbette tersinden dalar!

RİSTOF Kolomb istika
metini şaşırmış, pusulasız bir garipti. Doğusunda kalan Hindistan’a gitmek için batıya yelken
açtı, üç gemisiyle beraber San
Salvador isimli bir adada karaya oturdu, kendisini Ameri_ ka’da zannetti.
lşin komiği, bütün dünya
öyle zannetti.
i’ ‘k *k

“Yerçekimi” kanununun keşfedilmesi için, ille de miskin birinin kafasına
elma, taş mı düşmesi gerekir?

Daha sonraki tarihlerde “sir” (sör
okunur) unvanını alan Isaac Newton
isimli bir miskin, elma ağacının altında
öğle uykusuna yatmasa, tam o sırada
olgunlaşmış elmalardan biri kafasına
düşmese, yerçekimi olmayacak mıydı
yani?

Çankaya’daki babamızın dediği gibi,
“Düşmez kalkmaz bir Allah”…

*k ‘A’ *k

Marx’ın bir vakitler dediği gibi, “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar. Ama, babalarının keyfine göre,
kendi paşa gönüllerince yapmazlar. Tarihsel akışın, toplumsal süreçlerin belirlediği bir çerçeve içinde yaparlar…”

Sosyal demokrasinin tarihine bakıyorum.

1889 yılında dünyaya gözlerini açtılar.

“Patronlar fazla sinirlenmesin, sertleşmesin, ama, gariban tayfası da rejimden, sistemden nasibini az-buçuk
alsın!”

Parolaları buydu.

Ne emek erbabı yedi-bu lâfı, ne patronlar…

Nüfus kâğıdının çıkış tarihi 105 yıl
öncesine giden birinin “kafakâğıdı rengi” mavi mi olacak, pembe mi olacak,
hâlâ karar verilemiyorsa, olsa olsa
üçüncü karışımı bulmak gerekir.

Morcivert…

Morarmışın bir başka türlüsü…

t**

Çok “fazla soyut” yazdığım söyleniyor. “Kıvırtma, açık söyle!” diyenlerim
var.

Sosyal demokratlara çok fazla yüklendiğim, öbürlerinden (Anayol) ‘esirgediğim eleştirileri sosyal demokratlarla,
sol sendikalara yağdırdığım söyleniyor.

_RHAN FİŞEK

Bir okuyucumun yazdığını unutamıyorum. “Yazılarınızdan anlayabildiğim
kadarıyla, sosyal demokrat çizgidesinız…”
Değilim… Hayatımın hiçbir düşünsel döneminde 0 kadar sağda olmadım.
Bu saatten sonra da olmam…

Ama, akıllarını başlarına toplayabilmeleri için “yakın” (veya yoruma bağlı
olarak “uzak”) bildiklerimi hep eleştiririm.

*k i’ i’

Hikmet Çetin, Seyû Oktay ve Onur
Kumbaracıbaşı’nın azillerini yüzüne
gözüne bulaştıran Murat Karayalçın
medyaya kızıyor.

“Gurbetin sesi” Ercan Karakaş, bakanlık bulmuş, kültürlüsünü isteyip alamayınca, sosyal demokrat hareketin
müstakbel Iiderliğine soyunuyor.

Biri şalvarla tur atıyor, öbürü genel
başkanının kovalamaya çalıştığı bürokratına sahip çıkıyor, daha öbürü çocuğunu dışarıda karşılıksız bursla okutuyor.

Tesbit edebildiğim kadarıyla 14
“fraksiyon” (küsûrat) var sosyal demokraside…

Tansu Çiller ne yapsın?

Onun iktisat öğrendiği (ve öğrettiğini
zannettiği) tarihlerde, solcu vardı, sağcı
vardı. Bir de “ılımanlar” (liberal demokrat) vardı.

Sosyal demokrasinin geleneksel şaşkınlığını anlıyorum, hak veriyorum.
“Ata” (Kautsky, Bernstein) yâdigârıdır.

Çi||er’in şaşkınlığını da anlıyorum.
Kime muhatap olduğunu bir türlü kestiremiyor. Tam solcuları hâlletmişken,
Alparslan Türkeş sağ gösterip sağ vuruyor. “Eylül’de koalisyondayız!”

Haydi, söyleyeyim. Sosyal demokrasinin şaşkınlığı, hem kendilerini şaşırtıyor, hem öbür ördekleri ters istikamette
daldırtıyor, hem gündemi saptırıyor.

Sahi, bu haftaki gündemimiz ne?